Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Bazı bağlar vardır ki kanla değil, kalple kurulur. Bir damarın taşıdığı kan değil; bir yüreğin taşıdığı iman birleştirir insanı insana. İşte ahiret kardeşliği, böyle bir bağdır, can bağıdır. Dünya çoğu zaman kan bağıyla kurulmuş akrabalıkları yüceltir. Oysa tarih boyunca nice kardeşler düşman, nice yabancılar can dostu olmuştur. Kan bağı bedeni birleştirir, can bağı ise ruhları. Ruhun bağı, kanın bağından daha derindir; çünkü kalbe dokunan hiçbir güç eskimez.

Kur’ân-ı kerîmde buyurulur: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.” Bu ilâhî hitap kardeşliği kanla değil iman bağıyla tarif eder. Yani ahiret kardeşliği, aynı Rabbe teslim olanların birbirine açtığı tertemiz bir kalp kapısıdır.

Peygamber Efendimizin şu müjdesi ise bu bağı daha da anlamlı kılar: “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Demek ki dünyada Allah için sevdiklerimizle ahirette de beraber olacağız. Bu sevgi makam için menfaat için değil; sadece Allah rızası için kurulursa ebediyete taşınır.

Tarih bize gösteriyor ki kan bağı, tek başına kardeşlik için yeterli değildir. Hâbil ile Kâbil öz kardeşti ama kıskançlık merhameti öldürdü; Kâbil, kardeşini toprağa gömdü... Hazreti Yusuf’un kardeşleri ise onu kuyuya atan eller oldular... Bu örnekler bize kan bağının imtihanını hatırlatır: Kalpte iman ve merhamet yoksa kardeşlik de yoktur. Buna karşılık Medine’deki Muhacir-Ensar kardeşliği bize can bağının ışığını gösterir. Ne soyları ne memleketleri birdi ama ekmeklerini bölüştüler, yuvalarını paylaştılar. Onları kardeş yapan, kan değil iman bağıydı.

Bugün bizler de aynı imanın gölgesinde farklı şehirlerden, farklı kültürlerden olabiliriz. Ama Allah için sevgiyle uzatılan her el, edilen her dua, paylaşılan her ekmek dilimi can bağının halkalarını örer. Kan bağı olanlar zamanla uzaklaşabilir ama Allah için kurulmuş can bağı, kıyamet günü bile solmaz...

Ahmet Özdemir-Gaziantep

ŞİİR

Günün adı umut

Bugün adın umut,

Gerisini unut.

Uyandığın andan

İlk haberden

Umutlar yeşerdiği dakikalarda

Güneşin gülüşünü,

Yüzümde hissettiğinden beri

Umutluyum

Karamsarı kovdum.

Yerine umudu koydum

Karanlıklar hapsettim

Kırk kilitli kutuya.

Yalnızlığı sürgün ettim sonsuzluğa

Aklımla ruhum barış yaptı

Umut için

Yarın sabahki ilk habere kadar.

Lütfü Yarar

TARİHTEN BİR YAPRAK

LONCA TEŞKİLATI: Loncaların kökeni, 7 ve 8. yüzyıldan itibaren faaliyet gösteren fütüvvet ve ahilik teşkilâtlarına dayanır. Ahilik kuruluşuna ait töreler, kurallar birçok özellikler loncalarda devam eder. Loncaların iki ana gayesi vardır: 1) Lonca mensubu sanatkâr, esnaf arasında sosyal eşitliği ve dayanışmayı sağlamak. 2) Meslekî faaliyetin uygulanışını düzenlemek ve denetlemek.

Loncalar, bugünün Esnaf ve Sanatkârlar Derneğine benzetilebilir. Loncaların ekonomik ve meslekî, kültürel ve sosyal faaliyet ve görevleri vardı. Kendi içinde sıkı bir disiplinle teşkilatlanmış olan loncalar, bu özelliği ile devletin piyasa kontrolünü kolaylaştırıyorlardı. Aynı esnaf grubunun bağlı olduğu loncaların içinde rekabetin yasaklanmış olması, kaynakların ihtiyaçlar dâhilinde kullanılması, kaynak israfı, karaborsa ve fâhiş fiyat artışına engel oluyordu. Devletle sıkı irtibatı olan loncalar, hükûmet tarafından teftiş edilebiliyordu.

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

ÖNE ÇIKANLAR