Kişi bilmediğinin düşmanı

A -
A +
“Kişi bilmediğinin düşmanıdır” denir… Burada ‘düşman’ kelimesini bugün için ağır bulabilirsiniz. Ama biraz üzerine düşünmek gerekirse “bilinen bir doğrunun, bir hakikatin” dile getirilmemesi, onun üzerinin örtülmesi, kapatılması ve bazen de reddedilmesi o hakikate o doğruya düşmanlık etmek değil midir?
Bilmeyen insan hata yapar. Hata yaptığında bilmeden belki de en korunması gereken bir nesneye bir objeye, bir cihaza bir insana zarar verebilir. Hepimiz hayatımızda böylesi aksiliklere çok şahit olmuşuzdur. Birine adres sorarsınız, bilmiyorum demez de kendine göre size yardımcı olur. Sizi tutar hiç alakasız bir yöne gönderir. “Şimdi navigasyon var” dersiniz ama navigasyonu kullanmayı bilmezseniz yıllar önce haberlerde okuduğumuz gibi Hollanda’ya gideceğim derken navigasyon ile Norveç’e giden tır şoförü gibi olursunuz. Yani sizi paralı yola yönlendirir, başka tercihi bilmezseniz mecburen ilk tercihten gidebilirsiniz.
Bir başka örnek şeker hastasına şekerin zarar vereceğini bilmeden ona tatlı ikram eder, bal yedirirseniz çok sevdiğiniz o kimsenin komaya girmesine sebep olabilirsiniz. “Sakın ona tatlı yedirme” demiş olsanız sizi merhametsiz olarak niteleyebilir şekerin şeker hastasına zarar verdiğini bilmeyen…
Sizin için çok önemli bir konuyu anlatmak isterken oradan bir bilmez çıkar “sen ne konuşuyorsun, geç bunları” deyiverir. Senin konuşacağın konunun önemi şurada kalır, o kimseye konunun önemini de anlatamazsın. 
Düşmanlık kelimesi işte bu ve benzeri anlamlardadır. Cahil, bilgiyi öldürür, bilgiyi katleder, bilgiyi yok eder… Bilgiye ulaşacak olanı da bilgiden mahrum eder. Bilgili olanın da önünü kesmiş olur…  
Bilmediğini bilenden zarar gelmez. Bilmiyorum der, susar… Siz bu dürüstlüğe saygı duyarsınız. Bildiğini bilerek bilgisini sizinle paylaşan olursa da ona teşekkür eder, istifade edersiniz.
Ama hem bilmeyen hem de bilmediğini bilmeyen olursa işte o kimseden uzak durmaktan başka çare yoktur. Halk arasında demişlerdir ki, “Biliyorsan söyle ibret alsınlar, bilmiyorsan sus da adam sansınlar.”
Gülşah Bade Nazlı
 
ŞİİR
 
AĞAÇ SEVGİSİ
 
Sabahleyin evden çıkınca
Hemen bir ağaç görmek istiyorum
Onun yapraklarını görünce çok seviniyorum
O yeşil ağaçları çok seviyorum.
 
Öğleyin dışarıda gezince,
Hemen bir ağaç görmek istiyorum
Onun gölgesini görünce çok seviniyorum
O yeşil ağaçları çok seviyorum.
 
Akşamleyin bir yerde oturunca,
Hemen bir ağaç görmek istiyorum.
Onun temiz havasını görünce çok seviniyorum
O yeşil ağaçları çok seviyorum.
 
Yazın evde yatınca,
Odamdan ağaç görmek istiyorum
Onu pencereden görünce çok seviniyorum
O yeşil ağaçları çok seviyorum
 
İbrahim Sevindik -Kemah – Erzincan
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
MALUMAT: Bilgi
MEFKÛRE: Ülkü, ideal:
METANET: Metin olma, dayanma, dayanıklılık, sağlamlık.
EVSAF: Nitelikler, vasıflar, özellikler.
TEMAYÜL: 1. Bir tarafa eğilme, meyletme. 2. Eğilim. 3. ruh bilimi, yönseme. 4. -Mecaz anlamında- bir kimseye veya bir şeye ilgi duymak.
İCABET: 1. Bir çağrıyı yerine getirme, bir çağrıya gitme. 2. Bir buyruk veya isteğe uyma, kabul etme, razı olma.
MÜVERRİH: Tarih yazan kimse, tarihçi.
Kişi bilmediğinin düşmanı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.