Biz kazanacağız, biz!..

A -
A +

İnsanoğlu “insan olduğundan beri” birçok muharebeyi kaybetmiştir  ama sonunda “savaşı kazanan” hep insanoğlu olmuştur!..
Tarih boyu, veba savaşını, kolera savaşını, İspanyol gribi savaşını, Hitler ve benzerleriyle savaşlarını “hem de o günün dünya nüfusu içinde, onlarca ve onlarca milyon kayıplar vererek” kazandığı gibi!..
Bugünlerde de koronavirüs ile savaşı gene insanoğlu kazanacak ve bu savaşta galibiyeti sağlayacakların başında “sporcular ve spor yapanların da olacağı” görülecektir.
Zira, sporcuların ve spor yapanların “bu eni boyu nanometre ile ölçülen canavar” ile yaptıkları “kişisel savaşta galip gelenler oldukları” zaten görülmektedir!..
Soru “Bu savaşta kim galip gelecek” değildir; asıl soru şudur; “İnsanoğlu savaşı ne kadar zamanda kazanacak?..”
Kimsenin şüphesi olmasın, bu savaşı “biz kazanacağız”, biz; insanoğlu!..
Yeter ki, savaş süresince “yapılması gerekenleri” yapalım, “alınan ve alınacak olan” tedbirlere uyalım ve de “en az kayıp” ile ve gelecek “Koronavirüs galibiyeti” ile savaşı bitirelim!..
Bu nanometrelik canavar, her şeye olduğu gibi spora da büyük zararlar verdi, vermeye de devam ediyor. “Soğukkanlılık” ile “yeterli” planlar ve programlar ile bu zararı en aza indirmek ve “normale dönüldüğünde zararları telafi etmek” mümkün; yeter ki önce dünyada, sonra da ülkemizde “el ele verilmeli” ve de “Rabbena, hep bana” denilmemeli!..
Bu mücadeleye de, dünyada “sporda en ileri ve en zengin ülkeler”, Türkiye’de “spor teşkilatımız ile beraber” Büyük kulüplerimiz önderlik etmeli!..
Ve üzülerek söylüyorum; “birbirlerini yemek yerine!..”

Sakın ha!..
Koronavirüsle mücadele tedbirleri kapsamında yeni bir teklif hazırlanmış.
Görüş için iş dünyası örgütlerine sunulan yasa teklifi taslağındaki maddelere göre “işten çıkarmalar” üç ay süreyle yasaklanıyormuş.
İşverenlerin iş akdini fesih yasağı Cumhurbaşkanı kararıyla altı aya kadar uzatılacakmış.
Ne dersiniz, Cumhurbaşkanı yasağı altı aya kadar uzatırsa mesela Galatasaray’da Diagne ve Belhanda “bu yasaktan yararlanıp” kulüplerinde kalabilirler mi?
Onlar yararlanırsa Fenerbahçe, Beşiktaş başta onca kulübümüzde “gönderilme kararı verilen” onca futbolcu da “Biz de… Biz de kalalım” demezler mi?..

Maçları kimler oynayacak?..
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu diyor ki; “Bu işin kararını da devlet verir, biz uygularız. ‘Haziran’ der haziranda oynarız. ‘Mayıs’ der mayısta oynarız.”
Tamam da, “siz oynarsınız” da, ya “evlerinde antrenman (!) yapan futbolcular” neyi / nasıl oynayacak?..
Bir Bilen’e sevgili Turgay Renklikurt Hoca’mıza sordum; “Eğer futbolcuları sahada maçlara hazırlayacak antrenmanlar yapılamazsa, iş ev antrenmanlarına kalırsa, vay ola o kaslara, o ön ve yan bağlara… Maçlarda zorlanınca ne kadar dayanabilecekler ki? Takımlar sakatlar reviri hâline dönüşebilir” dedi.
Ben pek anlamam ama herhâlde “Teknik adamlarımız” Turgay Hoca’nın mesajını çok iyi anlarlar.
Öyle değil mi, sevgili Ağaoğlu Başkan?..

