Açlık sefalet, yokluk… Gazze’nin kaderi oldu… 18 bine yakın çocuk öldürüldü. Bir milyondan fazla çocuk ölümün pençesinde…
Bombacı pilotlar dahi isyan ediyor:
"Filistinli çocukları öldürmek istemiyoruz" diye…
2 bin 180 aile yok edildi. Soykırım rakamı 53 binlere ulaştı. Milyonlarca Filistinli diken üstünde… Gelecekten umudunu kesti:
Varlık ile yokluk arasında gidip geliyor. Hayatta kalabilmek için çırpınıyor.
Katil Netanyahu ne yapıyor?
İşgale, öldürmeye devam ediyor… Bir türlü kana doymuyor, vampir gibi. Arkasına aldığı egemen güçlerin rüzgârıyla…
Bir gün ama mutlaka bir gün:
Bu rüzgâr tersten esecek… Fırtınaya dönüşecek… Gemi alabora olacak… Hepsi boğulacak! İnşallah o günler yakındır…
Filistinli kardeşlerimize;
Yardım edelim, dua edelim… Onları yalnız bırakmayalım. Allah yâr ve yardımcıları olsun. Vatan topraklarını korusunlar.
Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın dediği gibi…
"Dua'dan aldığımız mısralarla noktalayalım sözlerimizi:
"Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız;
Geçtiğimiz cumanın hutbesi “zina” idi. Hutbe mükemmel bir şekilde kaleme alınmıştı. Büyük haram ve büyük günah tanımıyla. Nefsi ve nesli ifsat (bozma) ettiğine dair vurgulamayla.
Kısaca özetlersek zina:
Gençlerin umutlarını karartan, hayallerini yıkan, binlerce yuvanın dağılmasına sebep olan, aileye en büyük zararı veren iflah olmaz bir hastalık. Kötü bir davranış… Ahlaksızlık, hayâsızlık, arsızlık... Flört, dost hayatı, arkadaşlık, kaçamak, aldatma… Gönül ilişkisi, yasak aşk, gençlik hevesi gibi bahanelerle…
Masum gösterilmeye, meşrulaştırılmaya çalışılan bu çarpık ilişki…
Harama giden kapıyı aralamakta ve günaha sürüklemekte.
Hele hele son döneminde sanat dünyasında yaygınlaşan “Seviyeli Birliktelik” tanımı da zinanın başka bir çeşidi...
Peki, zinanın panzehri nedir diye sorarsanız?
Tabii ki evlilik… Hukuki ve dinî açıdan bağlayıcı olan resmi nikâh...
Yuva insanı kötülüklerden koruyan muhkem bir sığınak.
2025'i "Aile Yılı" ilan ettiğimiz bu dönemde, Diyanet’in gösterdiği bu hassasiyeti kayıtlara düşelim dedik. Bazı çevrelerin rahatsızlık duymasına, Kurumu yıpratmak için fırsat kollamalarına rağmen…
Bir de hatırlatma yapalım isterseniz...
Yaşlanan nüfusumuzun gençleşmesi, doğurganlık oranının arttırılması, birden fazla çocuk yapılması, tek başına yaşamanın önlenmesi, nikâhsız yaşamaların sona erdirilmesi, evliliğin teşvik edilmesi için…
Gerekli tavsiyeler de toplumla paylaşılmalı.
Diyanet İşleri'nden beklentimiz bu istikamette…
Sağlıklı, zinde ve huzurlu bir toplum beka meselesi...
Toplumumuzun aydınlık geleceği buna bağlı...
Özgür Özer ve Ekrem İmamoğlu sayesinde, siyasetimize yeni bir soluk geldi, renk geldi. Kameralara bant takılması olayıyla birlikte…
Öyle bir bant ki bu bant… görevi saymakla bitmeyen.
Her pisliği örten, alavere dalavereleri gölgeleyen, kişilerin can ve mal güvenliğini sağlayan!
Sözlüğe baktım ne çok bant çeşidi var ki:
Koli bandı, yol işaretleme bandı, maskeleme bandı, güvenlik bandı, cerrahi bant… Koşu bandı, frekans bandı, kaset bandı…
Aslında CHP’lilere, özellikle de Özgür Beye… Yara bandı ya da dil bandı lazım…
Yara bandı derken tıbbi anlamda söylemedik. Gençlerin kullandığı bir benzetmeden esinlendik. Arkadaşı terk edince teselli arayanlar, geçici bir arkadaş ediniyormuş. Bu eylemin adıymış "yara bandı!"
Özgür Bey de İmamoğlu’ndan şimdilik ayrı kaldı ya…
Hemen Mansur Yavaş’a yanaştı.
Geçici bir statü ile... Sonra…Tekrar İmamoğlu…
Bana sorarsanız en iyi bant dil bandı!
Belki CHP’liler dillerine yapıştırırsa, gelişigüzel konuşmaktan imtina ederler. Sansasyonel olaylara sebebiyet vermezler. Can tatlıdır ya ağızlarını dahi açmazlar.
Bu şakamız gerçekleşir mi… Ne dersiniz?!.
Cumhurbaşkanı Erdoğan her konuşmasında; Siyasi, edebî, tarihî kişilerden alıntılar yapıyor. Şiir olsun, atasözü olsun, vecize olsun…
Şiir üzerine düşüncemizi daha önce aktarmıştık. Şimdi de diğer alıntılardan örnek verelim sizlere.
Son grup konuşmasından yararlanarak:
Pekleşe pekleşe… Sel gider kum kalır,
Lisan-ı hal, lisan-ı kalden entaktır,
Müstakim ol ki, Hazreti Allah utandırmaz seni,
İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır,
Armut piş ağzıma düş… İzahı olmayanın mizahı olur,
Keçiyi yardan uçuran bir tutam otmuş,
Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası,
Dünya gömlek değiştireceği zaman, hadiseler sakınılmaz,
Şapka düştü kel göründü…
Alıntılarla öyle cümleler kuruyor ki;
Öyle benzetmeler yapıyor ki,
Öyle vurgular nakşediyor ki,
Öyle üslupla ifade ediyor ki,
Tuğla tuğla örerek, harcını koyarak…
Hem de üniversitelere tez olacak kıvamda…
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar Hocam…
Siz var mısınız bu teklifime?!.
Japonya’dan size ilginç bir anekdot aktaralım.
Turistler en çok bu eşyayı alıyormuş.
Ne olduğunu açıklamadan önce söyleyelim:
Bu sorunun cevabı çok gülünç ama ilginç!
Termal klozet… Tercih sebebi de belli…
İnsanların rahatlamasını sağlıyormuş?!.
Akif Bülbül'ün önceki yazıları...