Keyif aşına su katmak!..

A -
A +

 Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde "son dörde kalmak için" Avrupa Arenası'nda nisan ayında sahaya çıkacak mı; evet!..

Fenerbahçe UEFA Ligi'nde "son dörde kalmak için" Avrupa Arenası'nda nisan ayında sahaya çıkacak mı; evet!..
Bugüne kadar iki Türk takımının, "beraberce" bu iki kulvarda "nisan ayında yarışa hem de son dört için devam" başarısını gösterdikleri "başka bir sezon" var mı, hayır; bu ilk!..
Eeee, sanki "bir-iki sezonda bir" iki-üç Türk takımı "beraberce" aynı başarıyı İngilizler, Almanlar, İtalyanlar, İspanyollar gibi gösteriyormuşçasına, Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin "Türk Futbolu adına" vardıkları bu "başarı" durağının "keyfini süreceğimize", daha "ilk geceden / ilk günden" başlıyoruz, "ama" demeye, "fakat" demeye!..
Hiç olmazsa, "bu bir - iki gün ve gecede" bırakalım Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi, sporseveri, futbolseveri "başarıyı keyifle yaşasın ve yorumlarımızda yansıtacağımız keyif havasını da doya doya teneffüs etsin"; daha "nisandaki çeyrek final maçlarına 20 gün / 20 gece var"; bol bol yazarız, konuşuruz; "ama'ları, fakat'ları!.."
Mesela yıllarca futbol oynamış, Fenerbahçe'ye, Türk Milli Takımı'na kaptanlık yapmış, Avrupa'da daha "ilk turlarda elenme alışkanlığının ve ezikliğinin acısını çok yaşamış", dahası "şerefli mağlûbiyetlere şükretmiş" koca Ziya Şengül'ün yazısı, "öyle ya da böyle yakalanmış" bu büyük başarı gecesinde "hiç olmazsa zamanlama bakımından" benim gibi "başarıları ve başarısızlıkları kanıksamış" bir gazetecinin bile "içini karartıyorsa", varın gerisini hesaplayın siz!.. 
Üç-dört gün önce de, çok uzun yıllardan beri, "bugün bu yazımda anlatmak istediğim" konuda hepimize dersler veren, hem de "haklı ve doğru olarak" dersler veren sevgili kardeşim Hıncal Uluç gibi bir duayenin, bir "moral, iyimserlik ve keyifli yaşam" hocasının "Galatasaray için" Schalke maçı öncesi ve sonrası yorumlarındaki, "zaman seçimi" ve "eleştiri / uyarı" dozundaki "ifade sertliği" de içimi çok karartmıştı!..
Evet, bunu çok zaman hepimiz yapıyoruz, "şimdi bunları yazdım" ama, ben de "çok yaptım", sonrasında da elbette "yazdıklarıma üzüldüğüm" çok oldu; "neden bunları yazmak için 3-5 gün sabretmedim" diye kendi kendime hesap sorduğum zamanlar da çok oldu!..
Dahası, "aculculuğumun beni zaman zaman fena hâlde mahcup ettiği de oldu"; bir-iki gün sabredebilsem, "mahcup duruma düşmez", hiç olmazsa "vicdanımda kendi kendimle hesaplaşmazdım", ama "ok yaydan çıkınca", bir daha geri dönmüyor ki!..


Sözün Özü
Gaip'e ilâm: Utanmasalar, madalya verecekler!..


Büyük hoca olmak!...
Vay efendim, "Fatih Terim, Sneijder'i, Drogba'yı değiştirmemekle maçı ve turu tehlikeye atmış, onun gibi tecrübeli bir hoca bunu nasıl yaparmış?.."
Galatasaray dahil, her takımda "Hoca'ya yapılan böyle eleştirileri haklı çıkaracak oyuncular" vardır, ama Drogba ve Sneijder, öyle oyuncular değildir, tıpkı Burak gibi, Selçuk gibi!.. "Sahada ise, onları sabredeceğin son ana kadar takımda tutmak ve ondan beklediğin verimi almak için sabretmek"; işte Hocalık budur!..
Zira, yedek kulübesinde yanında oturan oyuncular arasında "bir başka Selçuk, bir başka Sneijder, bir başka Drogba, bir başka Burak yoktur; onların yerini dolduracak başka futbolcular da yoktur!.."
"Bu gerçek" oynanan maç için ne kadar doğru ise, "oynanacak yeni maçlar için" de o kadar doğrudur!..
Avrupa Kupaları'nda başarıya yürümek, "Drogba'larla, Sneijder'lerle, Burak'larla, Selçuk'larla mümkündür", onlara "yeterli fizik kondisyonu sağlamak", hocaların ne kadar görevi ise, onları "moral kondisyon olarak da en yüksek seviyeye kavuşturmak" hocaların "asli görevleri" arasındadır!..
Bu da Hoca'nın "onlara güvendiğini göstermesi" ile olur!..
Drogba'lar, Sneijder'ler, Selçuk'lar, Burak'lar, "sıradan bir oyuncu gibi" oyundan alınmazlar, alınamazlar; "alınırlarsa" bu adım, "onları takıma kazandıracağına kaybettirir!.."
Bitmedi; "yorulduğu için daha az koşsa bile", mesela Drogba'nın sahada kalması, rakibin Galatasaray'ın üzerine "en az iki daha az adamla gelmesini sağlar"; bu kadar basittir, futbol!..


