Enerji içecekleri, son yıllarda özellikle çocuklar ve gençler arasında giderek yaygın hale geldi. Yoğun sınav dönemi, spor aktiviteleri veya uzun süreli dijital oyun seansları sırasında uyanık kalma ihtiyacı, bu içecekleri cazip kılıyor.
Ancak bu ürünler, başlangıçta masum bir alışkanlık gibi görünse de ciddi sağlık riskleri taşıyor.
Son olarak
İzmir
’de 16 yaşındaki Alp Sirek'in, arkadaşlarıyla gittiği bir eğlence mekânında enerji içeceği ile alkolü karıştırarak tüketmesinin ardından hayatını kaybetmesi, enerji içeceklerinin tehlikelerini yeniden gündeme taşıdı.#r-1130921#
YÜKSEK KAFEİN İÇERİYOR
Kardiyolog Doç. Dr. Taha Okan, Sabah’a yaptığı açıklamada, “Gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalara göre gençlerin yaklaşık yüzde 30’u düzenli olarak enerji içeceği tüketiyor.
Bu ürünler, fiziksel ve zihinsel performansı artırdığı iddiasıyla satılıyor; ancak aşırı tüketimi yüksek tansiyon, kalp ritim bozuklukları ve kalp krizleri gibi ciddi kalp sorunlarıyla ilişkilendiriliyor.
Enerji içecekleri sadece yüksek miktarda kafein ve şeker değil, aynı zamanda guarana, taurin, karnitin ve ginseng gibi uyarıcı bileşenler de içeriyor” dedi.KAFEİN ZEHİRLENMESİNE YOL AÇABİLİR
Ergenler için günlük güvenli kafein miktarının 100 mg, yetişkinlerde ise 400 mg olduğunu vurgulayan Okan, bazı enerji içeceklerinde kafein miktarının 500 mg’ı aştığını ve bunun kafein zehirlenmesine yol açabileceğini belirtti.
“Küçük ve orta dozlarda kafein genellikle güvenli kabul edilir, ancak yüksek doz ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir”
diyen uzman isim, şu ifadeleri kullandı: “Taurin ve ginseng gibi diğer uyarıcı maddeler, özellikle kafeinle birlikte alındığında risk oluşturabilir. Bazı enerji içeceklerinde önerilen günlük taurin miktarının 10 katı bulunabiliyor. Aşırı tüketim; kalp ritim bozuklukları, kalp durması ve kalp krizine yol açabilir. Bu tehlike genellikle kısa sürede yüksek miktarda enerji içeceği tüketimi ile alkol veya diğer uyarıcıların birlikte alınmasıyla ortaya çıkıyor.”
Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi ve iklim bilimci Dr. Bozyurt, yaptığı değerlendirmede bu yıl Türkiye’yi bekleyen kış şartlarının geçmiş yıllara göre çok daha zorlu geçeceğine dikkat çekti. Bozyurt’a göre yalnızca kısa süreli kar yağışları değil, aynı zamanda uzun süre yerde kalacak kar örtüsü ve don olayları da yaşanacak. Peki,
kar ne zaman yağacak?
KAR NE ZAMAN YAĞACAK?
İklim Bilimci Dr. Okan Bozyurt bu sene son yıllardaki en sert kışlarından birini yaşayacağını belirterek bilhassa 20 Aralık 2025 - 20 Ocak 2026 tarihlerini işaret etti.
Ocak ayıyla birlikte kar yağışları hem yaygın olacak hem de uzun süre yertde kalacak. Kar yağışlarının mevsim normallerinin üzerinde gerçekleşmesi ve hava sıcaklıklarının düşük seyretmesi nedeniyle soğuk havalar etkisini artıracak.
#r-1156461#
KASR YAĞIŞLARI NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
Sıcaklık düşüşünün kademeli olarak Aralık ayının ortalarına doğru başlayacağı, 20 Aralık’tan itibaren ise kar yağışlarının başlayacağı ifade ediliyor.
Bozyurt atmosferik modellerde görülen zayıf La Nina etkisinin Türkiye’de soğuk hava dalgalarını artıracağını, bunun da kar yağışlarıyla birleşerek uzun süreli bir kış tablosu oluşturacağını söyledi.Bozyurt, modellerin tutarlılık oranının yüzde 50’nin üzerinde olduğuna dikkat çekerek bunun meteorolojik tahminlerde ciddi bir veri kabul edildiğini belirtti. Ayrıca Grönland civarında artan buz ve kar örtüsünün hava akımlarını değişti,rdiğini ve Avrupa ile Türkiye’ye soğuk hava kütlelerinin daha rahat ulaşabileceğini söyledi.
#r-1156550#

CHP'de
28-30 Kasım 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 39. Olağan Kurultay için geri sayım başladı. Genel Başkan Özgür Özel'in tek aday olması beklenirken, asıl çekişmenin Parti Meclisi (PM) seçimlerinde yaşanması bekleniyor.#r-1157420#
İKİ KANAT YİNE KARŞI KARŞIYA
Çarşaf liste usulüyle gerçekleşecek olan Parti Meclisi seçimlerinde parti içerisindeki iki kanadın bir defa daha karşı karşıya geleceği tahmin ediliyor.
KILIÇDAROĞLU'NA YAKIN İSİMLER HAZIRLIKLARA BAŞLADI
Sabah'ta yer alan habere göre
Muhalif kanat, bu seçimlerde Özgür Özel'in listesini delerek parti yönetimi içerisinde var olmayı sürdürmeyi amaçlıyor.

TÜRKİYE GAZETESİ/EKONOMİ SERVİSİ-
Altın
fiyatlarında taban arayışı ve konsolidasyon süreci devam ederken; haftanın ilk işlem gününde ons 4.001 dolardan kapanış yaptı. Bugünkü ilk işlemlerde ise ons fiyatı sınırlı bir değer kaybı ile 3.985 dolara yakın denge arayışını sürdürüyor.İç piyasada işlem gören 4 Kasım 2025 gram altın fiyatı 5.390 TL’den güne başlarken; Kapalıçarşı’daki kuyumcularda sabah saatlerinde fiziki gram satış fiyatı 5.570 TL ve çeyrek altın satış fiyatı 9.090 TL’den gerçekleşiyor.
#r-1157361#
FİYAT MAKASI KAPANIYOR
Fiyatlardaki son gelişmelere bakıldığında altının spot piyasa ve fiziki satış tutarları arasında 21 Ekim tarihinde %7’ye varan makas, bugünkü işlemlerde %3,30’a kadar geriledi.
Kuyumcular, son yükselişin ardından gelen kâr satışları ile birlikte 2 hafta önceki fiziki talebin olmadığını hatta iç piyasada da özellikle konut ve otomobil gibi hedefleri bulunan yatırımcıların, fiziki altınlarını bozdurmaya devam ettiğini aktarıyor.
FİZİKİ GRAM FİYATI SERT DÜŞTÜ
Ekim ayı işlemlerinde fiziki gram satış fiyatı 6.310 TL ile zirve yaparken, spot gram fiyatı 5.910 TL ile rekor seviyeyi görmüştü.
Spot piyasada gram fiyatı zirveden %8,70 düşerken, fiziki piyasada rekor seviyeden gerilemenin boyutu %12’ye yaklaştı.
ALTINDA BEKLENTİLER
Bu arada son fiyat hareketlerinin ardından yabancı yatırım bankalarından da altınla ilgili yeni raporlar gelmeye devam ediyor. İsviçreli UBS tarafından yapılan bu hafta başında yapılan yeni değerlendirmede
“Merkez bankalarının bu yıl 634 tonluk alımları geçen yılın temposundan daha yavaş oldu. Ancak 2025 yılı için 900-950 tonluk tahminlerimiz doğrultusunda, dördüncü çeyrekte alımlar hızlanıyor. Üst üste dördüncü çeyrekte 300 tonun üzerinde gerçekleşen külçe talebi ise yatırımcı iştahının da güçlendiğini gösteriyor"
denildi.ONSTA HEDEF FİYAT
UBS Stratejisti Sagar Khandelwal; daha düşük reel faiz oranlarının, zayıf doların, artan devlet borcunun ve jeopolitik çalkantıların, sarı metali, 2026'nın ilk çeyreğinde ons başına 4.700 dolara itebileceğini söyledi.
Khandelwal;
"Altındaki yükselişin hızı oynaklığın bundan sonra da artabileceği anlamına gelebilirken, altının dayanıklı bir yatırım stratejisinin değerli bir bileşeni olduğu görüşümüzü koruyoruz"
diye yazdı.ABD Merkez Bankası'nın faiz oranlarını düşürmesiyle birlikte reel getirinin negatif bölgeye düşebileceği konusunda da uyaran Khandelwal,"Bunun, ABD dolarının cazibesini daha da azaltacağına ve külçe altınlara yatırım akışını artıracağına inanıyoruz. Özel yatırımcılar da merkez bankaları gibi ABD Hazine tahvillerini altına dönüştürmeye başlarsa, fiyatlar daha da yükselebilir” ifadelerini kullandı.

