Amerikan usulü pizza!

A -
A +

Tarih tekerrürden mi ibaret? Ya da ders alındığından tekrar etmez mi? Bu sorunun cevabı herkese göre farklı.

Ama biz tekerrür açısından örnek verelim…

Tarihin yaprakları 1941 yılını gösterdiğinde "Pearl Harbur baskını"nda Japonya…

ABD donanması ve üslerine büyük kayıp verdirmişti. Amerika da Japonya’yı 1945 yılında Hiroşima’ya attığı atom bombası ile perişan etmişti.

Böylece 2. Dünya Savaşının fitilleri alevlenmişti.

Amerika, müttefikleriyle büyük imparatorluğu çökertmişti.

Daha sonra ne oldu?

İyilik(!) timsali olan ABD bu kez de…

Japonya’ya kucak açtı, ihyası ve inşası için.

Askerî, ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan.

Japonlar gökdelenlerle tanıştı. Âdeta Tokyo bambaşka bir şehir oldu.

Bu olaydan yola çıkarak bugünlere gelelim;

ABD/İsrail-İran arasındaki netameli savaşa…

Siyonist rejimle kader birliği yapan Trump…

İran’ın 3 nükleer tesisi bombaladı.

Gerekçe de nükleer silah üretimiydi. İsrail’i saldırılardan kurtaran ABD…

Yine "iyiliğe" soyundu ve sürprizi patlattı, İran’a:

Yeniden müzakere masasına çekme karşılığında… Nükleer enerjide kullanılması şartıyla… 30 milyar dolar maddi yardım yapılması... Yıllardır süren ambargonun hafifletilmesi…

Bu formüle göre paranın kaynağı da, Müttefiki Körfez ülkeleri olacaktı. Bu teklif iddia da olsa geri çekilmiş de olsa… Dünya kamuoyunun gündemine bomba gibi düştü.

Diyeceğimiz şu ki, ABD’nin yöntemi belli;

Önce acıma, sonra merhamet et!.. Tabii ki diplomatik oyunları mükemmel oynayan… Köklü bir devlet olan İran, bu tuzağa düşer mi?!.



KURULTAY ATIŞMASI!


Bugün ‘şaibeli’ kurultay için dönüm noktası.

Hâkimin vereceği kararı herkes merak ediyor…

‘Mutlak Butlan’ çıkarsa Kılıçdaroğlu sevinecek… İptal edilmezse Özgür Bey, zafer kazanacak! İmamoğlu’nun da keyfi yerine gelecek… Hapishane hüznü biraz hafifleyecek. Ertelenme ihtimali de söz konusu bu arada…

Bu tarihî günü, karar çıkmış gibi "mizahi dille" anlatalım istedik.

Hep de siyasi liderlerimizin ağzından! 

Aldı âşıklar sazı eline, ne geldiyse söyledi diline./Bu bir mizahi atışmadır, her daim böyle biline…


Kemal Kılıçdaroğlu:

Haksızlığa uğradım koltuktan oldum

Susuz gül gibi sarardım soldum

Nihayet mahkeme verdi kararını

‘Mutlak Butlan’la kendimi buldum


Özgür Özel

İktidar kurdu bu kumpası bana

Ucu uzanıyor Ekrem Başkan'a

Ama verilen karar gösterdi ki;

Hüsrana uğradı ümit bağlayan ‘Butlan’a


Ekrem İmamoğlu

Emeklerim zayi olmadı, boşu boşuna 

Karar gitmedi Bay Kemal’in hoşuna

Bir de kurtulursam cezaevinden

Kâbus olacağım, istemeyenin düşüne


Recep Tayyip Erdoğan

İşim olmaz sizle ey ana muhalefet

Yaptıklarınız felaket üstüne felaket

Çok çekerdi bu ülke hepinizden

İyi ki iktidar değilsiniz batardı memleket


Devlet Bahçeli

İyileştim döndüm yine meydanlara

İçim çok acıdı CHP’de olanlara

Benden selam olsun her zaman

Şaibelere karışmadan dik duranlara



HAYDİ İŞBAŞINA!


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Hayati Yazıcı ile Anayasa sohbeti yaptık.

Millî iradeye inancı tam bir siyasetçi. "Anayasayı kim yapar?" diye bize sordu.

Cevabını da net bir şekilde kendi verdi:

“Anayasayı yapmak milletin hakkıdır. Ama halkımız bu hakkı bugüne kadar kullanamadı...”

1961 ile 19 kez değişikliğe uğrayan 1982 Anayasasının darbe ürünü olduğunu vurguladı.

Biz de hemen araya girdik, sorduk:

"1982 Anayasası yüzde 92,5 oyla kabul edildi!"

Aldığımız cevap çok manidar oldu:

Oylamaya etki eden çok sebep varmış.

Sebeplerden birini de şöyle açıkladı:

“O zaman Eskişehir Mihalıççık’ta seçim hâkimiydim. Referandumla ilgili enteresan bir düzenleme yapılmıştı. Referanduma katılmayanların seçimlerde oy kullanması yasaklanmıştı. Bu durum tamamen hukuka aykırıydı.”

Yani aba altından sopa gösterilmişti Millî İradeye!

     ***

Teknoloji, yapay zekâ, bilişim, siber güvenlik, uzay çalışmaları, bireysel ve kültürel farklılaşma... Dünya sürekli değişim içinde…Yetişmek mümkün değil… Her gün farklı bir durumla karşılaşıyoruz. İlerlemek, refah seviyemizi artırmak için… Yerkürede daha fazla söz sahibi olabilmek için… Mutlaka yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Yasaklarla övünen değil, tabuları yıkan, sade, öz, anlaşılabilir bir metinle yazılan…

Bu görev de sadece iktidarın görevi değil. Siyasi partilerin, STK’ların, üniversitelerin... Sendikaların, iş ve işveren dünyasının, esnafın, çiftçinin, sanatçının, her kesimin…

El ele, gönül gönüle verip, hep birlikte… Bu meseleyi kökten halletmek zorundayız… Her geçen saniye, dakika, saat, gün, yıl… Devletimizin ve milletimizin aleyhine işliyor. Elimizi taşın altına koyma zamanı geldi de geçti. Topyekûn seferberlik ilan etmeliyiz:

Gelecekte mutlu, huzurlu, refah dolu günler için…



HAFTANIN SÖZÜ


“İnsan için, aile için, millet için, ülkemiz için yapacaklarımızın, söylediklerimizin, en az yaptıklarımız kadar etkili olması gerekmektedir. Cumhur İttifakı; tıpkı bir zembereğin saatte oynadığı fonksiyonu daha genel manada millet varlığını ilerletmek maksadıyla yerine getirecektir. Bu sağlanabildiğinde, tıkır tıkır işleyen bir insani ve hukuki düzen biteviye işleyip duracaktır. Ama önce buna yürekten inanmak lazımdır. Bu bir ütopya değildir.” (MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli)


Akif Bülbül'ün önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.