İpe çekerdik!..
Mesela Arda Turan çıkıp da, Türk gazetelerinden birine deseydi ki; "Sizin Türk takımlarınız nerede?.. Galatasaray ve Fenerbahçe Avrupa Kupalarında çeyrek finale kalabildiler mi?.. Atletico Madrid çok büyük takım. Galatasaray'da berbat günler geçirdim, şimdi Atletico'da çok mutluyum. Şu anda aklımda Türk Milli Takımı'nı değil, Atletico var. Geçen hafta kötü bir sonuç aldık, onu düşünüyorum, milli takımı değil" deseydi, Türk basını olarak ne yapardık?..
Sneijder, Hollanda'nın en büyük gazetelerinden birine "Arda'nın yukarıda yazdığım hayali açıklamasını", tıpa tıp "kendisi, Galatasaray ve Hollanda Milli Takımı için yapmış"; onun için bir düşünelim bakalım, "gerçekten" bu sözleri Arda etseydi, bizler neler yazardık?..

Bu nasıl iş?..
Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı'nın, voleybol erkek / kadın takımlarının perişan hâli ortada!..
Voleyboldakinin sebebi belli; "Fenerbahçe voleybolunu, önce Türkiye, sonra dünya çapına taşıyan" asıl kahraman gitti, "geride kalanlar" beceremiyor, ondan!..
Peki, ya "basketbol"; Avrupa Kupaları'ndaki "anormal" hezimetlere, "içerde TOFAŞ'a bile yenilmek ekleniyor", spor basınımızda bir Allah'ın kulu da çıkıp "Ne oluyor, neden oluyor" diye araştırmıyor; olacak şey mi?..
"Araştırmak, yazmak çizmek, haber yapmak için" ille de bir yabancı sporcunun "paramı alamadığım için çekip gidiyorum" demesi mi lâzım?..
Yoksa, "korku dağları mı bekliyor?.."
Fenerbahçe yazar - çizerleri için de "basılan, basılmasından korkulan" koridorlar mı var?..

İzmir faciası!..
Sadece İzmir'in değil, Türkiye'nin de "en büyük derbilerinden sayılan" Göztepe - Karşıyaka maçının oynanacağı hafta, Karşıyakalı futbolcular "antrenman boykotu yapıyor"; neden?..
Aylardır, "almaları gereken paraları alamıyorlar" da ondan; üstelik "Karşıyaka play-off oynama ve Süper Lig'e çıkma şansını sürdürürken!.."
Yüz yıllık iki takımdan "para sorunu olmayan", son dört-beş yılda "200'den fazla oyucu alıp / gönderen" Göztepe ise "eksi 16 averajla düşme hattının demirbaşı olurken", Karşıyaka'nın "düştüğü bu durum" İzmir için gerçekten içler acısı!..
"Spora siyaset" hem de "kulüp yönetimleri bazında girerse", olacağı "Karşıyaka misalidir!.."
"Bir kulüp, sporu, futbolu başka türlü anlayanların eline teslim edilirse", olacağı "Göztepe misalidir!.."
Dahası da var; İzmir'in statlarının saha zeminlerinin, 3-5 bin kişilik Anadolu kasabaların tribünsüz sahalarının zeminlerinden de daha kötü olduğu rezaletini, 3-5 yıldır, herkesin "seyretmesi" ve "lâftan başka" bir şey üretmemesi!.. 
Yazıklar olsun!..


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.