Neden sustular, acaba?
“Tanrıça Atena’nın kuşu” gibiydiler; Dünyalar sanki onlarındı, edalı, gururlu, “Gördüğüm gördük, öttüğüm öttük, yediğim yedik, gezdiğim gezdik” havasındaydılar, tıpkı “kukumav kuşları” gibi!..
Sonra “birdenbire sesleri, nefesleri” kesildi; Hani “Galatasaray onlarındı?..”
“Bugünkü Mustafa Cengiz yönetiminin gitmesi için” ellerinden geleni ardına koymayan “mektepliler” neredeler?..
Cengiz yönetiminin “bataktan çıkardığı Galatasaray Kulübü’nün başına geçmeyi” çok ama çok isteyenler ve bunun için her şeyi yapanlar, koronavirüs felaketi ile “bütün ekonomik ve mali dengelerin kaybolması ve kulüplerin, sporun üstüne ‘yokluk’ kabusunun çökmesi üzerine”, ne çabuk “Biz gelelim” tutkusundan vazgeçtiler?..
Onlar “var’lar varken” varlar; “var’lar yokken yoklar” da ondan!..
İş gene sana düşüyor Mustafa Başkan ve yönetimine… Bir yandan koronavirüs canavarıyla uğraşırken, bir taraftan da koronavirüs salgınının getirdiği “ekonomik bataktan” kurtarman gerek Galatasaray’ı!..
İşiniz, görevi devraldığınız günden daha zor; Allah yardımcınız olsun!..

Derdi Beşiktaş değil, Galatasaray!..
Sevgili Kemal Belgin, perşembe günkü köşesinde şunları yazdı, “Beşiktaş’ta yönetici zaafı” başlığı ile:
“Erdal Torunoğulları isimli bir Beşiktaşlı yönetici var. Son günlerde illa da ‘Lig bu hâliyle tescil edilsin’ deyip duruyor. Belçika bunu yapmaya karar verirken acaba UEFA’dan ne türlü bir zılgıt yedi biliyor musunuz, Sayın Yönetici? Siz ki uluslararası yaşayan bir kişisiniz... Hadi diyelim ki öyle oldu. Beşiktaş’ın eline ne geçecek acaba? En azından bunun farkında olmalıydınız. Kim bilir belki de daha üst sıralarda ligi bitirip, hadi şampiyonluğu bir kenara bırakalım, Avrupa kupalarından birine katılabilirsiniz... Yoksa böyle bir hedefiniz yok mu?”
Kemal Kardeş, senin gibi bir kurt gazeteci, sanırım “Neden böyle yapıyor” sorusunun cevabını biliyordur. Sen nezaketinden yazamamışın, bari ben yazayım:
Erdal Torunoğlu, “Takımının puan cetvelinde açık ara önde olan takımları geçerek UEFA Kupası’na katılamayacağını” tahmin ediyor, zaten Türkiye Kupası’nda da yoklar.
Onun derdi, “Lig bugünkü puan cetveli ile tescil edilirse”, asıl derdi olan bir takımın “Şampiyonlar Ligi’ne katılması ihtimalini” ortadan kaldırmak; Galatasaray!..
Çırpınışı bundan; Şampiyonlar Ligi’ndeki Türkiye’nin iki kontenjanını “Trabzonspor’a ve Başakşehir’e doldurtmak!..”
Ne diyeyim; bilmem ki “Çarşı” böyle düşünür mü?..

Şaka!..
Hayretle okuyoruz; hâlâ Ali Koç’u “göklere çıkaran” Fenerbahçeli yazarlar, yorumcular var!..
Fiziğin meşhur “Bileşik Kaplar” gibi bir örneği olsa, yani “Ali Koç göklere çıkarılırken, Fenerbahçe de göklere çıksa”, bir diyeceğim yok da, ortada bir “Bileşik kap” değil, sanki “NASA’da uzaya fırlatılan uzay uyduları” örneği” var; “Uydu” göklere ulaşırken, “Kalıp” yerinde sayıyor ve kalıyor, hatta hasar bile görüyor; ne dersiniz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.