Güvercin, kartal ve Trump...

A -
A +

Azerbaycan ile Ermenistan sulh ilan etti. Beyaz Saray’da hem de Trump’ın huzurunda…

 

Barışa atılan bu adım, tarihî bir adım diye nitelendiriliyor. Lakin maddelerine göz atmakta yarar var.

 

7 maddeden oluşan bu metin aslında anlaşma değil.

 

Bir iyi niyet beyanı… Diplomatik dille memorandum…

 

Asıl Barış Anlaşması seneye kaldı.

 

Dünyaya barış getireceğini söylemişti. Ama işbaşına geldiği günden bu yana, başarı sayılacak bir adım dahi atamadı. Bir başarı hikâyesine ihtiyacı vardı.

 

Nihayetinde ilk fırsatı yakaladı Trump…

 

Memorandumun en önemli maddesi: Zengezur Koridoru.

 

ABD ile Ermenistan karşılıklı çalışacak.

 

“Uluslararası Barış ve Refah için Trump Rotası”na …

 

Aslında bu madde hiç de yabancı değil;

 

İkinci Karabağ Savaşı’nı sona erdiren, 10 Kasım 2020 tarihli Üçlü Deklarasyonu çağrıştırıyor.

 

Deklarasyonun 9. maddesine göre:

 

Rusların denetiminde bir yol yapılacaktı.

 

O zaman yolun ismi konulmamıştı. Şimdi ismi belli.

 

Dikkat çeken ilginç ayrıntı…

 

ABD’nin 99 yıllığına kiralayacağı koridorla ilgili…

 

Memorandumda bir atıf dahi yapılmamış.

 

Bu gelişmeler ışığında… Türkiye’nin tavrı…

 

Bizim açımızdan bir değişiklik söz konusu değil.

 

Kısa sürede projenin devreye girmesini istiyoruz.

 

İyi niyetle çaba göstereceğiz, kararlılığımızı sürdüreceğiz.

 

Bizim için öncelikli ve önemli olan tek konu:

 

Bölgenin huzur ve istikrarına sağlanacak katkı…

 

Hangi isimle tanımlanırsa tanımlansın;

 

Zengezur Koridoru’nun hayata geçirilmesi, ülkemiz ve bölgemiz açısından çok çok önemli.

 

Gerekli her desteği vereceğiz. Neden derseniz?

 

Cevabını hemen verelim:

 

Türk Dünyası ile kesintisiz bir ulaşım sağlayacak.

 

Avrupa ile aramızda alternatif bir güzergâh oluşacak.
     ***

 

Bu süreçte de kardeş Azerbaycan’ı yalnız bırakmadık. En üst seviyede koordinasyonla hareket ettik. Ermenistan ile de diyalog kurduk.

 

Asla unutmamak gerekir ki;

 

İki ülke arasında barışın tesisi için çok çaba sarf ettik.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan yılmadı, usanmadı.

 

İki tarafla da sürekli fikir teatisi yaptık.

 

Paşinyan ve Aliyev’i ülkemize davet etmemiz, bu sürecin önemli bir dönüm noktası oldu.

 

Azerbaycan ile zaten ittifak ilişkisi içindeyiz.

 

Karabağ’ın yeniden inşasında yardımcı oluyoruz.

 

Azeri ordusunu modernize ediyoruz.

 

Paşinyan’ın da hakkını yemeyelim;

 

O da iç risklere rağmen barış sürecini destekledi.

 

Ülkemizle ilişkileri normalleştirmenin yollarını aradı.

 

Peki bu sürecin kazananları kim?

 

Bölgede barış ve istikrarı isteyen tüm aktörler…

 

Mesela;

 

Azerbaycan… ABD’nin yaptırımları sona erecek.

 

Ermenistan… Türkiye sınırını açacak.

 

Türkiye… Ekonomik gelişmelerden istifade edecek.