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki
depremin
ardından bölgede artçı sarsıntılar devam ederken, uzmanlardan dikkat çekici uyarılar gelmeye başladı."YENİ BİR DEPREMİN ÖNCÜSÜ OLABİLİR"
Deprem uzmanı Şener Üşümezsoy, katıldığı bir televizyon programında, son sarsıntıların güney yönüne doğru ilerlediğini belirterek,
6 büyüklüğünde yeni bir depremin yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Üşümezsoy, televizyon programında yaptığı değerlendirmede,
"Sındırgı merkezli bir artçı dizisi beklerdik, ancak hareketlilik farklı yönlere kayıyor. Bu da yaşananların artçı değil, muhtemel yeni bir depremin öncüsü olabileceğini gösteriyor"
ifadelerini kullandı.BALIKESİR'DE DEPREM HAREKETLİLİĞİ
Balıkesir sallanmaya devam ediyor. Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde dün (03.11.2025) saat 15.35'te 4,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Sındırgı merkezli 4,9 büyüklüğündeki deprem, Balıkesir'in yanı sıra İstanbul, İzmir, Manisa, Bursa, Kütahya, Çanakkale, Uşak, Kocaeli ve Yalova'dan da hissedildi.
#r-1157391,1157367,1157355#

DIŞ HABERLER
- Gazze Şeridi'nde 7 Ekim 2023'te başlayan İsrail saldırıları geçtiğimiz ay Hamas ile İsrail arasında imzalanan ateşkes ve barış anlaşması ile ihlallere rağmen son bulurken, süreçte Türkiye de etkin rol oynadı.Ankara'nın diplomatik başarısı ve Hamas kanadı ile uzun yıllara dayanan bağlarını aktif bir şekilde kullanması ABD basını tarafından mercek altına alındı. Türkiye'ni Gazze'de kurulması planlanan
'barış gücünde'
yer almasına ilişkin tartışmalar devam ederken, ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'ye dair takdir içeren açıklamalarına dikkat çekildi.Türkiye, son haftalarda bağlantıları kullanarak Hamas'ın İsrail ile Gazze'de ateşkes anlaşmasına varması için temaslarda bulunduğu için Donald Trump'tan övgüler aldı.
The Washington Post'un haberine göre;
Trump'ın barış planını ilerletmede Türkiye'ye biçtiği merkezi rol, İsrailli yetkilileri dehşete düşürdü. Netanyahu yönetimi Türkiye'nin İsrail'e düşman Filistinli gruplarla çok yakın bir ittifak içinde olduğunu düşünüyorlar ve onu Orta Doğu'da nüfuz için başlıca rakip olarak görüyorlar.
ABD İLE İSRAİL ARASINDAKİ EN BÜYÜK MESELE: TÜRKİYE GAZZE'DE YER ALACAK MI?
Ankara'nın Gazze'de oluşturulması planlanan 'barış gücü'nde yer alması tartışmalarına vurgu yapılan analizde  "Şimdi, Türkiye'nin Gazze'nin yeniden inşasında ve bölgeyi istikrara kavuşturmak için uluslararası bir güce katılmada nasıl bir rol oynayacağı konusundaki bu çatışan görüşler, barış planında belirtilen bir sonraki adımlara geçme çabalarının karşılaştığı en büyük zorluklardan birini teşkil ediyor"
#r-1157354#
TEL AVİV'DE 'TÜRKİYE MÜDAHALESİ' KORKUSU
Türkiye'nin barış gücüne katılımının ABD ile ilişkilerini güçlendireceğine ve Ankara'nın kilit bir diplomatik aktör olarak algılanmasını sağlayacağına dikkat çekilen analizde  "Türkiye'nin Gazze'de bulunma ihtimali İsrailliler arasında endişeye yol açtı"
İsrail'in askeri istihbarat müdürlüğü Aman'ın Filistin İşleri Bölümü eski şefi Michael Milshtein'in  "Türklerin ve Türk gruplarının Gazze'ye girmesi fikri, Türk müdahalesini engellemek için bu kadar çaba sarf etmiş İsraillileri çileden çıkarıyor"
#r-1156997#
"ESAD DEVRİLDİ, TÜRKİYE'NİN ÖNÜ AÇILDI"
Orta Doğu'da yaşanan çalkantılar ekseninde İsrail'in İran'a saldırıları, Beşar Esad'ın Suriye'de devrilmesi ve Lübnan'da Hizbullah'ın büyük saldırılara maruz kalmasına karşın Türkiye'nin bölgesel güç olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini belirtildi.
#r-1156560#
WASHİNGTON'A ARALIKSIZ BASKI SÜRÜYOR
Binyamin Netanyahu yönetimin Türkiye'yi Gazze'de istemediğinin ve bunun için elindeki tüm araçları kullandığının ifade edildiği analizde  "İsrailli siyasetçiler ve diplomatlar, ABD'nin bölgedeki Türk varlığına dair planlarını engellemek için hem özel hem de kamusal alanda baskı yaptılar"

İstanbul baraj doluluk oranları İSKİ tarafından her gün açıklanıyor. Son zamanlarda etkili olan pastırma sıcaklıklarının hafta ortasından itibaren sona ermesi ve yerine yeni bir yağışlı hava sisteminin gelmesi bekleniyor. . İşte 3 Kasım 2025 tarihli İSKİ baraj doluluk oranları...
İSTANBUL BARAJ DOLULUK ORANI YÜZDE KAÇ?
İstanbul barajlarındaki doluluk oranı bugün itibarıyla yüzd
e 22,54
olarak ölçüldü.İstanbul baraj doluluk oranları güncel olarak merak ediliyor. Kasım ayı ile birlikte yer yer sağanak yağışların etkili olmasıyla barajlar yükselişe geçebilir. Şu an baraj doluluk oranı kritik seviyededir.3 Kasım 2025 İstanbul barajlarındaki doluluk oranı şu şekildedir;
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İSKİ) verilerine göre, megakentte barajların ortalama doluluk oranı 30 Haziran'da yüzde 66.23 iken bugünkü verilere göre yüzde 22.54 oldu.
Barajlardaki en yüksek su miktarı yüzde 53.07 ile Elmalı Barajı, en düşük su miktarı ise yüzde 1.96 ile Kazandere Barajı oldu.
#r-1156489#

