Sezar olmayanlara Sezar hakkı verilmemeli!..

A -
A +

Bakınız, “İyi futbol oynayan ülkelerle Türkiye’nin arasındaki makas neden açılıyor?” sorusuna, Acar Baştaş Hoca’mız nasıl cevap veriyor; buyurun okuyalım…


Ziya Paşa, meşhur Terkîb-i Bend’inin 8’inci bölümünde der ki…
“En ummadığın keşfeder esrâr-derûnun / Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın? /// “En ummadığın senin içyüzünü keşfeder / Sen herkesi kör, halkı sersem mi sanırsın?”
Meğer bu beyti sanki Fatih ve Sergen hocalar için yazmış… “İstifa eden / ettirilen” Şenol Hoca için de tabii…
Sergen Hoca, kendi sahasında “8-10 golden kurtulduğu” 4-1’lik Sporting Lizbon maşından sonra diyor ki; “Şanssızlık!..”
“Biri penaltıdan 3 golü” tam da “dejavuluk bir gösteri içinde” kornerden yiyorsun, sonra da cümle aleme “Şanssızlık” diye yutturmaya çalışıyorsun; hadi canım sen de!..
Ya “Fatih Hoca”; ikinci yarısında “rakip kaleye tek şut atamadığı” Konyaspor maçından sonra “İsabetli şut atamıyoruz” deyivermiş. 
Sevgili Hoca’m, senin takımın “kornerden gol atmak bir tarafa, (Elin oğlu Beşiktaş’a karşı kornerden üç gol çıkarırken)  gol fırsatı oluşturmayı biliyor mu? Taç atmasını biliyor mu? Kalecisine durmadan geri pas vermenin risk olduğunu biliyor mu?..
Etrafını “bir iki istisnası ile ‘Sana kafa sallamaktan başka ne iş yaptıklarını’ saha içindeki görüntülere bakarsak anlayamadığımız” yardımcılarla doldurmak yerine… Mesela “Şut atmasını futbolcularına öğretmek istiyorsan”, neden “Türkiye’yi ikinci vatanı olarak gören ve ayaklarını ülkemizden eksik etmeyen, Galatasaray tarihinin Prekazi’sini kulübene almıyorsun?..”
Evet, futbolcuların “şut atmasını bilmedikleri için” elbette “İsabetli şut atamıyor ve bu yüzden şut atmaları gereken anlarda da pas vermeyi, çalımlarla kaleye girmeyi (!) tercih ediyorlar”; görüyorsun ama “çözüm için yapılması gerekeni” bir türlü yapmıyorsun!..
Neden?..
İşte bu sorunun cevabı, geçen haftalarda Türkiye gazetesinin spor sayfalarında çıkan “Hasan Sarıçiçek” imzalı “Prof. Dr. Acar Baltaş” röportajında saklı!..
O röportajı okurken, sevgili Hasan kardeşim yanımda olsaydı, alnından öperdim. 
Ben, röportaj yapılırken orada olsaydım, Acar Hoca’mın saygı ile elini sıkarak “bir spor insanı” olarak teşekkür ederdim…
Bakınız, “İyi futbol oynayan ülkelerle Türkiye’nin arasındaki makas neden açılıyor?” sorusuna, Acar Baştaş Hoca’mız nasıl cevap veriyor:
“En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. “Bilime düşman olunduğu için… Futbolda karar verme yetkisine sahip olanların kendi dışındaki fikirleri anlamak amacıyla gerçekten dinlemek ve onlardan yararlanmak üzere, yeterli güven duygusuna sahip olmadıkları için.”
Ve “Konfiçyüs dâhil, birçok düşünüre atfedilen bir sözü” başta futbol olmak üzere spor dünyamıza hediye ediyor; “En büyük delilik aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemektir.”
İşte, müthiş kere müthiş bir teşhis ve de “yapılmaması gerekenin ne olduğunu ortaya koyan” bir tedavi reçetesi… 
Ve diyor ki, Acar Hoca; “Ülkemiz, Galler’in 3,6, Belçika’nın 5,5 milyon, İzlanda’nın 360 bin kişilik nüfusundan ‘yetenekli kuşağın’ nasıl devşirildiğini düşünmeden yorum yapan yorumcularla ve buna inanan yönetici ve hocalarla doludur. Hâlbuki öğrenme ve gelişmenin en etkili yolu deneyimdir. Başarısızlık da en değerli öğretmendir. En çok başarısızlık duygusu yaşayanlar, rekortmen sporculardır.”
TV ekranlarına kurulup, spor sayfalarının başköşelerini kapayan” futbol ulemamızın büyük bölümü hâlâ “Fatih Terim’i, Sergen Yalçın’ı koyacak yer” bulamıyor, başarısızlıklara “başka bahaneler uydurmak için” yarışıyorlar…
Onlara ve anlı şanlı hocalarımıza, Hasan kardeşimin “Acar Baltaş röportajını” okumalarını öneririm.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.