 

ABD…  Elde ettiği başarının avantajını kullanacak.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi;

 

"Barışın kaybedeni, savaşın kazananı olmaz."
Unutmamamız gereken bir şey daha…

 

Uzun yıllardır çözülemeyen Karabağ sorununu çözdük.

 

Bölgenin jeopolitik dengelerini değiştirdik.

 

Sakın ola…

 

Bölgeden soyutlandığımızı, etkimizin azaldığını düşünmeyin…

 

Zira son 5 senedir yaşanan gelişmeleri görmek için, bölge haritasına ve mevcut jeopolitik duruma bakmak yeterli.

 

Gerisi laf-ı güzaftır, abesle iştigal etmektir?!

 

Ermenistan ile Azerbaycan barışını sağlayan Trump, neden Gazze’nin işgal planına göz yumuyor?!.

 

Soykırımcı İsrail’e ‘yeter artık’ demiyor…

 

Liderlik tutarlılık gerektirir…

 

Barışın güvercinliğini üstlenmek çok güzeldir…

 

Gazze’de savaşın kartalı olmamak şartıyla?!.

 

 

CHP’DEN YANILSAMALAR

 

 

Terörsüz Türkiye Komisyonu çalışmalarına başladı.

 

İlk iş olarak da ismi değiştirildi komisyonun:

 

“Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” oldu.

 

Demokrasi kelimesini CHP önerdi.

 

Oldum olası demokrasi kavramını sever.

 

1960 darbesine, 1980 darbesine, yargı darbesine, 28 Şubat sürecine, FETÖ darbe girişimine, Gezi kalkışmasına, Kobani olaylarına bu yüzden hep destek verdi!?

 

Türkiye’ye demokrasi getirmek uğruna.

 

Sanki ülkemizde demokrasi yokmuş gibi…

 

101 yıldır demokrasiye özlem duyan CHP, Tek parti ve İnönü dönemlerini hatırlamıyor bile?!..

 

     ***

 

E-İmza çetesinin foyaları ortaya dökülünce, diğer siyasiler gibi o da geri kalmadı. Her konuda olduğu gibi açıklama yaptı.

 

Silivri Cezaevindeki makamından Ekrem İmamoğlu

 

Hem yargıya hem iktidara mesaj gönderdi:

 

“Benim anamın ak sütü gibi helal diplomamı iptal etmeye yeltenenler, meğer her türlü sahteciliği yapmışlar.”

 

Helal diplomanın nasıl alındığını herkes biliyor.

 

Sağır Sultan bile duydu, hayret etti. Sahte evrak, sahte beyanlarla…

 

Keşke işin içine 'ana' girmeseydi…

 

Eli öpülesi analar kutsaldır. Üzerimizdeki emekleri ödenmez. Onları alengirli işlere alet etmek…

 

Kabul edilebilecek bir şey değil…

 

Keşke bu açıklamayı yapmadan…
İmamoğlu bir kez daha düşünseydi?!.

 

     ***

 

Namık Tan, AK Parti ile çalışan bir diplomattı. Şimdi ise CHP Genel Başkan Yardımcısı…

 

Dostlar alışverişte görsün misali:

 

Tek sermayesi Türk Dış Politikasını eleştirmek! Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı hedef almak…

 

“Bakkal dükkânı” gibi büyükelçilik açılıyormuş... Fidan’ın diploması şaibeliymiş!

 

Amaç ne? "Çamur at, izi kalsın…”

 

Mümkün mü bu, tabii ki değil…

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan buna hiç fırsat vermez.

 

MİT Başkanlığında başarılı işlere imza atan, kritik bir zamanda diplomatik ataklar yapan, Orta Doğu’da barış ve huzur için çabalayan...

 

İktidarın sakin, saygın gücü… Devletin sır küpü…

 

Dışişleri Bakanını yıpratmak kimlerin işine yarar?

 

Tabii ki ülkemiz üzerinde emelleri olanların…

 

Ve dış güçlerin ayak oyunlarının kuklalarına!..

 

 

 

Akif Bülbül'ün önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.