Sergen Yalçın!..

A -
A +

Onu sadece ekranlardan, gazete sayfalarından tanıdım, karşı karşıya gelip bir “merhabam” olmadı! Olmasını, hele hele “onunla arkadaş olmayı” o kadar çok istemişimdir” ki…

Doğrusu, cumartesi günü Alanya’daki Alanyaspor - Galatasaray maçının ilk yarısında, bu sezon Süper Lig’de “kadro değerlerine göre, ‘en iyi takım oyununu’ seyrettirdi” bana, Sergen Yalçın!..
Ocak transferini “büyük bir paket ile tamamlayıp” yorumculara “Şampiyonluk yarışında Başakşehirspor’u geçerse, Galatasaray geçer” dedirten bir adımın “neler vereceğinin test edileceği bu maçta”, Sergen Hoca, “o 45 dakikada” rakibine nefes aldırmadı!..
“Galatasaray’ın nasıl durdurulacağı” çok iyi hesaplanmış, “nasıl mağlup edilebileceği” oyunculara âdeta ezberletilmiş, “maç stratejisi ve rakibi sahanın her yerinde boğan birinci, ikinci, üçüncü bölgelerde tıkır tıkır uygulanan taktik varyasyonlar” ile sahaya dökülmüştü!..
Sergen Yalçın’ın takımı, “45 + 4 hariç” şansın yanında olmadığı, “şanssızlığın kol gezdiği” bir ilk yarı oynamasa ve de Galatasaray, “çok şanslı” bir 45 dakikanın sonunda, 45 + 4’teki Muslera şanssızlığına bile uğramasa” soyunma odasına “normal olarak en az 3 gol atarak” gidebilirdi.
Alanyaspor’un “Bir golde kalmasında”, sarı kırmızılılar şanslarına teşekkür etmeliydi!..
Kaleci Muslera’dan başlayarak sol önde oynayan Onyekuru’ya kadar 11 Galatasaraylı futbolcu ve Fatih Hoca’nın strateji ve taktikleri çok iyi analiz edilmiş, tedbirleri alınmış, oyunculara anlatılmış, antrenmanlarda saha içi uygulamaları ile ezberletilmiş ve “her şey” tıkır tıkır işlemişti!..
Galatasaray gibi bir takıma adım attırılmamış, nefes aldırılmamış, sarı-kırmızı futbolcular “çaresizlik içinde” kıvranır olmuş, üst üste top kayıpları yaparak ilk yarıyı doldurmuş ve de “şampiyonluk adayı” bir pozisyon hariç “doğru dürüst akın yapamadan” âdeta “Şu ilk yarı bir bitse” duası edecek hâle gelmişti ki, Muslera “ona bile” müsaade etmedi!..
Sergen Yalçın, “futbolu biraz ciddiye alsa”, sadece ülkemizde değil, dünyada “futbol tarihinin en büyük oyuncularından biri” olabilirdi.
Sergen Yalçın, “teknik adamlığı kendisine hedef meslek yapsa” ve de “bunun gereklerini yerine getirse”, onda da “ünü Türkiye sınırlarını çok aşan” bir teknik direktör olabilirdi.
Eğer “futbol yorumculuğunu” biraz ciddiye alsaydı, onda da “en ünlülerin arasına” girebilirdi, hele ki, yorumlarına kattığı “insanı kahkahalarla güldürürken, düşündüren” mizah anlayışı ile!..
Ama o “keyfine göre yaşamayı” seçti; futbolla da “keyfini kaçırmayacak ölçüler içinde” ilgilenmeyi seçti!..
O, “futbol anılarını yazsa, o hayat felsefesini anlatsa, o futbola bakışını, futbol anlayışını, futbol camiasını anlatsa”, ortaya sporla ilgilenen herkesin kitaplığındaki “en değerli ve anlamlı eserlerden biri” çıkardı!..
Onu sadece ekranlardan, gazete sayfalarından tanıdım, karşı karşıya gelip bir “merhabam” olmadı!..
Olmasını, hele hele “onunla arkadaş olmayı” o kadar çok istemişimdir” ki; ama “hayat şartları, yaş durumu (yaş farkımız 36) ve sosyal şartlar, buna imkan vermedi; benim adıma yazık oldu!..
Ona tavsiyem, “sözünü ettiğim” o kitabı yazmasıdır!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.