Bilim insanlarının hala tam olarak çözemediği 10 doğa gizemi
Doğa, binlerce yıldır sahip olduğu gizemlerle insanları şaşırtıyor. Kimi zaman bir çölün kumların arasından şarkı sesleri duyulurken, ya da bir şelalenin arkasındaki yüzyıllardır hiç sönmeyen bir ateş dikkat çekiyor. Bilim bu sıra dışı doğa olaylarının çoğunu açıklamak için büyük ilerleme kaydetse de, hala cevaplanamayan birçok soru var. İnsanlık tarih boyunca bu gizemleri anlamlandırmak için efsanelere, doğaüstü güçlere veya hatta UFO’lara başvurdu. Bugün bilim insanları fizik, kimya, jeoloji ve genetik gibi disiplinlerle bu olayların peşine düşmüş olsa da, bazı sır perdeleri aralanmıyor.
İşte "Sonsuz Ateş Şelalesi'nden Namib Çölü'ndeki "Peri Halkaları"na bilim dünyasının uzun yıllardır araştırdığı, ancak hala tam olarak açıklayamadığı 10 doğa gizemi:
SONSUZ ATEŞ ŞELALESİ, NEW YORK, ABD
New York’taki Chestnut Ridge Parkı’nda, bir şelalenin arkasındaki kayalık oyukta yanan ateş, "Sonsuz Ateş Şelalesi"ne ismini veriyor. Bu ateş zaman zaman sönse de, dışarıdan müdahale olmadan tekrar yanabiliyor. Dünyada buna benzer 50’den az "sönmeyen ateş" bulunuyor. Genellikle yeraltındaki yüksek sıcaklıkların organik maddeleri parçalamasıyla oluşan doğal gaz, yüzeye sızarak bu ateşi besliyor. Ancak New York’taki ateşin durumu farklı. Gazın kaynağı olan kayalar, yüzeyin yaklaşık 400 metre altında ve "yanma" oluşturacak kadar sıcak değil. Araştırmacılar, kayaların bu kadar serin olmasına rağmen gazın nasıl oluştuğunu ve alevi neyin tetiklediğini (belki de demir veya nikel gibi minerallerin etkisiyle) hala araştırıyor.
SAVONOSKİ KRATERİ, ALASKA
Alaska üzerinde yer alan Savonoski Krateri, sanki insan yapımıymış gibi kusursuz bir daire şeklinde. Yaklaşık 500 metre genişliğindeki bu kraterin içi ise suyla dolu. Bilim insanları uzun süre buraya bir meteorun çarptığını düşündü. Ancak yapılan araştırmalarda bir çarpışma izine rastlanmadı. Bir diğer güçlü teori ise buranın bir "volkanik maar" olduğu yönünde. Yani yeraltındaki magma suya temas edip büyük bir buhar patlamasına neden olmuş, ardından basınç düşünce geriye sadece bu büyük çukur kalmış olabilir. Yine de kesin oluşum süreci tam olarak netleşmiş değil.
ŞARKI SÖYLEYEN KUMLAR
Dünyanın farklı yerlerinde; Japonya, Mısır ve Çin’deki çöllerde garip bir görünüm ortaya çıkıyor. Kumlar tepelerden aşağı dökülürken, bazen 10 kilometre öteden bile fark edilebilen titreşimli bir hareket sergiliyor ve “şarkı söylüyormuş” gibi bir etkiye neden oluyor. Bilim insanlarına göre bu etkinin oluşması için kum tanelerinin boyutu, şekli ve içeriğindeki silika oranı gibi birçok faktörün kusursuzca bir araya gelmesi gerekiyor. Ancak kumların oluşturduğu bu tuhaf titreşimin neden bir “müziği” andırdığı hâlâ tam olarak çözülebilmiş değil.
HILLIER GÖLÜ(AVUSTRALYA)
Batı Avustralya’da bulunan Hillier Gölü, sanki içine tonlarca pembe boya dökülmüş gibi görünüyor. Biyologlar, bu rengin suda yaşayan ve pigment üreten bakteriler, virüsler ve alglerin birleşiminden kaynaklandığını düşünüyor. Ancak gölün rengi sabit değil. Aşırı yağışlar tuz oranını düşürdüğünde pembe renk soluyor, su buharlaşıp tuz oranı arttığında ise renk tekrar canlanıyor. Rengin oluşumunda tam olarak hangi organizmaların, hangi oranda etkili olduğu üzerine çalışmalar devam ediyor.
