Neymar’a değil, Neuer’e bak, GS TV’ye bakma!..

A -
A +

Bu başlık, bu sezonun Şampiyonlar Ligi şampiyonluk kupasının neden Almanya’ya gittiğini ve de Fransızları ağlattığını anlatıyor!..
Ve de, bizim kulüplerimizin de, özellikle “transfer aylarında” ne yapmaları gerektiğini de ortaya koyuyor!..
“Öyle bir oyuncu yetiştir ki, yetiştiremiyorsan bul ve al ki”, kazandırdığı bir maçla beraber “kupayı da sana getirsin”; getirebilsin!..
“Neuer” örneğini, Türkiye’de “son yıllarda” Muslera ile yaşıyor, Galatasaray!..
“Önce takım olmak”; evet, şampiyonlukların ve kupaların “ön şartıdır” ama yetmez; “Neuer’inin de olması” gerek!..
“Neuer’in nasıl olur”; öncelik “yetiştirebilmek”, o olamıyorsa, “seçebilmek” ile olur!..
“Yetiştirebilmek”; elbette “bilimsel bazda” da, uygulamada da, “sistemi kurabilmekte, “ehliyetli hocaların yönetiminde” işletebilmektedir. “Ehliyetli” hoca; işte sistemin, başarıya ulaşabilmesinin “Olmazsa olmaz” şartı!..
Mesela, “kaleci” hocası gibi, “şut” hocası, “pas” hocası, “kondisyon” hocası, “akıl ve yaşam” hocası / mentor gibi… Pedagog gibi… “Patates tarlası gibi” altyapı tesisleri yerine, “olması gereken şartları taşıyan” tesislerde “çocukları yetiştirmek” gibi!..
“Pahalı” bir sistem, hem de çok pahalı!...
Ama bugün mesela bir Neymar’ın “sadece bonservisi için” 200 milyon avrodan fazlası ödeniyor; Falcao, Diagne Galatasaray’a kaça mal oldu ve “olmaya” da devam ediyor?
Ve de bir “kaptan” Neuer çıkıp kupayı kaldırır ve, Neymar’ı ağlatırken, Galatasaray’da Belhanda’lar, Feghouli’ler kendi takımlarının golcüleri Falcao’ları, Diagne’leri, “vermedikleri paslar ile” ağlatıyorlar!..
Diyelim ki, “bu çok pahalı sistemi kuramadınız”; o zaman, “seçicileriniz, ‘seçici olacak’ ve de ‘yetiştirilmekte / yetiştirilmiş olan’ gençleri” ülke kazan, dünya kazan, kendileri kepçe, arayıp bulacak!..
Bakınız, “ellerin oğulları” bunları yapıyor; “gencecik, daha çocukluk çağını bile tamamlamamış” sporcularımızı hem de “dörder, beşer senelik sözleşmeler” ile alıp götürüyorlar, “kendi yetiştirdiklerinin” yanına…
“Bizim böylesine geride kalmışlığımızı” ortaya koyan bir “acı tabloyu” anlatayım:
Galatasaray, “futbol altyapısı ile, akademisi ile, futbol okulları ve harcadığı para ile ‘yetiştiricilik” gayreti içinde olan” birkaç kulübümüzden biridir!..
Dahası, Galatasaray “Dünyanın tanıdığı kulüplerimizin” en başında gelir!..
Onun TV’si, “Unutulmaz maçlar” diye, 2003 yılının İzmir’de Altay ile oynanan ve 2-1 Galatasaray’ın kazandığı maçı” yayınlar. Altay o yıl ligi 16’ncı bitirmiştir, Galatasaray da “Beşiktaş’ın ardından uzak ara” ikinci olmuştur; “Unutulmaz maça” bakın siz!..
Benzer örnekler yığınla…
Bir “başka çeşit” örnek; GS TV’de “Sporun Gündemi” diye bir program var.
Tıklıyoruz, ekranda karşımıza çıkan tablo; “Judo sporcumuz Majlinda Kelmendi ile röportaj”; kim bilir, belki de kaç ay öncesi yapılmış, bir tekrar!..
Galatasaray gibi bir “dünya” kulübünün televizyonunun ekranlarındaki “Sporun Gündemi’ne” bakar mısınız siz!..
Gelin de, “milyonlarca taraftarın izlediği” böyle bir “gariplikler ve komiklikler” televizyonunu “doğru dürüst yönetecek ‘ehil’ kişileri bile ‘kurulduğundan beri’ bulup işbaşına getiremeyen” bir yönetim sisteminden “Neuer’leri bulmasını” bekleyin bakalım, mümkün mü?..
Hadi canım siz de!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.