ŞEYTANİ PLANIN SON SÜRÜMÜ

A -
A +
Yeni Zelanda'da 50 masum Müslümanın ölüm haberi, gündelik telaşların kıskacındaki hayatımızın ortasına tahrip gücü çok yüksek bir bomba gibi düştü. Ateş yine düştüğü yerle birlikte bütün İslam âleminin yüreğini yaktı.  Bu olayın bireysel bir eylem olduğuna inanmak mümkün değil. Silahların ve şarjörlerin üzerine yazılmış, farklı yüzyıllar, coğrafyalar ve alfabeler arasında hedefini hiç şaşmadan dolaşan notları bu canlının yazmış olması mümkün değil. Elbette bu yazıları ve genel olarak senaryoyu yazan birileri var. Bundan eminiz. Ama senaryonun yazılış ve uygulanış biçiminde gözlerden kaçan önemli bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum. İnternette yayılan o korkunç saldırı videosunu seyrederken, bir bilgisayar oyununun içinde olduğunu hissediyor insan. Biraz GTA, biraz Counter Strike, biraz da PubG belki. Dijital oyunları çağrıştıran bu görüntüler, bilinç düzeyinde çok net fark etmesek de vahşet duygusunu seyreltiyor. Bu video sanki sanal dünyayla gerçek dünya arasındaki çizgide yaşayan Z kuşağının bulanık zihinlerini hedef alıyor. Bu oyunları yoğun bir şekilde oynayan genç kitlenin en büyük özelliği şöhret tutkusu. Youtube kanallarında veya sosyal medya hesaplarında gündeme gelmek ve daha çok kişi tarafından tanınmak için müthiş bir mücadele veriyorlar. Birçoğu maalesef değerlerinden uzaklaşmış, geçmişine yabancı ve dünya görüşünü gündelik olarak üretilen sloganlarla belirliyorlar. Haçlı zihniyetinin bu güncellenmiş versiyonu, tarihte büyük kitlelerin ölümüne yol açan ve dünyanın seyrini değiştiren salgın hastalıkların ortaya çıkışını hatırlatıyor. Tarihte büyük bir hızla milyonlarca bedeni istila eden virüs, şimdi son sürümüyle sanki zihinlerin istilasına hazırlanıyor.                 Parçaları birleştirelim   Senaryosu, oyuncusu, kostümü, müziği ve önceden hazırlanmış basın bildirisiyle gösterime sokulan bu video, milyonlarca insanın zihnine şeytani bir mesaj iletti. O da şu; "Büyük bir zevkle oynadığın o oyunları gerçek hayatta da yaşayabilirsin. Birkaç dakika süren bir eylem videosuyla, bir anda bütün dünyanın tanıdığı bir insan hâline gelebilirsin. Bunu yapmak için de çok güçlü sebeplerin var!" Bu mesaj bilinçaltına gitti tabii. Ve hedef kitleyi düşündüğünüz zaman, insanın tüylerini ürpertecek kadar korkunç bir plan olduğu görülebiliyor. Saldırıdan önce hazırlanan manifestonun da, başrol oyuncusunun elindeki kana sözde bir kutsiyet atfetmek ve bu korkunç eylemi adi suçlar kategorisinden çıkarma telaşında olduğu fark ediliyor.  Yaşam tarzı, gündelik alışkanlıklar ve modern dünyanın fantezi ile gerçeği ayırt etmekte zorlanan genel zihin durumu düşünülünce, bu video inanılmaz bulaşıcı bir etkiye sahip olabilir. Tıpkı Amerika'daki okul saldırılarında olduğu gibi… Facebook normalde intihar veya bu tür saldırı videolarını engelleyecek bir algoritmaya sahip olduğunu iddia ediyor. Ama saldırıdan sekiz saat sonra bile videonun hâlâ yayında olmasını henüz açıklayamadılar. Şöhret, vahşet ve adrenalin bileşiminden oluşan bu virüs dünya genelinde büyük bir hızla dolaşıma sokulduğundan beri kaç kişinin zihnini ele geçirdi bilemeyiz. Ama senaryonun hazırlanışı ve uygulanışından, bu saldırının bulaşıcı bir etkiyle yayılması ve eylemlerin birbirini hiç tanımayan üyelerle devam etmesi hedefleniyormuş gibi görünüyor. Allah korusun, belki de planın bir sonraki adımında, silahında Osman Gazi'nin, Fatih Sultan Mehmet'in isimleri yazan, mehter marşı dinleyerek navigasyon cihazına bir kilisenin adresini giren Müslüman bir gence yazılmış rol yer alıyor. Gişe hasılatını kanla ölçen bu alçak zihniyet, kökleri ta Viyana'ya kadar uzanan bir nefretle, attıkları oltaya takılacak yeni bir kurban bekliyor.              Ayasofya'da cenaze namazı kılmak   Kalemlerinden kan ve nefret damlayan yapımcıların en büyük amacı, yazdıkları rollerin eksiksiz bir şekilde oynanmasıdır. Ve Ayasofya'da büyük bir kalabalıkla cenaze namazı kılındığında muhtemelen en çok onlar sevinecektir. Zaten sözde manifestoya Ayasofya ile ilgili yazılan tehditkâr cümleler, bu konudaki hassasiyetimizi tetiklemek için sinsice hazırlanmış gibi duruyor. Bu kritik dönemde, dünyayı kendi şirketlerine ait bir film seti gibi görenlerin takviminden bağımsız olarak kendi rolümüzü yazıp, oynamak en iyi seçenektir. Bu arada Batı dünyasında iri puntolarla dökülen sahte gözyaşlarına da kanmamak lazım. Çünkü Cemil Meriç'in dediği gibi; Olimpos Dağı'nın çocukları, Hira Dağı'nın evlatlarını asla kabul etmeyecektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.