DEPREM IŞIKLARI, MEKSİKA
2021 yılında Meksika’da gerçekleşen 7.0 büyüklüğündeki deprem sırasında, yüzlerce kilometre ötedeki insanlar gökyüzünde mavi şimşek benzeri parlamalar gördü. Yüzyıllardır rapor edilen bu "deprem ışıkları" fenomeni, bilim dünyasını ikiye bölmüş durumda. Bazı uzmanlar bunların hasar gören elektrik hatlarından kaynaklandığını düşünürken, diğerleri bunun yerkabuğundaki gerilimin yarattığı bir elektrik boşalması olduğuna inanıyor. Yeni bir araştırma, yeraltından sızan metan gazının statik elektrikle tutuşması ihtimalini inceliyor. Eğer bu ışıkların sırrı çözülürse, depremler için bir erken uyarı sistemi olarak kullanılabilirler.
AVRUPA YILAN BALIKLARI VE SARGASSO DENİZİ
Avrupa yılan balıklarının Sargasso Denizi’ne nasıl vardığı, doğanın en büyük ve en eski gizemlerinden biri. Avrupa yılan balıkları, hayatlarının çoğunu Avrupa ve Kuzey Afrika’daki tatlı sularda geçiriyor. Ancak üreme zamanı geldiğinde beslenmeyi bırakıp renk değiştiriyor ve Atlantik Okyanusu’nun ortasındaki Sargasso Denizi’ne yaklaşık 5 bin kilometrelik bir yolculuğa çıkıyorlar.İşin garip tarafı şu: Tüm yılan balıklarının burada doğduğu varsayılıyor ama hiçbir bilim insanı Sargasso’da yumurtlayan bir yetişkin yılan balığına veya onların yumurtalarına rastlamadı. Yetişkinler oraya nasıl ulaşıyor? Okyanusta doğan minik yavrular, akıntılarla Avrupa’ya dönerken nehir ağızlarını nasıl buluyor? Bilim insanları bu canlıların manyetik alanları veya Ay’ı kullanarak yön bulduğunu düşünse de, göçün detayları hala büyük bir sır.
FOSSE DİONE, FRANSA
Fransa’nın Tonnerre kentindeki bu su kaynağı, yüzyıllardır güçlü bir akışla çıkıyor ancak suyun tam olarak nereden geldiği bilinmiyor. Saniyede 300 litreden fazla su çıkaran bu kaynağın çevresine 1700’lerde bir çamaşırhane bile kurulmuş. Dalgıçlar kaynağın geldiği yeraltı mağaralarını keşfetmek için defalarca dalış yaptı, hatta bu uğurda hayatını kaybedenler oldu. Suyun ilk 400 metresi haritalanabilse de, kaynağın asıl çıkış noktası hala gizemini koruyor.
PERİ HALKALARI, NAMİB ÇÖLÜ
Namib Çölü’nün kurak otlaklarında, bitki örtüsünün ortasında beliren ve "peri halkaları" adı verilen daireler, bilim dünyasını yıllardır meşgul ediyor. İlk teoriler, termitlerin bitkileri yiyerek bu halkaları açtığı yönündeydi. Ancak son araştırmalarda bu alanlarda termit izine rastlanmadı. Yeni bulgular, bitkilerin su rekabeti nedeniyle bu şekli aldığını gösteriyor. Yani bitkiler, suyu daha verimli kullanmak için belirli alanlardan feragat ederek halka şeklinde organize oluyor. Yine de bazı araştırmacılar, benzer yapıların mikroplar tarafından oluşturulabileceğini savunuyor.
YILDIZ JÖLESİ
"Yıldız jölesi" adı verilen, beyaz ve jelatinimsi topaklar doğada sıklıkla bulunuyor. Eskiden bunların meteor yağmurlarıyla gökten düştüğüne inanılırdı. Ancak bu maddeler kısa süre sonra kayboluyor. Günümüzdeki teoriler daha gerçekçi: Bazıları bunların kuşların kustuğu kurbağa yumurtaları olduğunu, bazıları ise yağmurla şişen bir tür mantar veya bakteri kolonisi olduğunu savunuyor. Ancak yapılan testlerde tek bir ortak kaynak bulunamadı; bu da "yıldız jölesi"nin tek bir maddeden değil, tam tanımlanamayan birkaç farklı doğa olayından oluşabileceğini gösteriyor.
