Yusuf Yazıcı ne yazdı?..

A -
A +

Gözyaşlarıyla dolu bir veda, “duygu dolu” açıklamalar ve “gitti gider” Yusuf Yazıcı!..    Hani Anadolu’da bir tabir vardır, “yeni gelinler” için; “Hem ağlarım hem giderim”; işte tam da o misal!..
Geride kalan ve daha dün “Değil 16 milyon, 66 milyon avro verseler vermem” diyen, bugün eline “18 milyon avroluk” başlık parası verilen  “çaresiz Baba” ne diyor; ona bakalım; “Yusuf bizim için çok önemli, yeniden başlayan hikayenin başrol oyuncusuydu. Paraya en ihtiyacımız olduğu dönem de geçen seneydi, bu sene rahatız. Göndermediğimiz yerde bizim yeniden başlayan hikayemizin başrol oyuncusuydu. Şu an itibarıyla hikâye yarım kaldı. Biz işin para tarafında değildik. Bunu açık şekilde ifade etmek istiyorum. Böyle bir gelire de bu hikâye içerisinde ihtiyacımız yoktu ancak oyuncumuzun bu konudaki ısrarı, bu transferi bu noktaya getirdi.”
Bitmedi, “içi yanmış Baba” devam ediyor; “Kırgınlık şu, çok net söylüyorum, içime kan damladı. Çünkü biz bir hikayeyi yeniden yazmaya başlamıştık ve hikâyenin başrol oyuncusuydu. Herhâlde kısa sürede kendimi toparlarım diye düşünüyorum. Yusuf’un kararına da saygı duyuyorum, içim el vermese de... Verdiği karara saygı duyuyorum, o da enteresan bir kişilik, sürekli benim engellememe rağmen sürekli mücadele etti, mücadeleyi bırakmadı, sahada mücadele ettiği gibi. Biz işin duygusal tarafındayız, içime kan damladı ama kırgınlık, küskünlük, dargınlık asla söz konusu değil.”
Yusuf Yazıcı “gözyaşları” arasında “izler” bırakarak gitti; “izleri” Ahmet Ağaoğlu “endişe içinde” anlatıyor; “… Bundan sonra devam eder mi böyle ayrılışlar, bu hikâye tamamlanana kadar ve o hikâyenin kapak yazısı yazılana kadar, çok açık ifade ediyorum hiçbir oyuncumuzu göndermek düşüncesinde değiliz. O hikayedeki rolleri bitinceye kadar.”
“İzleri” sadece Trabzonspor değil, “bütün” Türk futbolu ve kulüpleri için, Yusuf’a, “Türkiye’de kalan” Deniz Türüç örneğini de ekleyerek bu defa biz yazalım ve “Türk takımları ‘İstiklal Marşı’nı okuyanlar’ ile dolsun” sözünün arkasında ısrarla durarak, “yabancı kısıtlaması” peşinde koşanlara soralım:
“Para bakımından rahat durumda olduklarını” açıklayan bir Başkan ve “Avrupa kupalarında oynayacak” bir ‘Büyük Takım’, Yusuf’u tutabildi mi?..
Kayserispor Başkanı’nın haftalarca “haraç mezat satışa çıkardığı ve de müşteri beklediği” Deniz Türüç’e Fenerbahçe ve Galatasaray’dan başka müşteri çıkabildi mi?..
Bu “acı ve gerçek” tablo ortada iken bir de “yabancı kısıtlaması” getirilirse, “Türk futbolunun marka değeri” nasıl yükselecek, Türk takımları “Avrupalı rakipleri” ile nasıl mücadele edecek ve de dahası “içte” Süper Lig’de de “Büyükler ile Anadolu takımları arasında kapanmaya başlayan güç ve mücadele farkının yeniden açılmasını” kim, nasıl önleyecek?..
Dahası, “yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlayan” tribünlerde “tenhalaşma” yeniden başlamayacak mı? “Naklen yayıncı şirket” de, bugün geldiği noktadan, daha da gerilere düşeceğinden, “ne olacak” kulüplerimizin gelir hanesi?..
Cenklerden, Ozanlardan sonra, Deniz Türüçleri, Yusuf Yazıcıları da “elinde tutamayan” kulüplerimiz ortada iken “eğer ‘yabancı kısıtlaması” ile “dengeyi sağlama” mücadelesi yapan takımlarımız da “güçten düşürülerek” engellenirse, Türk futbolunun “hangi Avrupa ülkelerinin seviyesine ineceği” ortada değil mi?..
Sayısı, “iki elin on parmağını geçmeyen” genç yeteneklere bakarak, “yabancı kısıtlaması” getirmek, bunca yılın emeğini ve bundan sonrasını berbat etmek olacaktır!.. “Altınordu örneği”, Altınordu’yu kurtaramadı ki, Türk futbolunu kurtarsın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.