Moldova gider Madrid’e, biz kalırız İstanbul’da!..

A -
A +

Bir zamanlar "namağlup UEFA Kupası'nı kaldıran" Galatasaraylar, "Manchester United'ı defalarca deviren" Fenerbahçeler vardı.

Bugün, "Marsilya'dan hele hele ikinci yarıda ezilen, ama şanslı bir futbolla, bir puanı getirdik" diye seviniyor, "destanlar yazmasak" da, ekranlarda, sayfalarda "övgü yarışı" yapıyoruz… Hem de İstanbul'da, Pireli rakibimiz Olimpiakos önünde uğranılan hezimeti, "bütünüyle, kurulan yepyeni takımı, 'Süper Lig liderliğine kadar çıkaran' teknik direktöre yüklemek için" bir başka yarışı başlatıyoruz.

İşte bu zihniyet, Türk futbolunu FIFA sıralamasında 42'nciliğe, UEFA sıralamasında 19'unculuğa düşürdü… Daha da düşürecek.

Moldova'nın "adını sanını" Avrupa kupalarının gediklisi Shakthar'ı yenince ilk defa duyduğumuz, ardından "Real Madrid'i hem de Madrid'de yenince, şaşkınlıklar içinde "Kim bunlar" diye merak ettiğimiz "Sheriff" örneği ortada!.. 

Moldova??? Ukrayna ile Romanya arasında, Demir Perde dağılınca kurulan "küçük" bir cumhuriyet… Nüfusu, İstanbul nüfusunun 10'da 1,5'u!..

Soralım kendimize; acaba "Avrupa kupalarının bu yılki 'Kahraman Şerif'inin değeri", Beşiktaş'ın, Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Trabzonspor'un kaçta kaçı?.. 10'da birimi, 20 de birimi?..

(Hey gidi hey, Fred Zinnemann'ın, Gary Cooper'in başrolünü oynadığı dört Oscar'lı western’i High Noon, bizde "Kahraman Şerif" adı ile oynamıştı, ne müthiş filmdi…)

Türk futbolunun "millî takımlarıyla, kulüp takımlarıyla bu duruma düşmesinin sorumlusu" kimlerdir?..

1 - Başta Federasyon, sonra kulüp, sonra da spor medyasının yöneticileri…

2 - Teknik direktörler…

3 - Spor medyasının futbol yazarları, futbol yorumcuları…

Çok açıktır ki, "futbolumuz iyi yönetilmiyor"; bilimin, teknolojinin yön verdiği "çağdaş spor" nedense(!) Türk Futbol Durağı'na uğramıyor…

Asıl soru; "uğramıyor mu, uğratılmıyor mu?.." Bence, "uğratılmıyor", zira "uğratılırsa, kendilerinin futbolun içinde, futbolun başında kalamayacaklarını" iyi biliyorlar!..

Ne yazık ki, "sorumlular listemin dördüncü sırasında 'Siyasetçiler' var"; zira bir türlü "Kulüpler Yasası'nı çıkarmadılar", çıkaramadılar… Eğer "bu yasayı çıkarabilselerdi", ne kulüplerimiz, ne futbolumuz "antik zihniyetin esiri olmaya" devam eder, bu duruma düşerdi…

Neymiş; "Falanca futbolcu o hatayı yapmasa ve ilk gol yenmese, maç sonucu başka türlü olabilirmiş", konuş da konuş, yaz da yaz…

Sanki "Moldova'nın Kahraman Şerif'inin oyuncuları" hiç hata yapmıyor!..

İşte "bu tablo yüzünden" Türk Millî Futbol Takımı'nın başına "genç bir Alman teknik direktörün getirilmesini" sonuna kadar destekliyorum, Vitor Pereira'nın da "başarılı olmasını" canıyürekten diliyorum!..

Sorumlu hocalardır!..
Eğer, mevsim başında Beşiktaş başta takımlarımızda "adale sakatlıkları" gündemin başına yerleşmişse, bunun sorumlusu kim olabilir?..

1 - Adale sakatlığı, "özel hayatı düzensiz" futbolcunun abone olduğu bir durumdur.