Haftanın ilk iş gününde akşam kuşağını değerlendirmek isteyen izleyiciler, bugün TV’de ne var sorusuna cevap arıyor. 3 Kasım Pazartesi yayın akışı açıklandı.
PAZARTESİ AKŞAMI HANGİ DİZİLER VAR?
Pazartesi akşamı ulusal kanallar farklı türlerde içeriklerle izleyicinin karşısına çıkıyor. Kanal D’de sevilen dizi Uzak Şehir yeni bölümüyle ekranlarda olurken, TRT 1’de Cennetin Çocukları izleyiciyle buluşuyor. Show TV ise Bereketli Topraklar ilk bölüm tekrarı ekranda yer alacak.
TV8’de ise MasterChef Türkiye’nin yeni bölümü yer alarak yarışma severleri ekran karşısında toplayacak. 3 Kasım’da dizi ve program çeşitliliği ekranlarda geniş bir izleyici kitlesine hitap edecek.
UZAK ŞEHİR BUGÜN VAR MI, SAAT KAÇTA BAŞLIYOR?
3 Kasım Pazartesi günü Uzak Şehir dizisi Kanal D'de ekrana geliyor. 20.00'de başlayacak ve gece yarısına yakın bölüm sona erecek. Cihan ve Alya'nın hayatını alt üst eden olaylar yaşanırken Boran'ın iyileşip iyileşmediği bu bölüm ortaya çıkacak.
BU AKŞAM HANGİ DİZİLERİN YENİ BÖLÜMÜ VAR?
Kanal D’nin ilgiyle takip edilen dizisi Uzak Şehir 20.00’de yeni bölümüyle izleyici karşısına çıkacak. TRT 1’de yayınlanan Cennetin Çocukları ise saat 20.00’de yeni bölümüyle ekrana gelecek. MasterChef Türkiye ise yeni bölümüyle ekranda olacak.
3 KASIM BUGÜN HANGİ DİZİLER VAR?
3 Kasım Pazartesi 20.00'de ekrana gelen diziler:
TRT 1: Cennetin Çocukları 8. bölüm
Kanal D: Uzak Şehir 36. bölüm
Star TV: Batman Kara Şövalye (film)
ATV: Kuruluş Orhan (tekrar)
Show TV: Bereketli Topraklar (tekrar)
NOW TV: Ben Onun Annesiyim (tekrar)
TV8: MasterChef Türkiye (Yeni Bölüm)
#r-1157178,1157121,1157098#

Fransa Savunma Bakanlığı’nın Parlamentoya sunduğu 2025 yılı silah ihracat raporu,
Türkiye’nin savunma sanayisinde
son yıllarda kaydettiği büyük sıçramayı açıkça ortaya koydu.Rapora göre Türkiye artık küresel silah pazarında geleneksel devlerle yarışıyor.
"Rekabet ortamı son yıllarda büyük bir değişim geçirdi. ABD, Rusya veya Almanya gibi geleneksel ihracatçıların yanı sıra; Çin, Güney Kore ve Türkiye gibi daha yeni aktörler de silah pazarında her geçen gün daha fazla söz sahibi oluyor." ifadelerine yer veren rapor, bu ülkelerin ürün kalitesini artırarak ve ihracat düzenlemelerinde daha esnek bir model izleyerek küresel ölçekte rekabet gücü kazandığını belirtti.
ANKARA SAVUNMA YATIRIMLARINI HIZ KESMEDEN SÜRDÜRÜYOR
Fransa Savunma Bakanlığı, Türkiye’nin özellikle son on yılda dünyanın en büyük on ihracatçısı arasında “en dikkat çekici ilerlemelerden birini” kaydettiğini açıkladı. "Ankara, silah endüstrisinin gelişimine büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor." denildi.
İHA İHRACATI REKOR KIRDI
Bayraktar TB2 ve Akıncı ile küresel pazarda adından söz ettiren Türkiye, Fransa’nın raporuna göre artık savunma sanayiinde bölgesel değil, küresel bir güç.
Raporda şu ifadelere yer verildi:
"Daha sınırlı ölçekte olsa da Türkiye benzer bir ivme içinde ve son on yılda dünyanın en büyük on silah ihracatçısı arasında en dikkat çekici ilerlemelerden birini kaydetti. Ankara, savunma sanayisinin gelişimine büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor ve 2024 yılında, 2023’e kıyasla yüzde 80’lik bir artışla yeni bir ihracat rekoruna ulaştı. Bu artışın temel nedeni, özellikle çok sayıda insansız hava aracı (İHA) ihracat sözleşmesi oldu."
TÜRKİYE LEHİNE STRATEJİK TABLO
Fransa’nın raporu, Ankara’nın savunma sanayisinde kendi kaynaklarıyla elde ettiği ivmenin Batı başkentlerinde yakından izlendiğini gösterdi. Türkiye’nin hem NATO içinde hem de bağımsız pazarlarda kurduğu ilişkiler, ülkeyi Avrupa ve Asya arasındaki stratejik köprü konumuna yerleştiriyor.

Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, tiyatro yönetmeni Ahmet Gülhan 85 yaşında hayatını kaybetti.
#r-1157272#
UMUT OĞUZ DUYURDU
Oyuncu Umut Oğuz sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla haberi duyurdu. Oğuz, "Türk tiyatrosunun en önemli oyuncularından biri, Devekuşu Kabare’nin kurucularından, bilgi deryası güçlü yönetmen,
beni sahnede izleyip oyuncu eden, hayatıma her dokunuşunda kendimi bulduğum efsane adam, manevi babam Ahmet Gülhan’ı kaybettik.
Başımız sağ olsun." ifadelerine yer verdi.Öte yandan Gülhan'ın eşi Gülümser Gülhan'ın da mart ayında hayatını kaybettiği öğrenildi.
"YUNAN BAYRAĞINI İNDİRTME EMRİNİ BABAM VERMİŞ"
2020 yılında AA'nın sorularını cevaplayan Gülhan, "Tam İstanbullu sayılmayız. Babam Sakarya Savaşıyla, İstiklal Harbine katılmış süvari olarak.
'Atımı bırakmam' diyerek kendi atıyla katılmış.
30 Ağustos'ta Yunanlıları kovalayan 3. Tabur'un çavuşu. Bir de gazi olmuş. 9 gün koştur koştur bütün köyleri yakarak gitmiş Yunan askerleri. Yiyecek yok, ekmek yok.Atlara kuru üzüm yedirirken onlar da kuru üzüm yiyorlarmış. Bu şekilde İzmir'e inmişler.
Bütün belgesellerde gösterilir, İzmir Sarıkışla'nın tepesindeki Yunan bayrağını indirip Türk Bayrağını çeken manganın emrini babam vermiş askerlerine.Komutanından emir almadan sen bunu uyguladın diye mahkemeye çıkartılıp ceza olarak 1,5 ay İstanbul'a sürgüne göndermişler.
Kendisi Ürgüp, Kapadokyalı. Askerlikten sonra bir daha köyüne dönmemiş İstanbul'da kalmış" ifadelerini kullanmış.NASIL KEŞFEDİLDİ?
Keşfedilme hikayesini de anlatan Gülhan ayrıca şunları söylemişti: "Cahide Sonku beni sahnede izleyip ‘Ahmet, oğlum, bayıldım senin oyunculuğuna’ dedi. Biz yeni bir tiyatro kurduk, orada oynamamı istedi. 1967 yılında Haldun Taner, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nu kurdum. Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı’nı ilk biz oyunlaştırdık. Zeki, Metin ve ben oynadık. O rolleri biz sahneye taşıdık, filmler sonra geldi. Zaman zaman 30, zaman zaman 50, 60 oluyorum. 70’ten yukarı çıkmak istemiyorum ama çıktım."
AHMET GÜLHAN KİMDİR?
1940 yılında İstanbul'da doğan Gülhan; 1967'de Haldun Taner, Metin Akpınar ve Zeki Alasya ile birlikte Devekuşu Kabare'yi, 1978'de Haldun Taner ile Tef Kabare'yi kurmuştu.
Televizyon dizileri ve sinema filmlerinde rol aldı. 1980'li yıllarda TRT'de yayımlanan
Şüpheli Şemsettin dizisinde canlandırdığı Şüpheli Şemsettin karakteriyle tanınır.
Demokrasi Gemisi (1990), Medya Medya Nereye (2000),[8] Matrak Ailem (2004) gibi oyunlar sahneye koydu. TRT kanalı için Şüpheli Şemsettin, Mesela Muzaffer, Hak Dostum (Ramazan programı), Bir Kadın Bir Erkek, adlı yapımları üretti.
2000'li yıllarda
Biz Size Aşık Olduk, Sev Kardeşim, Cümbür Cemaat Ail
e gibi yapımlarda rol aldı.Sinemada Günahını Ödeyen Adam (1969), Sevgili Bebeklerim (1987), Suluboya (2009), Yeni Hayat (2015), Çalgı Çengi İkimiz (2016), Kardeşim Benim (2016) adlı filmlerde oynadı.

