Cinayeti seyretmek!..

A -
A +

Dünya'nın gelmiş geçmiş "en hızlı" atletlerinden olan 100 metreci Ben Johnson sayesinde bütün Dünyada duyuldu, "stanozolol" adı; bu, laboratuvarlarda üretilen bir doping maddesiydi ve ünlü atlet, 1988 Seul Olimpiyatları'nda "bu yasak maddeyi kullandığı için", rekorları, olimpiyat ve Dünya Şampiyonaları madalyalarının tümü elinden alınarak, spordan men edilmişti!.. Kas geliştirici ve performans arttırıcı olarak bütün dünyada olduğu gibi, "yasak olduğu hâlde" ülkemizde de spor salonlarında, pistlerinde, sahalarında yaygın şekilde kullanılıyordu; atletizmden, halterine, boksundan, vücut geliştirmesine, futbolundan, güreşine kadar!.. Evet, performansı arttırıyordu, kasları geliştiriyordu ama, karaciğeri ve kalbi tahrip ediyor, prostat büyümesine sebep oluyor, iktidarsızlık yapıyor, testisleri küçültüyor, kadın sporcuları erkekleştiriyor, kalp krizine, felçlere sebep olabiliyor, erkeklerde göğüsleri büyütürken, kadınlarda küçültüyor, sakal yapıyor, saç döküyor, sperm sayısını azaltıyor, adet görme periyodunu değiştiriyor, hızlı kilo aldırıyor, dudaklar dahil bazı organları şişiriyor, damarlarda pıhtılaşmalara sebep oluyor, kolestrolü dengesiz olarak yükseltiyor, idrar çıkışlarını güçleştiriyor ve ağrılı hâle getiriyor, akneye, refluya sebep oluyor, sinirleri zayıflatıyor, ruhsal bozukluklar yapıyor, unutkanlık sendromlarına, alerjik tablolara sebep oluyor, dahası "uyuşturucular gibi" alışkanlık da yapıyor!.. Ve tüyler ürpertici bir başka gerçek; her 10 sporcudan ve spor salonlarında spor yapan gençten 6'sı "risk altında idi!.." Zira "stanozolol ve benzeri maddelerin Türkiye'ye sokulması ve satılması yasaktı" ama köşe başındaki tablalar üzerinde "leblebi gibi" satılıyordu, internet sitelerinde "fiyatı bile belirtilerek" el değiştirmelerinin yolu açıktı ve "her şey" serbestti!.. ??? İşte bu "stanozolol" denilen "performans arttırıcı ve kas yapıcı" doping maddesi, Genç Halter Milli Takımımızın "bütün" sporcularında (21 kişi) bulundu!.. "İlk beşinde bulunduğu zaman" Halter Federasyonu Başkanı istifa etmişti, "kalan 16'sında da bulunduğunda" kimsenin sesi sedası çıkmadı ve sevgili Hasan Sarıçiçek gibi "gerçek spora sevdalı" birkaç yazar çizerimiz hariç, kimsecikler de "Bu rezalet nedir" diye sormadı, yazmadı. Zira, sadece halterimizi ve 21 gencecik sporcumuzu değil, "bütün bir sporumuzu Dünya önünde rezil eden" ve de "olimpiyat alma ümitlerimize en büyük darbeyi vuracak olan" bu çok açık spor cinayetinin, mesela Aslantepe Stadı'nın çimleri kadar bile "önemi yoktu", bizler için!.. Bakınız, göreceksiniz ki, "bu rezaletin, bu cinayetin üzerini de örtecek" ve büyük bir ihtimalle "bu insanlık suçunda 'hapları habersizce içmekten başka' hiçbir rolü olmayan 21 genci cezalandırarak" dosyayı kapatacağız!.. Çok zaman olduğu gibi, "asıl suçlular", bu "gençlerin hayatlarıyla oynayanlar" gene bulunmayacak ve başka sporcuların, gençlerin kanlarına girmeye devam edecekler!.. Zira "spor sistemimizde", hem de "çıkarılan spor suçlarıyla ilgili özel kanunlara rağmen", kimsenin "dönen çarkı değiştirmeye" niyeti yok; "Bana ne, ben elimi ateşe uzatmam, kestaneleri başkası kaldırsın" zihniyeti, uzun yıllardır spor teşkilatımıza hakim olmakta devam ediyor!.. Peki, ama "bu