2 - Adale sakatlığı, "zorunlu olarak mevsim başı 'hazırlık antrenmanlarında' futbolcularına 'fazla yükleme' yaparak maçlara çıkaran teknik adamların sorumluluk alanına girer…

3 - Adale sakatlığı, "antrenman sahaları kötü ise" futbolcuların kurtulamayacağı bir başka durumdur.

Beşiktaş'ta "antrenman sahası sebebi" yok. Öyleyse?..

"Özel hayat düzensizliği" ve "fazla yükleme" 10 adale sakatlığının "asıl sebepleridir"; hangisi olursa olsun, "sorumlu" teknik direktördür!..

"Ben özel hayata karışmam" ya da "fazla yükleme zorundaydık, transferler geç geldi, Avrupa ve Süper Lig maçları başlıyordu, çok sık maç yapıyorduk" demekle sorumluluktan kaçılamaz!..

"Özel hayatlar" izlenecek ve gerekli tedbirler alınacaktır. "Resmî maçlar ve fikstürler tarih olarak bellidir"; antrenmanlar, "gelenlerin geliş zamanlarına göre ayrı ayrı programlanacak" ve "zorlama yüklemeler" yapılmayacaktır;  "aynı zamanda 10 adale sakatı" ne demektir, hem de "28 kişilik bir kadro ile çalışma imkânı" varken?..

Burak Elmas’a “Ada” mesajı!..
Sayın Başkan… Stop…

Galatasaray Adası için bir açıklama yaptınız… Stop…

Açıklamada "güzel bir gelecek" vadediyorsunuz… Stop…

Alkışlarım… Stop…

Uzun yıllardır, her göreve gelen başkan, "böyle 'güzel' açıklamalar" yapmışlardı… Stop…

Ama "uygulamada, karşılıklı açılan davaların kazanılması" değil… Stop…

"Kazanılmaması" ve konunun "yılan hikâyesi gibi uzaması" ile… Stop… 

Nihayet "Bu iş davalarla olmayacak, Galatasaray Adası'nı, Suada yapan ve Galatasaray Genel Kurulunun aldığı karara göre, 'fuzuli şagil' durumuna düşen işletmeciyle masaya oturarak, 'uzlaşmak' noktasına gelinmesi isteniyor" gibiydi… Stop…

Zira "Derin Galatasaray'ın önderi" İnan Kıraç "böyle" istiyordu… Stop…

İnşallah Siz ve arkadaşlarınız, "İnan Kıraç'ın istek ve beklentisini" saygı ile "çözüm olarak" kabul etmemişsinizdir… Stop…

Onun için diyorum ki; "Bugüne kadar Galatasaray Adası davasını çözememiş" avukat ve hukukçulardan tümüyle vazgeçin… Stop…

Çünkü "Bugüne kadar ne yaptılarsa bunda sonra da aynı şeyi yapacaklardır"… Stop…

Zaman uzadıkça, "Boğaz'ın en güzel yerinde o harabenin kalmaması gerektiğini haklı olarak düşünecek olan" Devlet, "kendine göre çözüm bulacak" ve Galatasaray adayı kaybedecektir… Stop…

Siz de biliyorsunuz ki, "ada konusunu çözebilecek" bir hukukçu, "kurullarınızdan birinde" sizinle beraberdir… Stop…

Öyleyse neden zaman kaybediyorsunuz?.. Stop…

Saygılar… Stop… Öcal Uluç… Stop…

Şaka!..
Geçen yılın Euroleague şampiyonu Anadolu Efes, bu sezon Euroleague'e Madrid'de Real Madrid'e yenilerek başladı.

Koç Ergin Ataman maçtan sonra "Bu basketbolla 30-40 sayı farkla kaybedebilirdik. Sanki Madrid'e turistik gezi için gelmiş gibiydik" dedi.

Eeee… Koçumuz Ergin Ataman, "Real Madrid maçına konsantre olup" o maçı düşüneceğine, "Türk Futbol Millî Takımı'nın teknik direktörlüğüne kimlerin ve neden getirilmesi gerektiğine dair" akıl dağıtmakla uğraşırsa…

"Olandan daha normal" ne olabilirdi ki?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.