Ağaç ve orman farkı!..

A -
A +

Eleştiriyoruz, üstelik zaman zaman da sert eleştiriyoruz, ama "ağaca bakmaktan, ormanı görmüyoruz" galiba!.. Orman??? Gelmiş takımın başına, "play off" katakullilerine rağmen takımı şampiyon yapmış!.. Sonra, "Artık tarih oldu" denilen Şampiyonlar Ligi'nde "yerden yere vurduğumuz bir takım ile gruptan çıkmış!.." Dahası, "ligde, gene yerden yere vurduğumuz taktik ve tertipleri ile", en yakın ve en büyük rakiplerine "en az 5 puan fark atmış!.." "En önemlisi", Galatasaray'ın, Fenerbahçe'ye karşı olan ve yıllardan beri "sarı-kırmızılı camiayı ezen", tam tabiriyle "makûs talihini yenmiş." Tablo ortada, "6 maçta 3 galibiyet, 2 beraberlik, 1 mağlûbiyet"; ezeli rakiple bu iki yıllık yarışta "onun elinden iki kupa, hem de biri onun stadında olmak üzere alınmış", tek yenilgide bile "90 dakika neredeyse tek kale oynanmış", yığınla gol kaçırılmış, yani rakip "futbol olarak domine edilmiş"; eee??? Soru, "TV başında seyreden bizlerle, saha kenarında takımı yöneten insan arasındaki farkı" ortaya koyacak cinsten; "Haydi yallah" oynanan o maçta mağlûp olmak mı iyi, "satranç gibi oynanan" pazar günkü maçta "kazanmak" mı?.. Evet, pazar günkü maçı TV başında izlerken, "eleştirecek çok şey buldum" Galatasaray'da, hem futbolunda, hem oyuncularında, ama "düşününce", değişik bir sonuca vardım; "ormana bakınca, ağaçtaki kusurların dökülecek kuru yaprak misali olduğu" ortada değil miydi?.. Sezonu "çok geç açmanın bütün arazlarını hâlâ gösteren" Hamit ve Melo'ya, "sakatlıktan kurtulamayan" Elmander'e, "kendini bulamayan" Selçuk'a, "sakat" Hakan Balta'ya ve yerine "mecburen oynatılan" kanat adamı Riera'ya, "Kayseri'de oynadığı oyunun yarısını Galatasaray'a yansıtamayan" Amrabat'a, "takımın defans beyni" Ujfalusi'nin sakatlığına, Engin'in 11 maç "fiilen" ve sonrasında da "form olarak" kendini yok edişine rağmen, Fatih Terim'in ormanında "hâlâ" yangın yoksa, kendi kendimize sormamız gerekmiyor mu; "Taşlar yerine tam olarak oturduğunda, bu takıma kim, nasıl rakip olacak?.." Elbette "muharebeyi kazanmak" güzeldir, ama "harbi kazanmak" esastır!.. Hocalık, "kazanmak ile kaybetmek arasında cambazlık yapma sanatıdır!.." Kaybetmek kolaydır; kesersin Hamit'i, Selçuk'u, Melo'yu, Elmander'i, Engin'i, Emre Çolak'ı olur biter!.. Kazanmak zordur; sabır ister, riski ve eleştirileri göze almak ister, moral vermek ister, oynatmak ister, ister de ister!.. "Hocalık" odur ki; kazanmak için verdiği bütün imkân ve fırsatlara rağmen kazanılmak istemeyenleri kaybetmek ile kazanılmak isteyenlere onları kazanana kadar imkân ve fırsat vermek arasındaki seçimi iyi yapabilmektir!.. Tek tek Galatasaray kadrosunu "iki yıllık bir süreç için" masaya yatırdığımızda, Terim'in "ağaç bakımındaki bazı hatalarına rağmen, orman bakımında çok başarılı olduğu" ortadadır ve inkâr edilemez!.. "Esas olan" da, "bu" değil mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.