Sabrın kazandırdığı büyük nimet...

A -
A +
İnsanların akılcı davranmalarını engelleyen en önemli sebeplerden biri, sabırsızlıkları neticesinde ortaya çıkan fevri düşünceleri ve fevri tavırlarıdır. Ani bir öfke ya da hırsa kapılmak aklı kapatır ve insanı bir anda hiç düşünmeden hareket etmeye itebilir. Aynı şekilde korku, alınganlık, dargınlık gibi tavırlar da insanın mantıklı ve akılcı düşünmesini engelleyebilir.
Sabredemeyen kimseler, hayatlarının büyük bölümünde bu tür duygularına yenik düşer ve akılcılıktan uzaklaşırlar.
Sabır, ince düşünebilmeyi ve incelikleri görebilmeyi sağlar, Sabrın önemli bir başka özelliği de, insanlara ilk anda göremedikleri detayları gösterebilme ve bu yönde akıl yürütebilme fırsatı kazandırmasıdır. Sabırsız insanlar, her şeyin bir an önce halledilmesini hedef edinir ve bunun dışındaki detaylarla pek ilgilenmezler. Dolayısıyla belki de kendileri için son derece önemli olan ayrıntıları kaçırır ve yanlış kararlar alırlar. Yine aynı şekilde karşılarındaki insanların içerisinde bulunduğu durumu da göremez, onların ihtiyaçlarını fark edemez ve bu nedenle de düşüncesiz ve insaniyetsiz tavırlar sergileme hatasına düşebilirler.
Aksine sabır, insanın nefsinin pek çok kötü özelliğinin üstesinden gelebilmesini ve böylece güzel davranışlarda bulunabilmesini sağlar. Ancak unutmamak gerekir ki, bu, sadece iman edenlere has bir özelliktir. Allah'tan korkmayan ve gösterdiği ahlakın ahirette karşılık bulacağını unutan kimseler nefis mücadelesi için çaba sarf etmezler. Karşılığında dünyevi bir menfaat sunulmadığı sürece, canlarının istediği gibi davranmamak için bir sebep görmezler.
Diyelim ki bir kişinin eşinin annesi hastalandığı için evlerine alıp bakmak durumunda kalırlar. Bu yaşlı kişiye bakılması gerekir. Bu, bir insan için elbette sabırla yerine getirilmesi gereken bir hayırdır. Ancak sabır anlayışını kavrayamayan bir insan buna bir süre süre tahammül gösterebilir. Bir süre sonra söylenmeye, ardından da "bir bakımevine verelim, ben bakamayacağım" demeye başlar. Hatta bir süre sonra fedakârlık göstermek ve sabretmek yerine bakıma muhtaç olan annesi yüzünden eşini rahatlıkla terk edebilir.
       Muhsin Taha-Antalya
 
ŞİİR
 
         Âşıkların derdi
 
Ferhat’ın kazması kazmaz olurmuş,
Hasreti haddini aşınca mıdır?
Âşığın kalemi yazmaz olurmuş,
Sitemi gönlünden taşınca mıdır?
 
Silinir gözünden köşkler saraylar,
Oynaşır kırlarda en deli taylar
Göze göze akan çeşmeler çaylar
Sevdalı gözlerin yaşınca mıdır?
 
Günleri geceler kovalar durur,
Bekleyen yüreğin iflahı kurur,
Sevenlerin oku derinden vurur,
Âşıkların derdi başınca mıdır?
                      Fatma Macit
 
 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
MUĞLA: Doğudan Antalya, kuzeydoğudan Burdur ve Denizli, kuzeyden Aydın, güney ve batıdan Ege Denizi ile çevrilidir. Muğla’nın batısı Ege bölgesinde, doğusu Akdeniz bölgesinin Antalya bölümünde bulunur. Trafik numarası 48’dir. Muğla bölgesini Selçuklu Türklerinin meşhur komutanlarından “Muğul Bey” Bizans’tan alarak fethetti. Bu kahraman ve yiğit komutanın hâtırası için bu bölgeye “Muğul İli” denildi...
Muğla, çok eski bir yerleşme merkezi olup, 5 bin senelik tarihe sâhiptir. Bu tarihî seyir içinde birçok millet ve kültürler gelip geçmiştir. 1071’de Türkler tarafından fethedilmesinden sonra bölgeye Türk-İslâm kültürü hâkim olmuştur...
Muğla’nın mahalli yemekleri arasında Kuzu ve oğlak etinden yapılan Püryan Kebabı, Milas’ın Keşkeşi, Bodrum’un Paşa Makarnası ve Saraylısı, Datça’nın Mürdümerik Çorbası ve Hernep Pekmezi meşhurdur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.