Kenevir açılımı

A -
A +
Bağımsızlık, sadece bayrağınızı dalgalandırmakla olmuyor. Eğitim, sağlık, tarım, ekonomi ve savunmada ‘bağımsız’ değilseniz, gerisi şekilden ibaret kalıyor. Misal; eğitim… Daha önce de yazmıştım. İsmet İnönü’nün 1949’da ABD ile imzaladığı Fulbright anlaşmasının etkilerinden eğitimimizi bugün bile kurtarabilmiş değiliz. O yüzdendir ki aynı yerde çırpınıp duruyoruz. *** Gelelim sağlığa… Türkiye’nin ilk kimya yüksek mühendisi Hüseyin Hilmi Işık Efendi hatıralarında anlatıyor; Eskiden eczacı mekteplerinde, bitkilerin nelere şifa olduğu ders olarak okutulurdu.Doktorlar, bitkilerden nasıl ilaç elde edileceğini öğrenirlerdi.Daha sonra bu derslere ehemmiyet verilmedi.Doktorlar da ilaç fabrikalarının esiri oldu.Mesela bende yazma bir kitap var; Amerikalılar görseler, milyarlar verirler.O kitapta, ısırgan otunun kansere faydalı olduğu yazıyor.Eczacı Mektebinde iken bize çiçeklerin hassalarını (hususiyetlerini) öğretirlerdi.Farmakoloji (nebatat) dersinde Şerefeddin Bey isminde hocamız vardı.Bu çiçekleri getirir, derste onları sever, şifalarını söylerdi.Artık öyle hocalar pek kalmadı.Zira 1933 senesindeki üniversite reformu kanunuyla kıymetli hocaların hepsi tekaüd (emekli) edildi, yerlerine Almanya’dan kaçan Yahudi profesörler getirildi.Yetmeyince genç genç hocaları profesör yaptılar.Philipp Schwartz adında bir Alman profesör geldi.“Benden önce kürsüde kim vardı?” diye sordu.“Hamdi Suad” dediler.“Eyvah! Ben şimdi Hamdi Suad’ın yerine mi geldim?Bilseydim gelmezdim.Hamdi Suad yeri doldurulamaz bir hocadır” dedi. *** Hamdi Suad, 151 üniversite hocasından 1933 reformu ile tasfiye edilen 92 kişi arasındaydı. Üzüntüsünden verem olarak vefat etti. Sene oldu 2019… Biz bitkisel tedavi yollarını bulmaya çalışıyoruz. *** Buradan sözü, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü kenevir açıklamasına getireceğim. Erdoğan, uyuşturucu madde elde etmede kullanıldığı için ABD eliyle ülkemizde ekimi yasaklanan keneviri, ilk defa sağladığı faydalarla Türkiye’nin gündemine getirdi. Kenevir üretiminin ‘dost görünen düşmanlarca’ engellendiğini, lakin, faydalı kullanım alanları için başka ülkelerden ithal etmek zorunda kaldığımızı söyleyen Cumhurbaşkanı, Tarım ve Orman Bakanlığının şimdi yeniden bu alanla ilgili çalışma yapacağını belirtti.
Peki kenevir ekimi ne zaman yasaklandı biliyor musunuz?
Sıkı durun; yine 1949.
İsmet İnönü liderliğindeki CHP hükümeti tarafından ABD ile yapılan anlaşma neticesinde kenevir ekimi bitti.
Neredeyse 70 sene sonra Türkiye bir yanlıştan dönüyor. Çünkü kenevir, kemoterapi ve radyasyonun etkisini azaltıyor; şeker, göz tansiyonu, romatizma, kalp, mide rahatsızlıkları gibi 250 çeşit hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Bir dönümlük kenevir tarlasının, 25 dönümlük orman kadar oksijen ürettiği biliniyor. *** Ayrıca, kenevirden kâğıt da üretildiği için ormanları koruma anlamında muazzam bir yarar sağlıyor. Üstelik kenevirden yapılan kâğıt sekiz defa geri dönüştürülebilme özelliğine sahipken, ağaçtan elde edilen kâğıt sadece üç kez dönüştürülebiliyor. Bunların yanında, bu bitki kendisini böcekten koruyabiliyor, tarım ilacına ihtiyaç duymuyor. Bu kadar da değil… Bugün kullandığımız pek çok plastik ürünün muadillerini kenevirden imal etmek mümkün. Fakat bu, elbette birilerinin işine gelmiyor. Sadece uyuşturucu üretiminde kullanıldığı bahanesiyle onlarca yıldır Türkiye’de ürettirilmiyor. Peki o zaman tütünü neden üretiyoruz? O bağımlılık yapan, zararlı bir ürün değil mi? Veya alkol… Hem madem zararlı, başkaları nasıl üretiyor ve Türkiye her yıl milyonlarca dolar vererek bunu temin etme gereği duyuyor? Cumhurbaşkanımız çok doğru bir yere işaret etti ve belli ki Tarım Bakanlığı konuyu ciddiyetle masaya yatırdı. Ayağımızdaki bir zinciri daha çözmemiz yakındır inşallah.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.