Dışişleri Bakanı
Hakan Fidan
, İstanbul’da Gazze'deki son gelişmeleri değerlendirmek üzere Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Katar, Pakistan, Suudi Arabistan ve Ürdün'ün dışişleri bakanları ile toplantı düzenledi.Bakan Fidan,
"Filistinlilerin gösterdiği irade karşılık bulmalıdır, barışa giden süreç korunmalıdır."
ifadelerini kullanarak, İsrail'in ateşkesi ihlal ettiğini söyledi."ATEŞKESİ SABOTE EDEN HİÇBİR EYLEME İZİN VERİLMEMELİDİR"
"İnsani yardımlar depolarda veya kamyonlarda bekliyor."
diyen Fidan,"Gazze'de ateşkesi sabote eden, barışı baltalayan hiçbir eyleme izin verilmemelidir."
şeklinde konuştu.GAZZE'NİN YENİDEN İMARI KONUSU MASADAYDI
Gazze’de yeniden toparlanma ve yeniden imar faaliyetleri hakkında da görüş alışverişinde bulunduklarını ifade eden Fidan, şunları kaydetti:
"Özellikle kış aylarının yaklaştığını da dikkate alarak, bu alanda somut adımların hızla atılması gerekmektedir. Gazze’nin yeniden ayağa kalkması, aynı zamanda Filistin halkının umutlarının ve geleceğe dair inancının yeniden yeşermesi anlamına gelmektedir. Toplantıya katılan ülkeler olarak bu konuyu da yakından takip edeceğiz.
Katılımcı ülkeler olarak, Filistinliler arası uzlaşı çabalarının da bir an önce sonuç vermesini ümit ediyoruz. Bu yönde yapılan temasları olumlu karşılıyoruz. Filistinliler arasında sağlanacak birlik, Filistin’in uluslararası toplum nezdindeki temsilini de güçlendirecektir."
'GAZZE GÖREV GÜCÜ'NDE SON DURUM
Gazze'de kurulması planlanan görev gücüyle ilgili konuşan Fidan,
"Uluslararası istikrar gücünün oluşumuyla ilgili, çeşitli görüşmeler ve çalışmalar devam ediyor. Burada ülkelerin üzerinde özellikle durduğu önemli bir konu var: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla meşruiyet çerçevesi çizilen, görev tanımı yapılan bir gücün oluşturulması meselesi. Bu konuda yapılan birtakım çalışmalar var."
dedi."BU ÜLKELERİN ASKER GÖNDERMESİNİN ZOR OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Fidan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Görüştüğümüz ülkelerin ifade ettiği husus şu; bu tanımın içeriğine göre asker gönderip göndermemeye karar verecekler. Yani uluslararası istikrar gücünün (ISF) görev tanımı ve yetkileri ne olacaksa, buna göre ülkeler kararlarını şekillendirecekler. Görev tanımının, asker gönderecek ülkelerin kendi prensipleriyle ve politikalarıyla çatışması durumunda, bu ülkelerin asker göndermesinin zor olacağını düşünüyorum."
"ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAYA HAZIRIZ"
Bakan Fidan,
"Şarm El-Şeyh’te imza atan dört liderden biriydi Cumhurbaşkanımız. Bu açıkça şunu gösteriyor: Biz barış için elimizi taşın altına koymaya hazırız, her türlü fedakârlığı yapmaya da hazırız. Ancak burada da az önce ifade ettiğim gibi, ortaya çıkacak dokümanların ve çerçevenin bizim de açıkçası destekleyeceğimiz nitelikte olması önemlidir. Dolayısıyla bu konudaki diplomatik temaslarımız ve çabalarımız devam ediyor."
dedi.Bakan Fidan şu ifadeleri kullandı:
"ABD öncülüğündeki Gazze planının, yerel yönetimin yerine geçecek geçici bir vesayet düzenine dönüşmesine yönelik çok ciddi endişeler dile getiriliyor Sayın Bakan. Bu anlamda, bugün bir araya gelen Müslüman ülkelerin dışişleri bakanları olarak hangi kırmızı çizgiler üzerinde uzlaştınız ki, Filistin halkı kendi kaderini tayin edebilmeye devam edebilsin ve bu hakkı baki olsun?
Öncelikle, hangi doküman hazırlanırsa hazırlansın, hangi girişim yapılırsa yapılsın, birincisi; Filistin meselesinin uzun yıllardır yapılmış ve kabul edilmiş tanımının değişmemesi gerekiyor. Günün sonunda 1967 sınırlarına dayalı coğrafya içerisinde Filistinlilerin bir devlet sahibi olması ve iki devletli çözümün hayata geçmesi, şu ana kadar Filistin sorununun hem uluslararası hukuk hem de pratik açısından tanımlanmış şeklidir. İsrail buna hiçbir zaman razı olmadı, olma yönünde de bir tavır içerisinde değil. Ancak uluslararası toplumun kahir ekseriyetinin kabul ettiği görüş bu, bizim de açıkçası desteklediğimiz görüş budur.
Dolayısıyla, Gazze’de vuku bulan insanlığa karşı suçların sona ermesi ve bir an önce ateşkesin devamının sağlanması, bizim birinci öncelik olarak desteklediğimiz husustur. Fakat bu, umarız geçici bir ara dönem olarak kalmaz. Çünkü Filistin meselesinin genel tanımının, bu süreç bahane edilerek değiştirilmesine izin vermemek gerekiyor. Burada diplomatik ihtimam ve dikkat gerekmektedir."
"YENİ BİR VESAYET DÜZENİNİN OLUŞMASINI KİMSE GÖRMEK İSTEMİYOR"
Gazze’de yeniden yapılanmaya, yeniden inşaya ve nüfusun tekrar yerine dönmesine ihtiyaç olduğunu söyleyen Fidan,
"Halkın yaralarının sarılması önemlidir. Fakat bunu yaparken, sizin de ifade ettiğiniz gibi, yeni bir vesayet düzeninin oluşmasını kimse görmek istemiyor. Gazze’deki yeniden imar, huzur ve güvenliği sağlama yolunda atılan adımların, bu tür bir vesayet düzenine dönüşme ihtimaline karşı ülkelerin çekincelerini dile getirdiğini görüyoruz."
dedi.
Korkunç kaza ABD’nin San Antonio kentinde yaşandı. Araba taşıyan tıra seyir halindeki tren çarptı. Kazada trenin raydan çıkmadığı, ölen veya yaralanan olmadığı bildirildi.
TRAFİK FELÇ OLDU
Olayın ardından bölge trafiği adeta kilitlenirken yetkililer, bazı kilit kavşakların soruşturma ve enkaz kaldırma çalışmaları nedeniyle yaklaşık 5-6 saat kapalı kalacağını açıkladı.
AYNI BÖLGEDE İKİNCİ KAZA
Bu kaza, Schertz bölgesinde bir haftadan kısa bir süre içinde yaşanan ikinci tren kazası oldu. 28 Ekim Salı günü de 129 yolcusu bulunan bir Amtrak yolcu treni başka bir tıra çarpmış, o kazada da yaralanan olmamıştı. Her iki kazayla ilgili soruşturmalar devam ediyor.
#r-1157312#

