Umutlandım!..

A -
A +

Milli Takım heyecan vermiyor, Milli Takım'ın hocası ümit vermiyor, Milli Takımın futbolcuları "az bir bölümü" hariç "gücünü ve futbolunu" esirgiyor; vatandaş Federasyon'dan ve özellikle Başkan'ından haz etmiyor; onun için, değil 500'üncü, 1000'inci maç bile olsaydı, bir Hadise yerine bin Hadise konser verseydi, işte Danimarka maçı gene statta da, TV başlarında da ancak "bu kadar" ilgi görürdü. Pasaport'ta nargile, okey kafelerinde "gördüğüm manzara"; anlatmaya çalıştığım "acı" tablonun "ne olduğunu" çok iyi ortaya koyuyordu ve beni çok rahatsız etti!.. Abdullah Avcı, "500'üncü maçta" Emre Belözoğlu'na, Volkan Demirel'e ve Hamit Altıntop'a yer vermedi; çok da iyi etti; keşke "ilk milli maçından itibaren" bu yürekliliği gösterip, "İşte benim milli takımım" diyebileceği "bir bembeyaz sayfa" açabilseydi. Arda gibi "İspanya'da zirve yapmaya başladığı" bir dönemde, Danimarka önünde "gözü kara" olarak ikili mücadelelerden kaçmayan bir "genç" kaptanın liderliğinde "Kerim Frei" gibilerden kurulu ve de "Eurosport kanallarından bütün dünyaya canlı olarak naklen verilen bir uluslararası turnuvanın final maçında hakeme kafa atarak oyundan atılan" futbolcuların bulunmadığı bir kadro ile "o bembeyaz sayfayı açabilse" ve "Sabırlı olun, bu kadro çok değil 2 - 3 yıl sonra Dünya ve Avrupa Şampiyonaları'nın finallerine abone olacaktır" diyebilseydi, işte "o milli takım", bugün hepimize heyecan verir, "beklediği" desteği de hem kamuoyunda, hem tribünlerde, hem TV başlarında görürdü!.. Hollanda'nın, Belçika'nın yaptığını yapabilmek zor olmamalı, ama bunun için "kara tahtanın yerine, bilgisayarı koymak" yetmiyor; "Kara tahtanın yerine bilgisayarı koymanın devrim olduğunu zannedenler" de ancak "büyük bir hızla gerçeğin duvarına kafalarını çarpınca" kendine geliyor; bana Çarşamba gecesinden kalan "en önemli izlenim" bu; inşallah "değişim geri adım atılmadan" bu çizgide devam eder!.. "İyi oynadık, kötü oynadık, yendik, yenildik, berabere kaldık, o oynasaydı, bu oynasaydı" tartışmalarına girmem; bu maç benim için "bunların üzerinde durmamı gerektirecek" bir karşılaşma değildi. Benim için önemli olan, bu maçın, "Abdullah Avcı'nın bundan sonra ne yapacağını gösterecek sinyalleri ve şifreleri verebileceği bir maç" olup olamayacağı idi!.. O sinyalleri ve şifreleri alabildiğim için memnunum; finallere gitmek için gruptan çıkamasak bile, bu sinyalleri vererek ve bu şifreleri çözerek ileriye yürüyecek bir Hoca ile, Milli Takımımızın "beklediğimiz ve istediğimiz gibi bir milli takım olmaması" için de bir engel yok!.. "O engel" Hocamızın "değiştiremediği kafası ile değiştiremediği milli takım yapılanması" idi. Danimarka önünde, o kafanın da, o yapılanmanın da "değiştiği", hadi "Şimdiden o kadar iyimser olmanın âlemi yok, acûlluk etme" diyenler için şerh koyayım, "değişebileceği" sinyalini almaktı, beni ümitlendiren; inşallah yanılmam!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.