Milyonları kandıran “acı” tablo!..

A -
A +

İşte Avrupa kupalarında kalan tek takımımız Sivasspor da, İsrail’de Maccabi Tel-Aviv’e 1-0 kaybederek, perdeyi indirdi.
Böylece, “küme düşen” millî takımımızdan sonra, “kulüp takımlarımız da “UEFA listesinde 13’üncülüğe demir atarak”, Şampiyonlar Ligi’nde “küme düşme” kesinleşti.
Artık “Şampiyonlar Ligi’ne ‘doğrudan katılma hakkına sahip son şampiyonumuz”, bu sezonun “Süper Lig şampiyonu” olacak. Sonra… Şampiyonumuz eleme oynayacak, öteki takımlarımızın oynadığı eleme sayıları artacak!..
Bunca para harcanırken, Avrupa’da ve Türkiye’de bunca genç oyuncumuz yetişirken, dahası kulüplerimiz “yabancılarla takviyede yarışırken”; ne oldu bize?..
Bir; “son gelen Futbol Federasyonlarımız, ‘Futbol Federasyonluğu’ yapamadı”; futbolumuzdaki düşüş sebeplerinin başında gelen “idari / sportif sorunları” çözemedi. Sorunun “kendisi” oldu!..
İki; kulüpleri bugünkü idari / mali / sportif batağın içine sürükleyen “20-25 maddelik Dernekler Kanunu ile Medeni Kanun’daki 15-20 maddelik bölümün eskimiş, köhnemiş, çağ dışı cenderesinde bırakmak”, bugünkü tablonun baş sorumlusudur, anlamamakta ısrar ve inat ettik!..
Hâlâ da ediyoruz; zira “bugün” kulüpleri yönetenler ve onların temsilcilerinin yönettiği Kulüpler Birliği, “bu düzenin değişmesini istemiyorlar”, çıkarılacak “doğru dürüst bir Kulüpler Yasası’nın, kendilerinin büyük çoğunluğunu oturdukları koltuklardan kaldıracağını” biliyorlar!..
Üç; bu tablodan zararlı çıkan milyonlar var ortada; taraftarlar… Tribünlere, TV’lere milyarlar ödüyorlar, karşılığında ne alıyorlar; işte yukarıdan beri özetlemeye çalıştığım “umutsuzluk ve bitmişlik” tablosunu!..
Yazıklar olsun!..

Ocak ayı ve Galatasaray!..
Sözü uzatmadan “görüşümü” söyleyeyim: Galatasaray ocak ayında Falcao ve Belhanda’yı göndermeli, “onlardan gelecek” parayı kasasına koymalı, “onlara yapılan” pahalı ödemelerin maliyetini de sıfırlamalıdır.
Feghouli, “Belhandasız 11’lerde yüklendiği görevlerde ortaya koyduğu futbol ile” 5 Belhanda eder.
Takımda kalması gereken “usta” Babel ile beraber Diagne ve alınacak “genç” bir golcü, Falcao’nun “yokluğunu” hiç ama hiç aratmaz.
Kiralanabilirse Onyekuru ve bir “genç” stoper, Galatasaray’ın “şampiyonluk yolunda” işlemlerini tamamlar!..
Elbette Muslera’nın kaleye dönüşü ile…