Ekonomist
İslam Memiş
, sosyal medya üzerinden dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Memiş, 1 milyon lirası olup da ev alamayıp arabaya yönelmenin yanlış olduğunu söyledi.#r-1157261#
"EVİ OLMAYANA ARABA LÜKS"
"1 milyon param var ama bu parayla ev alamıyorum, nasıl olsa ev alamıyorum bâri araba alayım, yattı balık yan gider" düşüncesiyle ilgili konuşan Memiş, "
Bana göre yanlış! Evi olmayana araba lüks.
" ifadelerini kullandı."EMLAK KATILIM'A GİDERDİM"
Kendisinin yatırım tercihini paylaşan Memiş, "
Emlak Katılım Bankası’na gider 'Kardeşim 1 milyon param var, ben kuraya girip ev almak istiyorum' derdim.
" şeklinde konuştu."FAİZ YOK, ARA ÖDEME YOK"
Emlak Katılım'daki şartları da paylaşan Memiş, "
Faiz yok, ara ödeme yok, sadece organizasyon bedeli veriyorsun. Örneğin 1,5 milyona 209 bin lira gibi (üç aşağı beş yukarı değişir) Mal sahibine kira ödeyeceğime kendi evimin taksitini öderim
. Araba mı? Her 10 bin cepten öde babam öde. Yine sen bilirsin kardeşim, sensin." dedi.
Tekirdağ merkez Süleymanpaşa ilçesine bağlı Gazioğlu Mahallesi’nde yetiştirilen safran, bu yıl kilogram fiyatının 600 bin liraya dayanmasıyla "
Altınla yarışan baharat
" olmayı sürdürüyor.SATIŞLARI GRAM ÜZERİNDEN YAPILIYOR
Trakya’da yeni yeni tanınan safranın üretimi yoğun emek istiyor, her çiçekten yalnızca 3 tel stigma elde ediliyor. Bu nedenle satışlar gram üzerinden gerçekleştiriliyor.
7 DÖNÜM ARSADAN 3 KİLO ÇIKIYOR
7 dönümlük bir araziden en fazla 3 kilogram ürün alınabilen safran, gastronomiden kozmetiğe, tekstilden tıbba kadar birçok sektörde kullanılıyor. Zahmeti ve nadirliği nedeniyle pahalı görünen safran, üreticilere göre aslında " Emeğin fiyatına denk, hatta ucuz bir şifa bitkisi
"YENİ BEREKET SAFRAN"
İki yıldır safran üretimi yaptıklarını söyleyen üretici Ateş Kazımlı, " Hasat için buradayız ve emeğimizin karşılığını alıyoruz. Safran birçok sektörde kullanılıyor. Özellikle gastronomi ve gıda sektöründe yaygın. Ayrıca ilaç, kozmetik ve tekstil sektöründe doğal boya olarak tercih ediliyor. Sinirleri yatıştırıcı, doğal antidepresan özelliği taşıyor
KİLOSU 600 BİN TL'YE ÇIKACAK
Toplamda 7 dönüme yakın bir alan işlediklerini belirten Kazımlı, "Burasını halka açtık, isteyen gelip safranı tanısın, görsün istiyoruz. Çünkü Trakya’da henüz çok bilinmiyor. İlk sene 100 kilo soğan ektiğinizde yaklaşık 400 gram baharat alırsınız. İkinci sene bu verim iki katına çıkar.
Bu yıl toplamda 7 dönümlük alandan 2,5 ile 3 kilogram arasında ürün bekliyoruz. 2024-2025 döneminde kilogramı 400 bin lira civarındaydı ama bu sene 500 ila 600 bin liraya çıkması bekleniyor.
Gramı 400 liradan başlıyor. Kaliteyi, hasat ve kurutma aşamasındaki özen belirliyor" ifadelerini kullandı.
"BİR ÇAY BARDAĞINA 2 TEL YETERLİ"
Bir diğer yetiştirici Tayfun Çakırlar ise, "İki yıldır hasat yapıyoruz. Bu yıl çiçekleri biraz beklettik, gelen misafirlere de hasat deneyimi yaşatıyoruz. Normalde her gün sabah erken saatlerde topluyoruz. Kilosu 400 bindi, şimdi 500-600 bin liraya kadar çıktı. Ancak bu
kilo kilo tüketilen bir ürün değil. Bir çay bardağına 2 tel yeterli. Tek tek elle toplanan bir ürün olduğu için bana göre pahalı değil, tam tersine ucuz bile sayılır"
diye konuştu.

Yakın tarihin önemli isimlerinden Abdülaziz Bekkine Efendi'nin Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'ndaki kabrinde sevenleri dua etti ve Kur'an-ı Kerim okudu.
Ziyaretin ardından gazeteci yazar Mehmet Nuri Yardım'ın moderatörlüğünde Yeni Dünya Vakfı'nın Eyüpsultan'daki Genel Merkezi'nde "Eyüpsultan'ın Ebedi Sakinleri" kapsamında anma programı gerçekleşti.
Yardım, Abdülaziz Bekkine gibi büyük şahsiyetlerin kolay yetişmediğini belirterek,
"Nurettin Topçu gibi büyük bir mütefekkiri yetiştiren bir zat"
diyerek onun Türk fikir hayatına olan katkılarını vurguladı."DEVLET MAAŞ BAĞLAYINCA FAKİR, FUKARAYA DAĞITTI"
Konuşmacılardan Ebubekir Erdem'in Nurettin Topçu'nun en yakın talebelerinden, Abdülaziz Bekkine'nin de Nurettin Topçu'nun hocası olmasından dolayı onu en iyi anlatacak isimler arasında yer aldığı söyleyen Yardım, sözü Erdem'e bıraktı.
Yayıncı Ebubekir Erdem, Abdülaziz Efendi hakkında rahmetli hocası Nurettin Topçu'dan çok şey dinlediğini belirterek,
"Allah ondan razı olsun. Hayatını anlamaya çalıştığım zaman, 'Bugüne kadar niye daha az anladım.' diyerek Allah için kendime kızdım. Çok mübarek, çok özel bir şahıs."
ifadesini kullandı.#r-1155692#
Kazanlı zengin bir ailenin çocuğu olan Abdülaziz Efendi'nin, İstanbul Mercan'da 1895'te dünyaya geldiğini ve küçük yaşlardan itibaren ilim tahsiliyle meşgul olduğunu aktaran Erdem, şunları kaydetti:
"Abdülaziz Efendi'nin çok özel hasletleri var ve bu babasının da dikkatini çekiyor. Küçük yaştan itibaren Kur'an-ı Kerim ve din ilimlerine alaka duyuyor. Babasının 12'si kız 16 çocuğu var. Diğerlerini çalıştırdığı halde babası, Abdülaziz Efendi'yi pek fazla işle ticaretle meşgul etmiyor, daha fazla ilimle fikirle uğraşmasını istiyor. Babası buradan Ayvalık'tan, Edremit'ten, Marmara Bölgesi'nden Zeytinyağı toplayarak Kazan'a göndererek ticaret yapıyor."
Erdem, Abdülaziz Efendi'nin ailesiyle birlikte 1908 sonrasında Kazan'a dönmek zorunda kaldığını, anne ve babasının vefatı sonrasında kardeşleriyle Bakü ve sonra Batum'a, oradan da deniz yoluyla 1921'de tekrar İstanbul'a geldiğini anlattı.
İstanbul'da babasından kalan han ve dükkanları işletmeye çalıştığını fakat bu işi uzun süre devam ettirmediğini dile getiren Erdem, Bekkine'nin hayatına ilişkin şunları söyledi:
"Çocuk yaşından itibaren yardımsever, fazla dünyevi işlere yönelmeyen bir insan. Babasından kalan hanın gelir ve kiralarını kardeşlerine bırakıyor ve tekrar ders almaya başlıyor. Beyazıt'ta ilk dersini alıyor. Bu yıllarda medresede
Mehmed Zahid Kotku
ile arkadaş oluyor. Birlikte Gümüşhanevi Dergahı'na gidiyorlar. Mustafa Feyzi Efendi'nin elini öpüp dizinin dibine çöküyor ve rahle-i tedrisinden geçiyor. Şeyhini takip ettikten sonra 1922'deRamuzü'l-ehadis kitabını anlatma ve okutma icazeti
alıyor. Aynı zamanda da tebliğ vazifesi yapıyor. Son derece yardımsever, dünya ile hiçbir işi olmayan çok özel bir zatı muhterem. 1934'te devlet maaş bağlayınca maaşını kendi harcamayan, fakir, fukara, düşkün, çevredeki herkese yardımla dağıtan özel bir adam. Kendi geçimini hanımıyla beraber evde ördüğü çoraplarla, eldivenlerle satarak sağlıyor."Erdem, Abdülaziz Bekkine'nin üniversiteye giden gençleri davet ederek onlarla sohbet halkaları kurduğuna işaret ederek, "
Necmettin Erbakan, Nurettin Topçu
,Sabahattin Zaim'in amcası
gibi isimlerin yanı sıra genç bir lise öğrencisi olan rahmetliOrhan Okay
ağabeyimiz de yine o rahleye gidenler arasında. Daha çok soru-cevap şeklinde kurulan geniş halkalar sabahlara kadar sürüyor. Kapısı devamlı açık, ışığı hiç sönmeyen gelen herkesle sohbet eden ve bu hizmetine devam eden bir mübarek zat." değerlendirmesini yaptı.#r-1072407#
"GÜMÜŞHANEVİ TEKKESİ'NİN GÖZDESİYDİ"
Yazar Dursun Özer de Abdülaziz Efendi ve Hasib Efendi'nin dervişi Mehmet Sırrı Tüzer'den, Abdülaziz Bekkine'ye ilişkin dinlediklerini ve sohbetlerde aldığı notlardan çeşitli hatıraları paylaştı.
Gümüşhanevi Tekkesi'nde Şeyhi Mustafa Feyzi Efendi'nin talebesi olan, 6 yıl kaldığı tekkede Hasib Efendi ile de tanışan Abdülaziz Efendi'nin İstanbul'da ilim yolunda ilerlerken yaşadıklarını anlatan Özer, "Abdülaziz Efendi bir kere Gümüşhanevi Tekkesi'nin gözdesiydi, öyle boş biri değil. Müthiş bir zekası var. Abdülaziz Efendi'nin kerameti yanında zekası da müthiş." diye konuştu.
Konuşmacıların soruları cevaplamasıyla devam eden program, katılımcıların hatıra fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.

