Türk dünyasının manevi başkenti! Türkistan

Türkistan, Kazakistan’ın değil, aslında tüm Türk dünyasının manevi başkenti olarak kabul edilir. Çünkü bu topraklar, İslam’ın Orta Asya’da kökleştiği ve Türk halklarının İslamiyet’le tanışıp kaynaştığı merkezlerden biridir.
SAİT EKEN - Kazakistan’ın güneyinde, Özbekistan sınırına yakın bir bölgede yer alan Türkistan, ülkenin en tarihî ve kültürel açıdan zengin yörelerinden biridir. 2018 yılında “Türkistan” yeni bir idari bölge hâline getirilmiş ve Türkistan şehri de bölgenin merkezi ilan edilmiştir.
Türkistan Bölgesi; güneyde Özbekistan, doğuda Kırgızistan ile komşudur. Sırderya (Seyhun) Nehri, bu topraklara hayat veren en önemli akarsudur. Bölge; sulak ovaları, çöl ve yarı çöl alanlarıyla birlikte Orta Asya’nın tipik bozkır coğrafyasını yansıtır.
Türkistan, Kazakistan’ın değil, aslında tüm Türk dünyasının manevi başkenti olarak kabul edilir. Çünkü bu topraklar, İslam’ın Orta Asya’da kökleştiği ve Türk halklarının İslamiyet’le tanışıp kaynaştığı merkezlerden biridir.
Türkistan, yalnızca bir coğrafi bölgenin adı değildir; tarih, medeniyet ve maneviyatın kavşağıdır. Doğudan batıya uzanan İpek Yolu’nun merkezinde yer alan bu topraklar, asırlar boyunca Türklerin ata yurdu, devletlerin doğum yeri, kültürlerin buluşma noktası olmuştur.
Orta Çağ’da “Yesi” adıyla bilinen bu şehir, İpek Yolu üzerinde bulunduğundan hem ticaret hem de kültür bakımından önemli bir uğrak noktası olmuştur. Karahanlılar ve daha sonraki Türk-İslam devletleri döneminde gelişmiş, özellikle 12. yüzyılda Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ile birlikte manevi bir merkez hâline gelmiştir.
KÜLTÜR HAVZASI
Aslında Türkistan, tarih boyunca Türk milletinin ana yurdu olarak bilinen, Asya’nın kalbinde yer alan geniş bir coğrafyanın adıdır. Bugün “Türkistan” denildiğinde, siyasi olarak tek bir devlet akla gelmese de, Orta Asya’nın tamamını kapsayan; Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan gibi devletlerin topraklarını içine alan bir kültür havzası anlaşılmaktadır.
Coğrafi bakımdan Türkistan; kuzeyde Sibirya steplerinden, güneyde Hindukuş ve Pamir dağlarına; doğuda Tanrı Dağları’ndan, batıda Hazar Denizi’ne kadar uzanan çok geniş bir alandır. Bu bölge, tarih boyunca ticaretin can damarı olan İpek Yolu’nun da kalbidir. Semerkand, Buhara, Taşkent, Yesi (bugünkü Türkistan şehri), Kaşgar ve Hive gibi şehirler, hem ticari hem de kültürel hayatın merkezleri olmuştur.
Hunlar, Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular ve daha nice Türk devleti bu topraklarda doğmuş ve dünya tarihine yön vermiştir. Türkistan yalnızca askerî ve siyasi açıdan değil, aynı zamanda kültür, ilim ve maneviyat açısından da bir medeniyet merkezidir.
“MÜLK ALLAH’INDIR”
Hoca Ahmet Yesevi türbesinin ana kapısının kemeri üzerinde kufî hatla şu ibare yer alır: “el-Mülkü lillâh” Anlamı: “Mülk Allah’ındır.” Bu, türbenin en çok bilinen kitabesidir ve yapının manevî ruhunu özetler. Türbenin dış cephelerinde ve kubbe eteğinde Kur’ân âyetlerinden alınmış yazılar yer alır. Özellikle Bakara Suresi 255 (Âyetü’l-Kürsî) ve Allah’ın isimlerinin işlendiği kısımlar bulunur. Yazılar genellikle kûfî ve sülüs hat ile turkuaz ve lacivert çiniler üzerine işlenmiştir. Yazılar yalnızca süsleme amacıyla değil; ziyaretçiyi manevi olarak etkilemek için seçilmiştir.