Federasyon’un yaptığı eyyamcılıktır!..
Lafla peynir gemisi yürümez. Sen aylar boyu yapılan insafsız, izansız infazları “Duymuyorum – Sabrediyorum – Susuyorum” diye geçiştireceksin, sonra “birdenbire kendine gelerek” harekete geçeceksin. Peki ne yapacaksın; “hiçbir sonuç vermeyecek bir açıklama ile ‘polemik savaşı’ ilan edecek” ve de “Ben görevimi yaptım” diyeceksin; olacak şey mi?..
Her hafta, hem de en az 3-4 maçtan sonra TV ekranlarında kulüp başkan ve yöneticilerinin, teknik adamlarının, hatta futbolcuların “hakemler için” söyledikleri ağır sözlerine karşı, “nedense” arada bir “Ceza Kuruluna bir iki kişi göndermeyi” marifet sayar ve “görevinizi yaptığınızı” zannederseniz, “hakem infazları” nasıl sona erdirilecektir, söyler misiniz bana?..
Yöneticilere verdiğiniz cezalar, “sportif hayatta hiç mertebesinde iken”, hiç aklınıza “bu cezaları caydırıcı hâle getirecek yönetmelik / talimat değişiklikleri yapma” gelmez ve böylece “Lafla peynir gemisi yürütmek” ile yetinirsiniz!..
Mesela, en azından, “yöneticiler için sabıka kaydını sezonluk yapan, sezon sonrasında sabıka kaydını silen hükmü” talimattan çıkarıp, “sabıka kaydının bütün yöneticilik süresince Disiplin Kurullarının masasının üzerindeki dosyalarda kalacağı hükmünü” talimatlara koymayı, neden düşünmezsiniz?..
“Sabıka kaydının, Disiplin Yönetmeliği ihlallerinde cezanın arttırılmasını sağladığı” ortada iken, “sabıka kayıtlarını silmenin” yöneticilere mesela “hakemleri infazlara devam rahatlığı verdiğini” bilmem ki, hâlâ neden anlamıyor musunuz?..
Ya, her maçtan sonra gece gündüz TRT dâhil bütün spor (!) ekranlarında kurulan “infaz kurullarını” seyretmek ve “hiçbir şey yapmamak” nasıl bir zihniyettir?..
Hakemler elbette eleştirilecektir, hakemlerin hataları ekranlarda gösterilecektir. Ama “maçı, oyunu, taktikleri, tertipleri ve oyuncular ile teknik adamları konuşmadan ‘hakemlerle kalkılan, hakemlerle oturulan, hakemlerle bitirilen” ve de açıkça “infazlar yapılan” ekranlara “sessiz kalmak, onları seyretmeye devam etmek” ve daha da komiği “kendiliğinden sona ermesini beklemek” soruyorum; ne anlama geliyor?..
“Bir bildiri yayınlayacaksın”; sonra “Ben görevimi yaptım” diyerek uyumaya devam edecek, hakemleri “Benden sonra tufan” diyen yöneticilerin, “tiraj ve reyting için her türlü acımasız infaz şekillerini sayfalara, ekranlara, hem de ‘eski’ bazı hakemlerle takviyeli olarak getirenlerin” ve de “milyonlarca taraftarların doldurduğu” tribünlere sahip arenaların ortasında “yapayalnız” bırakacaksın; bu nasıl bir cesaretsizlik ve korkaklıktır?..
Bilmelisiniz ki, “Hakemler ‘açıklamalarla’ korunamaz”, hakemler “disiplin uygulamalarındaki yeterlilik ve caydırıcı kararla korunur”; nasıl anlamıyorsunuz?
Burnumuzun dibindeki Avrupa ülkelerinde “disiplin ve ceza talimatlarında neler yazıyor” ve de “cezaların caydırıcı olması nasıl sağlanıyor”; dahası bu “eylemli sağlamanın” uygulamalara nasıl “olumlu” yansıdığı da ortada iken, biz neden “eyyamcılık” bataklığında çırpınır duruyoruz; sorumlu kim, ortada değil mi?..

Havaalanı olayı üzücü, tamam; ama ya gerçekler?..
Evet, Tel-Aviv Havaalanı’nda “olmaması gereken bazı şeyler” futbol kafilemize yapılmıştır. Elbet buna karşı Sivasspor Kulübü’nün UEFA nezdinde, Dışişleri Bakanlığının İsrail nezdinde “yapacağı şeyler” vardır.
Ama “bunlar ön plana çıkarılarak”, Sivasspor’un “bu maç gibi, bu sezon Süper Lig’de bugüne kadar geçen sürede kimseyi tatmin etmeyen futbolunun göz ardı edilmesi” ve de “başarısızlıkların üstünün örtülmesi” sağlanamaz.
“Pandemi” sadece Türkiye, Türk kulüpleri ve Sivasspor için “olumsuz duruma ve futbola mazeret olarak” gösterilemez. Bütün dünyada herkes ve her kurum / kuruluş bu tehdidin altındadır.
Yani, “Korunamamakta” Sivasspor Kulübü’nün, teknik ve sağlık adamlarının, dahası futbolcularının sorumluluğu vardır. Ne yazık ki, Rıza Hoca’mız da sezon başından beri devamlı “mazeret” üretmektedir!..
Süper Lig’de 10 maçta 2 galibiyet, 4 beraberlik, 4 mağlubiyetle ve 10 puanla 16’ncı sıra, geçen yıl şampiyonluğa oynayan Sivasspor’a yakışıyor mu?.. 10 maçta 9 gol atabilen ama 12 gol yiyen, “eksi 3 averaja sahip” Sivasspor’a?..
Havaalanı olayının hesabını soralım ama “bu sorulara cevap vermesi gerekenlerin de hesap vermeleri gerektiğini” unutmayalım!..

Şaka!..
Futbol Federasyonu, “yazılı açıklamalar” ile kulüplerin ve kulüp başkanlarının “hakemler üzerinde kurmak istedikleri baskıları engelleyeceklerini ve hakemlerin
bu baskılardan etkilenmesini önleyeceklerini” zannediyor!..
Vah ki ne vah, tam da “mezarlıktan geçerken ıslık çalanların” gösterdiği “cesaret (!)” misali!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.