KORAY ERDOĞAN -
İstanbul Heybeliada’dakiRuhban Okulu
, Türkiye’nin çözümsüzlüğe terk edilen konularından biri. 1971 yılında kapatılan okul, geçen yıl restorasyona alındı. Tadilat çalışmasında sona gelindi. Ancak okulun ne olacağıyla ilgili tartışma sürüyor. Mesele, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump’ın görüşmesinde de gündeme geldi. Erdoğan “Üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız” mesajı verdi.Türkiye’de bir kesim okulun açılmasından yana. Bir kesim Lozan Antlaşması ve laiklik ilkesi gereği bunun mümkün olamayacağını söylüyor.
Bir kesim Batı Trakya’da ilahiyat fakültelerinin kurulmasına izin verilmediğini hatırlatarak mütekabiliyet istiyor. Patrikhane’ye tavırlı bir kesim de “casusluk okulu” diyerek toptan karşı çıkıyor.
Biz de bu tartışmaların gölgesinde yarım asırdır sessizliğin hâkim olduğu Heybeliada Ruhban Okulunu ziyaret ettik, yıllar sonra kampüsü ve sınıfları görüntüledik, yetkilileri dinledik.#r-1157214#
SENEYE TAMAM
Aya Triada Manastırı Başrahibi ve Aravissos Piskoposu Kassianos (Vasili Nikolar), okulun geleceğine dair sürecin şu aşamada Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ile yürütüldüğünü söyledi. Restorasyonun 2026’da tamamlanmasının planlandığını aktaran Kassianos “Okulun açılmasından önce bazı şeylerin tamamlanması gerekiyor. Millî Eğitim Bakanlığı’nın ardından şu anda Yükseköğretim Kurulu ile görüşmelere devam ediyoruz. Önceliğimiz, okulun ne olarak eğitim-öğretim hayatına başlayacağına karar verilmesi ve gerekli prosedürlerin tamamlanması” dedi.
BUTİK ÜNİVERSİTE MODELİ
Daha önce Türk ve Yunan basınında devlet üniversitelerine bağlı bir enstitü, vakıf üniversitesi çatısı altında bir ilahiyat fakültesi ya da meslek yüksekokulu gibi formüllerin konuşulduğuna yönelik haberler çıkmıştı. Kulislerde en güçlü seçeneğin “özel statülü bir üniversite modeli” olduğu konuşuluyor.
Piskopos Kassianos bu konuda “Özel statülü bir üniversite seçeneği üzerinde görüşmeler sürüyor. Ancak özel üniversite açmak için gerekli prosedürlerin de Ruhban Okulu özelinde hazırlanması gerekiyor. Ruhban Okulu’nun kuruluşundan itibaren öğrencilerinden ödeme alarak onları okuttuğu bir ortam olmadı. Şu anki restorasyon projesi kapsamında yer alan odalarda öğrenciler konaklayacak, günde üç öğün yemek yiyecekler ve burada eğitim alacaklar. Bu öğrencilerden ödeme alınmayacak. Bu da diğer özel üniversiteler gibi bir kurum olamayacağı anlamına geliyor” değerlendirmesini yaptı.
#r-1157215#
YABANCI ÖĞRENCİ ALINACAK MI?
Kassianos, YÖK’ün normal bir özel üniversite için istediği açılış şartlarının Ruhban Okulu’nun işleyişiyle uyumlu hâle getirmesi için de görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Kassianos yurtdışından gelecek öğrenci ve akademisyenler konusunda şu açıklamalarda bulundu: “Bu okul uluslararası nitelikte eğitim verecek bir kurum. 1971’e kadar da Türkçe dersler dâhil olmak üzere geniş müfredatıyla birçok din adamı yetiştirdi. Burada okuyacak her öğrenci elbette Türkiye’nin dili, dinî bayramları, millî değerleri ve kültürü hakkında bilgi sahibi olmalı.
Okulda çalışmaya başlayacak akademisyen ve öğrencilerin tamamının güvenlik soruşturmalarının Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili kurum ve kuruluşları tarafından yapılması bizi mutlu eder.
Biz de okulumuzda okuyacak öğrencilerimizi ve çalışanlarımızı bu yönden tanımak isteriz.”
AKADEMİSYEN İHTİYACI
Kassianos, Heybeliada Ruhban Okulu’nun bir butik üniversiteye dönüşmesi durumunda akademisyen ihtiyacının nasıl karşılanacağıyla ilgili sorumuza da “Yabancı akademisyenlerin burada kesinlikle çalışması gerekiyor. Yurt dışından eğitim için gelecek akademisyenlerin çalışma ve oturma izni gibi konular da ayrıca düzenlenmeli. Burası eğer bu şekilde açılırsa butik bir üniversite olarak çalışacak, az öğrenci kontenjanıyla din adamı yetiştirecek. Yakın zamanda Patrik Bartholomeos’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesini bekliyoruz. Sürecin bundan sonra daha da netleşeceğine inanıyoruz” cevabını verdi.
#r-1157217#
YANDI, YIKILDI, KAPANDI
Heybeliada Ruhban Okulu’nun bulunduğu arazi, 9. yüzyıldan beri Aya Triada Manastırı’na ait. Manastır idarecileri bir okul yaptırmak için 1772’de dönemin padişahından izin aldı. Okul, 1821’de çıkan yangın sebebiyle ancak 1844 yılında açılabildi. 1894’teki büyük İstanbul depreminde bina tamamen yıkıldı. Sultan II. Abdülhamid’in izniyle okul yeniden yapıldı ve 1896’da açıldı. 2 bin 360 metrekare alana yapılan bina inşaat masraflarını üstlenen Pavlos Stefanovic’in isminin Yunanca baş harfi (Pi sembolü) şeklinde tasarlandı. Kurum, Osmanlı arşivlerinde Papaz Mektebi, Rum Milletine Mahsus İlm-i Kelam Mektebi, Ruhban Mektebi ve Büyük İsa Kiliseleri Teoloji Okulu gibi ifadelerle tanımlandı.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın 1951 tarihli yönetmeliğinde ise “Heybeliada Rum Rahipler Okulu” ifadesi kullanıldı. Lozan Antlaşmasıyla yabancı okulların Türk eğitim sistemine uygun çalışmasına karar verildi. 1971 yılında Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldı. Kararın ardından manastır içerisinde sadece “Heybeliada Özel Rum Erkek Lisesi” eğitim-öğretim hayatına devam etti. 1991’de Bartholomeos patrik olunca okulun açılması girişimlerine başladı. Kuruluşundan bu yana bin civarında mezun veren Ruhban Okulu, 35 yıldır tartışılıyor. Piskopos Kassianos “Patrik Bartholomeos 1991’de göreve geldiğinde ben bir öğrenciydim. İlk konuşmasında oradaydım. O konuşmada Ortodoks dünyasına ve Türkiye’deki azınlık toplumuna verdiği tüm sözleri tuttu; o sözlerden sadece bu kaldı. En büyük ümidim bu okulun tekrar açılması ve koridorlarında öğrencilerin seslerini duymak” diye konuştu.
SINIFLAR HAZIR
Restorasyon öncesi fotoğraflarla karşılaştırıldığında yapının durumunun tamamen değiştiği, hem lise hem üniversite için restore edilen sınıfların, sıraların son durumunun eğitime hazır olduğu görülüyor. 100 binin üzerinde esere sahip kütüphane ve taş koridorlar, yarım asırlık bir boşluğun ardından yeniden canlanmaya hazırlanıyor.
#r-1157212#

Karabük’ün
Safranbolu ilçesinde bir düğün adeta kabusa döndü. İsmetpaşa Mahallesi’nde atılan havai fişekler davetlilerin arasına düştü ve korku dolu anlar yaşandı.#r-1157012#
Patlama sırasında davetliler büyük panik yaşadı,
yere düşen bir kişi ezilme tehlikesi atlattı.
YAŞANANLAR KAMERADA
O anlar cep telefonu kamerasına saniye saniye yansıdı ve sosyal medyada hızla yayıldı.