AÇIK HAVA MÜZESİ GİBİ
Türkistan şehri ve bölgesi, yalnızca bir tarihî miras değil, aynı zamanda günümüzde de canlı bir kültür merkezidir. Burada yer alan Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk dünyasının ortak üniversitesi olarak Kazakistan ile Türkiye’nin iş birliğiyle faaliyet gösterir. Bu üniversite, Türk dünyasının bilimsel ve kültürel bağlarını güçlendiren bir köprü işlevi görmektedir.
Bölgede ayrıca medreseler, kervansaray kalıntıları ve pek çok tarihî eser bulunur. Bu yönüyle Türkistan, âdeta açık hava müzesi niteliği taşır.
Bugün Türkistan, Kazakistan hükûmetinin özel yatırımlarıyla hızla gelişen modern bir şehir hâline gelmiştir. Yeni konut projeleri, yollar, kültür merkezleri ve turizm yatırımlarıyla bölge, geçmişin ihtişamını günümüz modernliğiyle buluşturmaktadır.
Türkistan yalnızca Kazakistan’ın değil, tüm Türk dünyasının ortak hafızası ve manevi kalbi olarak önemini korumaktadır. Zengin tarihî, stratejik coğrafi konumu ve yetiştirdiği büyük şahsiyetlerle dünya kültür ve medeniyetine yön vermiştir. Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ise bu coğrafyanın en büyük manevi önderlerinden biri olarak Türk dünyasının ortak değeri hâline gelmiştir.
Kısacası Türkistan, hem manevî turizm (tasavvuf, tarih, kültür) hem de kültürel deneyim arayanlar için eşsiz bir rotadır. Son yıllarda yapılan yatırımlarla modern oteller, restoranlar ve ulaşım imkânları sayesinde artık çok daha cazip bir bölgedir.
ŞEHRİN EN ÖNEMLİ SİMGESİ! YESEVİ'DEN YADİGAR
Türkistan’ın dünya tarihine en büyük armağanlarından biri de hiç şüphesiz Hoca Ahmet Yesevi Hazretleridir. 12. yüzyılda Yesi şehrinde yaşamış olan Yesevi Hazretleri, İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında ve yerleşmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.
Ahmet Yesevi hazretleri, Arslan Baba hazretlerinden aldığı manevi terbiyeyle olgunlaşmış, ardından Buhara’ya giderek büyük tasavvuf âlimi Yusuf Hemedani hazretlerinden ilim ve irfan öğrenmiş, icazet almıştır. Daha sonra Yesi’ye dönerek burada bir dergâh kurmuş ve yetiştirdiği binlerce talebe aracılığıyla İslamiyet’in Türk bozkırlarında kökleşmesini sağlamıştır.
Onun açtığı yol, daha sonra Anadolu’ya gelen Yesevi dervişleri vasıtasıyla Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri gibi büyük isimlerin yetişmesine zemin hazırlamıştır.
Özellikle Anadolu’nun İslamiyet’le tanışma sürecinde Yesevi dervişleri, yalnızca dinî tebliğde bulunmadılar; aynı zamanda köylere yerleşerek tarım, zanaat, ahlak ve birlik ruhunu da taşıdılar.
Türkistan şehrinin kalbinde yükselen Hoca Ahmet Yesevi türbesi, bölgenin en önemli simgesidir. 14. yüzyılda Emîr Timur tarafından inşa ettirilen bu mükemmel eser, Türk-İslam mimarisinin Orta Asya’daki en görkemli örneklerinden biridir. Büyük kubbesi, mozaik süslemeleri ve devasa yapısıyla hâlâ ihtişamını korumaktadır.
Türbe, yalnızca bir mezar değil, aynı zamanda Türk dünyasının maneviyat merkezi hâline gelmiştir. Yüzyıllar boyunca hükümdarlar, dervişler, âlimler ve halk burayı ziyaret ederek manevi bir bağ kurmuştur.
Türbe, 2003 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmış ve günümüzde Kazakistan’ın en önemli turizm ve ziyaret merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Yalnız Kazak halkı için değil, tüm Türk ve Müslüman dünyası için bir ziyaretgâh niteliği taşır...