Sebep olan yapan gibidir

A -
A +
Bu söz geleneklerimizde önemli yer tutar. Elbette ki toplum, iyiye de kötüye de sebep olanı yapan kadar sorumlu tutmuştur. Böylelikle iyiliğe teşvik olunduğu gibi kötülüğün de önüne geçilmeye çalışılmıştır.
 
Bir kimsenin hayatını kolaylaştırmak, o kimsenin ileride yapacağı başarılara iyiliklere sebep olmak demektir. Bir camiinin inşasına sebep olmak orada yapılan ve yapılacak olan ibadetlere ortak olmak demektir. Amel defteri kapanmaz dedikleri hâl bu şekilde gerçekleşmektedir. Bir okulun yapımında önayak olmak, o okulda okuyacak çocukların ileride ülkeye yapacakları bütün faydalara sebep olmak demektir…
 
Yine bir kötü kimsenin bir kötü hareketin bir kötü ahlakın önünü açmak, ses çıkarmamak, göz yummak da bu kötülüklere sebep olmak adına sorumluluktur…
 
Bizim kültürümüzde geleneğimizde bu konuya çok dikkat edilir ve çok önem verilir… Özellikle evliliklerde evlenecek çocuklardan birinden birisi birbirine küfüv yani denk değilse bu konuda kendisine fikir danışılan kimse eğer onları birbirine denk görmemiş ise “ben sebep olmayayım” diyerek çekincesini belirtir. Veya bazen aksi durumda bu evliliğe sebep olan kimseye aileden derdi olan bazen yeri geldiğinde ah çekerek “sen sebep oldun” diyerek o kimseyi sorumlu tutabilmektedir.
Bu sebeple halkımızın irfanı sebep olan yapan gibidir derken genellikle olumlu davranışlar için, hayır hasenat için, iyilik ve yardım için bunu söylemiştir. Bir yetim çocuğa yardım etmek ve onu kurtarmak, bir borçlunun borcunu ödeyip onu rahatlatmak, bir aile arasını bulup onları barıştırmak hep bu iyilikler kategorisindedir…
 
Sevgili Peygamberimiz de hadisi şeriflerinde bu konuda buyurmuşlardır ki: “Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.”
          Hasan Hüseyin Uslu
 
 
ŞİİR
 
              Hayat
 
Kapımda tokmaktır ölüm,
Bitiş vaktini bilmediğim sermayem,
Her an tedavülden kalkacak bir hayat,
Kulağımda beş vakit ezandır ölüm.
 
Sakalımdaki beyazlardır ölüm,
Bitiş vaktini bilmediğim sermayem,
Her an tedavülden kalkacak bir hayat,
Aslım olan toprak kokusudur ölüm,
Asıl vatana köprüdür ölüm...
 
Ceddimden kalan mirastır ölüm,
Evladıma da benden kalacak olan…
Bitiş vaktini bilmediğim sermayem,
Her an tedavülden kalkacak bir hayat,
 
           Fatih Toprak (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
KÂTİP ÇELEBİ: Dindar bir zât olan Kâtip Çelebi çalışkan, iyi huylu, vakarlı, az konuşan, çok yazan biri olarak bilinir. Arabî, Fârisî yanında Latinceyi de bilirdi. Osmanlı Devleti’nde Batı ilmiyle en fazla ilgilenen, doğu ilmiyle mukayesesini kıyaslamasını ve sentezini yapan ilk Türk ilim adamlarından biridir. Yazdığı yirmiyi aşkın eseriyle sâdece Türk dünyasına değil bütün dünyaya seslenmişti. Çalışmalarının genişliği ve derinliğiyle döneminin en önemli ilim adamlarından sayılmıştır. Özellikle bibliyografya ve biyografyaya ait eserlerini hazırlarken fiş kullanarak ilmî bir usulle çalışmıştır. Tarih kitaplarında daha çok hâdiselerin özünü ve hakikatini anlatmaya çalışmış, üslup ve edebiyat yönüne fazla ağırlık vermemiştir. Fikirlerini, düşüncelerini çeşitli sanatlarla süsleyerek anlatmak yerine kısa, öz ve açık yazmıştır. 1656 senesinde vefat etmiştir. Kabri, Vefa semtinden Unkapanı’ndaki Mahmudiye Köprüsü'ne (Unkapanı) inen büyük caddenin sağ kenarındadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.