Genelde tek bacak ya da tek kolda yavaş yavaş artan bir şişlikle kendini ifade eden
lenfödem
hastanın geçirdiği bir ameliyat, burkulma, ayak parmaklarına mantar ya da enfeksiyon sonrasında ortaya çıkabilir.PANTOLON BİR BACAĞI SIKIYORSA…
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Cafer Abbasoğlu, "Ayakkabı-çizme bir ayağa dar geliyorsa, pantolon bir bacağı sıkıyorsa, aynı yüzük bir ele olurken diğerine olmuyorsa hastalar mutlaka bir kalp damar uzmanına başvurmalıdır" dedi.
VÜCUT DİRENCİ DÜŞENLERİ TEHDİT EDİYOR
Vücut direncinin düşmesinin önemli bir etken olduğunu belirten Abbasoğlu, "Enfeksiyon ya da travma sonucu lenf düğümlerinin zedelenmesi ve doku içinde lenf sıvısının birikmesiyle ortaya çıkan şişlik aynı zamanda bu bölgeyi enfeksiyonlara hassas hale de getirir. Doppler ultrason ile yaptığımız muayenelerde lenf yollarındaki genişlemeyi kolaylıkla görüyoruz. Özellikle vücut direnci düşük hastalarda, ayak parmaklarının terlemesi, kaşınması sonrası bölgeye enfeksiyon ya da mantar yerleşebilir. Lenf yollarını daraltan bu enfeksiyon hastaların 40 derece ateş ve hayati tehlikeyle hastaneye yatmalarına da yol açabilir" dedi.
BELİRTİLER NELER?
Özellikle kalp hastalarının ayak bileklerini çalıştıracak hareket ya da yürüyüşleri ihmal etmemesi gerektiğinin altını çizen Cafer Abbasoğlu, "Meme kanseri ameliyatları sonrasında koltuk altındaki lenf bezleri de alındığı için kollarda şişme ortaya çıkabilir. Bu da lenfödemdir ve tedavi edilmelidir. Yaz mevsiminde şişlikler daha da artabilir. Bu hastalar, parmak aralarının terlemesi ya da ıslak kalması, ayakkabı vurması, sinek-böcek ısırıkları, ayakta kesiklerin oluşması gibi durumlara karşı dikkatli olmalıdır. Bu durum lenf yollarında enfeksiyona yol açabilir. Kızarıklık ve şişlik daha artar. Piknik ya da tatilde ayaklarınızı vurulma, çizilme ya da ıslak kalmaya karşı koruyun" dedi.
LENFÖDEMDE TEDAVİ YÖNTEMİ
Hastaların konforunu bozmadan düşük enerjili laser- oksijen tedavisi ile sonuç aldıklarını belirten Abbasoğlu, "Bu tedavi, hücrelerin enerji üretim merkezleri olan mitokondrilerde oksijen kullanımını artırarak doku onarımını ve iyileşmeyi destekler. Böylece ödemli bölgelerde hücre yenilenmesi ve iyileşme süreçleri hızlanır. 6 farklı renkteki düşük enerjili laser uygulaması ile hastanın düzgün çalışmayan lenf düğümleri ve tıkanmış lenf yolları genişletilirken buradaki lenf akışı normale döndürülüyor. Mikrosirkülasyonu iyileştirerek dokulara daha fazla oksijen ulaşmasını sağlar ve ağrıyı hafifletir. Bu sayede hastalar hem fiziksel rahatlama yaşar hem de günlük aktivitelerinde daha aktif hale gelir. Hasta arka arkaya gerçekleşen 10 günlük tedavide daha seanslar devam ederken bile şişliğin indiğini görüyor. Son zamanlarda dünyada hızla yaygınlaşan bu tedavinin herhangi bir yan etkisi yok. Her yaştan herkese uygulanabilir. Her mevsimde yapılabilir. Tedavisi olmadığı söylenmiş, sadece çorap verilip gönderilmiş ancak çözüm bulamamış hastalar da bu yöntemle ayaklarını, kollarını rahatlıkla eskisi gibi kullanabilir. Hemen tedavi sonrasında şiş bacakta 2 cm’e varan incelme görüyoruz. Sonrasında hareketli olur, çoraplarını giymeye devam ederse incelme de devam eder. Tedavinin çalışma prensibinde Laser ışınları kana emdirilerek kan hücrelerini etkilemesi sağlanıyor. Yani seanslar bitse de aslında iyileşme ve koruma süreci sürüyor. Bu arada hasta tansiyon ya da şeker hastası ise tedavi sonrasında bu hastalıkların oluşturabileceği olumsuzluklardan da korunması gerekir. Yani tansiyonunu ve şekerini kontrol altında tutmalıdır. Eğer sürece dikkat ederlerse hastalık tekrar etmeyecektir" dedi.
#r-1131683#

Tottenham Hotspur Alfie Whiteman
artık fotoğrafçılık yapıyor.
WHITEMAN'IN FUTBOL KARİYERİ
İngiliz ekibinin altyapısına 2015 yılında katılan Whiteman, İsveç ekibi  Degerfors Jose Mourinho Ange Postecoglou sezon sonunda kulübün kendisini serbest bırakması
https://x.com/SpursOfficial/status/1984214241742610572
"GENÇ YAŞLARDAN İTİBAREN İÇİMDE 'BU KADAR MI' HİSSİ VARDI"
Futbolun kendisini mutlu etmediğini fark ettiğini vurgulayan Whiteman, " 17-18 yaşlarındayken, pansiyonda yaşarken içimde 'Bu kadar mı?' diye bir his vardı. Antrenmana gidiyor, eve dönüp oyun oynuyordum. O zaman bile mutlu olmadığımı anlamıştım
"FUTBOL KISA BİR KARİYER"
Futbol kamuoyunda şaşkınlık yaşatan kararının ardındaki nedeni paylaşan Alfie Whiteman, " Ne kadar başarılı olursanız olun futbol kısa bir kariyer. Artık bu alanda kalmak istemediğimi biliyordum. Gerçekten keyif aldığım, üretici insanlarla çevrili olduğum bir iş yapmak istedim. Onlardan ilham alıyorum

Batı Avustralya eyaletine bağlı Esperance bölgesi yakınlarındaki Wharton Plajı’nda Brown ailesi, karaya vurmuş cam bir şişenin içinde iki farklı mektuba rastladı. Şişedeki mektupların, 27 yaşındaki Er Malcolm Neville ile 37 yaşındaki Er William Harley tarafından,
15 Ağustos 1916’da
kaleme alındığı tespit edildi.Askerlerin,
“HMAT A70 Ballarat”
adlı gemiyle12 Ağustos
1916’
da Adelaide kentinden ayrılarak Fransa’daki Batı Cephesi’nde bulunan 48. Avustralya Piyade Taburu’na takviye sağlamak üzere yola çıktığı belirtildi.Neville’ın bir yıl sonra savaşa giderken hayatını kaybettiği, Harley’nin ise savaştan sağ çıkanlardan olduğu ancak 1934’te kansere yenik düşerek memleketi Adelaide’de toprağa verildiği kaydedildi.
"MEKTUP BULAN KİŞİDE KALABİLİR"
Neville, şişeyi bulacak kişiden mektubunu annesi Robertina Neville’ye ulaştırmasını isterken, Harley annesi hayatta olmadığı için mektubunun bulanda kalabileceğini yazdı. Annesi için kaleme aldığı mektupta Neville,  “Gerçekten çok iyi vakit geçiriyoruz. Yemekler şimdiye kadar gayet güzel, sadece bir öğünü denize dökmek zorunda kaldık.”
#r-1154414#
"DENİZİN ORTASINDA BİR YERDEYİZ"
Mektuplarında, Harley  “Büyük Avustralya Körfezi’ndeyiz Denizin ortasında bir yerdeyiz
Harley’nin torunu Ann Turner, mektupların bulunmasının ailesi için oldukça şaşırtıcı olduğunu belirterek,  “İnanılmaz... Büyükbabamızın mezarından bize ulaştığını hissediyoruz.” 
#r-1155996#

