El terazi, göz mizan...

Sesli Dinle
A -
A +

Kadına şiddetle mücadelede hangi noktadayız?

 

Aile Bakanı Derya Yanık tek tek anlattı.

 

Rakamlar, örnekler vererek…

 

Başarılı bir tablo çizmeye çalıştı.

 

Konuya hâkim olmanın verdiği güç ve cesaretle,

 

Hukukçu olmasının da avantajıyla...

 

Detaylara girmeden,

 

Kavram kargaşasına yol açmadan,

 

Fazla kafa karıştırmadan...

 

Bir-iki konuya dikkat çekmek istiyorum.

 

Her türlü yasal düzenleme yürürlükte.

 

Kurumlar arasında iş birliği mükemmel.

 

İçişleri Bakanlığı, Aile Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Yargı 7/24 işbaşında.

 

Ama…

 

Bir türlü işkenceler, katliamlar, önlenemiyor.

 

Acaba neden?

 

2021’de 242 kadın,

 

2022’nin 10 ayında 225 kadın,

 

Hunharca canavarca katledilmiş.

 

                *

 

Uygulamalara kısaca göz attığımızda;

 

Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi'ne göre Rakamlar ürkütücü boyutta:

 

1 milyon 310 bin kişiye hizmet verilmiş.

 

Bunlardan 1 milyon 92 bin 414'ü kadın.

 

93 bin 459’u erkek, 124 bin 156’sı da çocuk.

 

Hâlihazırda 2 bin 679 kişi de elektronik kelepçeli.

 

İşte, Uluslararası Mücadele Günü’nde:

 

“Sıfır tolerans”la mücadele rakamlarımız böyle.

 

Bu tabloya nasıl bakalım?

 

Yürek sızlatan, içler acısı mı?

 

Ya da mükemmel bir başarı mı?

 

Karar sizlerin.

 

Toplumsal dokumuz zedelendi.

 

Dalalet aldı başını gidiyor.

 

Delalet ihtiyacımız her geçen gün büyüyor.

 

                *

 

İkinci konu da medyaya yönelik…

 

Şiddet ve cinayet haberleri abartılıyormuş.

 

Özendirici hâle getiriliyormuş.

 

Şiddet sahneleri reyting yapıyormuş.

 

Anlayacağınız, bu bakışa göre:

 

Medya da zalimlerin büyük suç ortağı…

 

Ama şunu unutmayalım ki;

 

Adam psikopatsa,

 

Cani ruha sahipse,

 

Manyaksa, sapıksa, saplantılıysa…

 

Görmezlikten mi gelinecek? 

 

Kamuoyu ile neden paylaşılmasın?

 

İnsanlar neden aydınlatılmasın?

 

                *

 

Bütün bunlar gösteriyor ki:

 

Bir yerde eksiklik var ama nerede?

 

Bunu bir tespit edebilsek…

 

Eğitim, ekonomik durumla,

 

Kültürle, cahillikle ilgisi yok…

 

İstatistikler ortada.

 

Daha fazla cinayet işleniyor diye.

 

Fransa örneği bizi kurtarmaz.

 

Sadece kendimizi avutmuş oluruz.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi:

 

Önümüzdeki yıllarda görmek istediğimiz manzara;

 

‘Güçlü kadın, Güçlü aile, Güçlü Türkiye’ olmalı…

 

 

 

 

 

Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır

 

 

 

Mısır ile yeni başlangıç,

 

Suriye ile temasa geçilmesi…

 

Körfez ülkeleri ile diyalog… 

 

Malum çevrelerin hoşuna gitmedi.

 

Düne kadar, ‘ilişki kurun’ diyorlardı.

 

Bugün, "Niye?” diyorlar.

 

Sebebi çok basit:

 

Türkiye çıkmazda bocalasın.

 

Egemen güçlere teslim olsun…

 

Daha çok beklersiniz.

 

Kılıçdaroğlu da bu kervanın yolcularından.

 

Son grup toplantısında dile getirdi:

 

Erdoğan’ın, Sisi ile tokalaşması;

 

Türkiye’nin itibarını zedelemiş!