suç" sadece "spor" suçu mu; bu suç "organize bir adli suç" değil mi?.. "Yasak maddeler ile", gençlerin hayatları tehlikeye atılmıyor mu; bu suçun ilgisi, "öldürmeye teşebbüse kadar" gitmiyor mu?.. Polis nerede, savcılar nerede?.. "Türkiye'ye girmesi, satılması yasak" bu maddeler, köşe başı tezgahlarında, internetlerde ekmek peynir gibi satılıp, gençler tarafından kullanılırken, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Spor Bakanlığı nerede ve ne yapıyorlar?.. Yarış atlarına, besi hayvanlarına da iğnelenen ya da ağızdan verilen bu maddelerin, "kas yapma sporuna meraklı" bir gencimizin, hem de "veteriner olan" bir gencimizin ölümüme sebep olduğunu ne çabuk unuttuk!.. Yazıklar olsun, hepimize!.. >> Asıl görevi ne?.. Önceki yıl "iğneli, iğnesiz, imalı, imasız" Trabzonspor'u ağzından düşürmemişti; başarıya ulaştı!.. Bu yıl, sıra "Galatasaray'a geldi", durmadan çalışıyor, ağzı; bakalım başarılı olacak mı?.. Kim bu; huzurlarınızda, Aykut Kocaman!.. Aziz Başkan'ın "onu takımın başında tutmasının asıl sebebi" belli değil mi?.. >> Ah şu koçlar!.. Bizde basketbol koçları başına buyruk!.. Hepsi bir başka âlem; işte Oktay Mahmudi'si, Ergin Ataman'ı, Simone Pianigiani'si!.. Adam takımının başında, Fenerbahçe Avrupa'da "yüzden aşağı yemiyor!.." Adam hastalanıyor, takımının başından ayrılıyor, Fenerbahçe müthiş, Galatasaray'ı da yenip Türkiye Kupası'nı kaldırıyor!.. Adam iyileşiyor, takımının başına dönüyor; Barcelona önünde "utanç verici" bir hezimet!.. Ve de hiç sıkılmadan bir de "Moralman çöküyoruz" diyor, bre Pianigiani, sen oyuncularında moral mı bırakıyorsun Allah aşkına?.. Seni saha kenarında gördüklerinde, zaten bitiyorlar, "çökmek için" karşılarına Barcelona'nın çıkmasına ihtiyaç yok!.. >> Nerede verdiğin sözler?.. "Feda" diye diye, Beşiktaş Futbol Takımı'nı küçülttüler, "birileri" de durmadan alkış tuttu!.. Şimdi Samet Aybaba'ya "yıldırımlar" yağdırıyorlar!.. Aslında, "yıldırımları, bir başka Yıldırım'a yağdırmaları gerek" ama, "O şimdi Federasyon Başkanı ve cebinde 104 trilyonluk (eski para) senetler duruyor"; hadisenize!.. "Bağımsız" yabancı denetçilerin raporları verileli de aylar oldu, neredeyse yaprakları sararacak ve okunamayacaklar, belki de "o" bekleniyor; "kahraman edalı" Başkan'dan hâlâ ses seda yok, galiba "savcılığın yolunu" öğrenemedi!.. >> Kimin durumu içler acısı?.. Fenerbahçe'nin basketboldan sorumlu yöneticisi Semih Özsoy, Galatasaray Basketbolu için "Durumları içler acısı" derken, "çok doğru" söylüyordu, zaten "çok doğru söylediğini" de yazmıştım!.. Ne var ki, "Galatasaray Basketbolu'nu çok doğru analiz eden" Semih Özsoy, "başında olduğu Fenerbahçe basketbolunun ne hâlde olduğunu göremiyordu"; onu da Perşembe gecesi hem de "İstanbul'da" Barcelonalı basketbolcular gösterdi!.. Adama demezler mi; "Sen başkalarının ne hâlde olduğunu gözleyeceğine, kendi evinin hâline baksana!.." Bir yanda "namağlup" Real Madrid'i yenen Anadolu Efes, bir yanda Barcelona'dan "Avrupa Şampiyonlar Ligi Türkiye rekoru kırarak" 39 fark yiyen Fenerbahçe!.. Ama "bizde" artık adet oldu; "Galatasaraylısı, Fenerbahçe'nin, Fenerbahçelisi, Galatasaray'ın ne hâlde olduğuna bakmak ve onunla sevinmekten öteye gidemiyor"; vah ki, ne vah!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.