İnovaLİG 2025’te “
İnovasyon Döngüsü
” kategorisinde birincilik ödülünü kazananHayat Kimya
, Türkiye’de geliştirdiği yenilikleri dünyaya ihraç ediyor. Kocaeli’deki ödüllü AR-GE merkeziyle inovasyonu tek çatı altında toplayan şirket, her yıl 500’e yakın araştırma projesi yürütüyor ve farklı kıtalardaki tüketici ihtiyaçlarına yönelik ürünler geliştiriyor. 200’e yakın çalışanı, 74 patent başvurusu ve 100 bini aşkın kullanıcıyla yürütülen çalışmalarla Hayat Kimya, inovasyonu yalnızca bir üretim modeli değil, “insanı merkeze alan bir yaşam felsefesi” olarak konumlandırıyor.AR-GE İÇİN 1 MİLYAR TL'LİK BÜTÇE
2016 yılından bu yana faaliyet gösteren AR-GE merkezi, Hayat Kimya’nın farklı ürün kategorilerindeki araştırma faaliyetlerini tek çatı altında topluyor.
Her yıl yaklaşık 500 proje yürütülen merkezde, bugüne kadar 74 patent ve 90 tasarım başvurusu yapıldı.
Hayat Global AR-GE’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Dr. Fikret Koç
, merkezin yalnızca ürün geliştirmeye değil, teknoloji üretimine de odaklandığını belirtti. Koç, “Tüketicilerden gelen geri bildirimleri düzenli olarak takip ediyor, bu verileri yeni projelere dönüştürüyoruz. Amacımız, sürekli gelişen bir araştırma sistemi kurmak” dedi. Koç ayrıca, 2024 yılında AR-GE’ye yatırımlar hariçyaklaşık 1 milyar TL bütçe ayrıldığını aktardı.
Koç, sözlerine şöyle devam etti:
"Kullanıcının geri bildirimi ve kullanım deneyimi dikkatle izleniyor. Bu veriler bir sonraki inovasyonumuzun ilham kaynağı oluyor. Fikirden ürüne, üründen tekrar fikre uzanan canlı bir inovasyon ekosistemi içinde sürekli gelişiyoruz. Tasarlanan yenilikçiliğin iyi uygulanabilir olması ve son kullanıcıya ulaşması gerekiyor. Bu nedenle sürekli gelişimi hedefleyen, sürdürülebilir sistemlere dayalı, sektörün gerçeklerine uygun, tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap veren bir yenilikçilik anlayışı ile çalışıyoruz. Özetle, tüm bu inovasyon yolculuğunun doğuşundan tüketiciyle buluşmasına kadar olan tüm süreç, AR-GE ve pazarlama ekiplerimizin ‘birlikte düşünme ve birlikte üretme gücü’ ile mümkün oluyor”
Hayat Strateji ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımcısı Aysel Aydın
da merkezin çalışma yöntemlerine ilişkin bilgi verdi. Aydın, farklı ülkelerden uzmanlarla ortak çalışmalar yürüttüklerini belirterek, “Geçtiğimiz dönemde Japonya, Kore ve Çin’den gelen uzmanlarla ortak araştırmalar yaptık. Türk tüketicilerinin beklentilerini farklı kültürlerin bakış açısıyla değerlendirdik” ifadelerini kullandı."Sadece mühendislerle değil jinekologlar, pediatristler, moda tasarımcıları, psikologlar ve sosyologlarla sürekli fikir alışverişi yapıyoruz."
diyen Aydın, "Biz AR-GE merkezimizde bilimle duyguları buluşturuyor; inovasyonu insana temas eden bir deneyim yolculuğuna dönüştürüyoruz." diye de devam etti.Her yıl yürütülen 500’e yakın tüketici araştırma projesinin 181’inin doğrudan inovasyon araştırması olduğuna dikkat çeken Aydın, şu ifadeleri kullandı:
"Bugün Türkiye’de her 10 evin 9’unda en az 1 Hayat ürünü bulunuyor. Globalde ise faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde yüzde 60 ila yüzde 90 arasında bir penetrasyona sahibiz. 2025 yılında toplam tüketici araştırmaları için 260 milyon TL yatırım yaptık. Bu yatırımların her bir kalemi, ‘insanı daha iyi anlamak’ için atılmış adımlar. İnsanı odağına alan bu inovasyon anlayışıyla, 5 kıtada 100’den fazla ülkede milyonlarca kullanıcıya ulaşıyoruz."
AR-GE'DE KADIN ORANI YÜZDE 52
AR-GE merkezinde yaklaşık 200 kişi görev yapıyor ve çalışanların yüzde 52’si kadınlardan oluşuyor. Merkezdeki çalışmalar, Türkiye’nin yanı sıra Rusya, Cezayir, İran, Nijerya, Pakistan, Vietnam ve Fas gibi ülkelerdeki tüketici ihtiyaçlarına göre şekilleniyor.
Hayat Kimya
, ev bakım, bebek bakım, kişisel bakım, kişisel sağlık, temizlik kâğıtları ve evcil hayvan ürünleri kategorilerindeBingo, Molfix, Molped, Papia ve Familia
gibi markalarla faaliyet gösteriyor.
Apple
, siber güvenlik alanındaki en iddialı adımlarından birini atıyor. Şirket, bug bounty (ödüllü açık bulma) programını yenileyerek bireysel ödemelere ek olarak bonus sistemi başlatıyor. Yeni düzenlemeyle birlikte, özellikle“felaket düzeyinde”
güvenlik açıklarını bulan araştırmacılar içinödül miktarı 5 milyon dolara
kadar çıkabilecek.#r-1151366#
Gelecek aydan itibaren yürürlüğe girecek sistemde, Apple ayrıca
Lockdown Mode’u aşabilen açıklar veya beta sürümlerde keşfedilen güvenlik hataları için ek ödüller verecek
.Apple Güvenlik Direktörü Ivan Krstic, programın 10 yıl önce yalnızca davetli araştırmacılara açık olduğunu, 2020’den itibaren halka açıldığını hatırlatarak, bugüne kadar 800’den fazla araştırmacıya toplam 35 milyon dolar ödül dağıtıldığını söyledi.
Yeni sistemle birlikte Apple, tek tıklamalı WebKit açıkları ve kablosuz bağlantı üzerinden yapılan yakın mesafe saldırılarını da program kapsamına aldı. Ayrıca “Target Flags” adlı yeni uygulamayla araştırmacılara, açıklarını hızlı ve kesin biçimde kanıtlayabilecekleri bir “capture the flag” yarışma ortamı sunulacak.
"AHLAKİ BİR SORUMLULUĞUMUZ VAR"
Krstic, şirketin yalnızca az sayıdaki kullanıcıyı değil, tüm ekosistemi koruma vizyonuna sahip olduğunu vurguladı:
“Casus yazılımlar az kişiyi hedef alıyor olabilir ama gazeteciler, teknoloji şirketleri ve sivil toplum kuruluşları bu araçların kötüye kullanıldığını defalarca belgeledi. Bu insanları savunmak bizim için büyük bir ahlaki sorumluluk.”
Apple ayrıca, güvenlik çalışmalarını desteklemek amacıyla bin adet iPhone 17’yi sivil toplum kuruluşlarına bağışlayacağını ve yeni “Memory Integrity Enforcement” sistemiyle iOS’taki en sık istismar edilen açık türlerini etkisiz hale getirmeyi hedeflediğini açıkladı.
Yeni sistemin, özellikle aktivistler, gazeteciler ve politikacılar gibi hedef alınma riski yüksek kullanıcıları koruması bekleniyor.