 

Bütün dünya ülkemize gülüyormuş…

 

Gerekçesi de;

 

İlişkilerin askıya alındığı dönemde…

 

Cumhurbaşkanı'nın tepki verdiği sözler.

 

                *

 

Tokalaşma demişken…

 

Hatırladığımız bir olayı da aktaralım.

 

Hem merhum Demirel’i anmış olalım.

 

Hem de biraz gülmüş…

 

60’lı yıllar, Demirel Başbakan…

 

Gündem yine Kıbrıs…

 

Yunanistan ve Rumlarla cebelleşiyoruz.

 

Garantör İngiltere ile de aramız açık.

 

Demirel İngiltere’ye gitmek zorunda kalıyor.

 

Ziyaret dönüşünde gazeteciler soruyor:

 

Neden İngiliz Dışişleri Bakanı'nın elini sıktınız?
Nüktedan Demirel cevap veriyor:

 

Elini sıkmayacaktım da neresini sıkacaktım?!.

 

                *

 

Diyeceğimiz şu ki;

 

Dış politikada dostluk değil,

 

Ülke çıkarı ön plandadır.

 

Yani kazan-kazan ilkesi…

 

Gerisi hikâye…

 

 

 

 

 

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!

 

 

 

Çok sevmiş olmalı ki Meral Akşener;

 

Kumar Masası polemiğini sürdürüyor.

 

Grup toplantısında yine veryansın etti.

 

Erdoğan ile Bahçeli’ye gözdağı(!) verdi.

 

Şu sözlere bakın…

 

Ne demek istediğimizi anlarsınız:

 

“Saray görünümlü kumarhanenizi,

 

başınıza yıkmaya geliyoruz.”

 

Yani;

 

6’lı Masa -seçimden- galip çıkacak.

 

Cumhurbaşkanlığı koltuğu el değiştirecek…

 

Tahminler bu istikamette değil ama…

 

Farzımuhal böyle oldu diyelim.

 

Sonra nasıl yol izlenecek?

 

Çankaya Köşkü’ne avdet edilecek.

 

Muhalefetin deyimi ile;

 

Saray temsil makamı olmayacak.

 

Üniversite kampüsüne çevrilecek.

 

Hatta ODTÜ’ye verilecek.

 

Nereden çıktı bu iddia?..

 

Benden değil tabii ki.

 

Kemal Kılıçdaroğlu’ndan.

 

Aylar öncesinden böyle söz verdi, kamuoyuna…

 

"Erdoğan'ın sarayını ODTÜ'ye vereceğiz" diye…

 

Ben bu ikilinin bu fikirlerini çok sevdim:

 

Bir taşla iki kuş misali…

 

Öğrenciler ilim-irfanın yanında, sosyalleşirler:

 

Zar nasıl tutulur, iskambil nasıl oynanır,

 

Rulet nasıl çevrilir, hile nasıl yapılır,

 

Masa -hep- nasıl kazanır…

 

Güzelce öğrenirler.

 

Böylece Akşener de hayalini gerçekleştirmiş olur…

 

Akademisyenlikten gelme, ara sıra ders de verir…

 

Ne dersiniz?!.

 

 

 

 

 

İyilik karşılıksız kalmaz

 

 

 

Hayvanları çok seviyoruz.

 

Evlerimize misafir ediyoruz.

 

Bahçelerimizde sıcak yuva kuruyoruz.

 

Sokak köpeklerini, kedilerini besliyoruz.

 

Bu Yüce Dinimizin de gereği.

 

Peygamber efendimizin de kedisi vardı.

 

                *

 

Kimileri de sevgisini(!) başka türlü gösteriyor.

 

Okşanmaya, korunmaya,

 

Karnını doyurmaya, su içmeye muhtaç…

 

Hayvanları eziyet ederek öldürüyorlar.
Bunlar kötülükten nemalanan,

 

Beşerî nasibi olmayan,

 

Toplumun yüz karası, müptezel müsveddeler...

 

Bir örnekle sözlerimizi tamamlayalım:

 

Peygamber Efendimize, Eshâb-ı kiram soruyor:

 

“Hayvanlara yaptığımız iyilikler için sevap var mı?'

 

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

 

“Her canlıya yapılan iyiliğe sevap vardır."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.