Onunla ilk tanışmam, 1986 yılının sonlarına denk gelir. Eğitim hayatımızda bir dönüm noktası olan bir hocaydı o zamanlar. Güler yüzü, samimiyeti ve herkese el uzatan hâliyle hafızamda yer etti. Küçüğe büyük, büyüğe küçük demeden; herkesin yardımına koşan bu gönlü bol insan, “Sivaslı yiğit abimiz” olarak yer etti aramızda.
Zaman geçtikçe sadece bir öğretici değil, doğuştan bir lider olduğunu da gördük. Aldığı her görevi hakkıyla yerine getirir, inisiyatif alır, sorumluluktan asla kaçmazdı. Bu yüzden biz ona yıllardır takılarak ama yürekten “Başkanım” deriz. Şaka gibi görünen bu ünvan, ilerleyen yıllarda tam anlamıyla gerçeğe dönüştü.
2010 yılında, özel hizmet dönemini tamamladıktan sonra oturduğumuz sitenin başkanlık görevini devraldı. O günden bugüne, tam 15 yıldır, bu önemli görevi büyük bir mütevazılık ve sadakatle sürdürüyor. Başkanlık makamını hiçbir zaman bir ayrıcalık değil, bir hizmet alanı olarak gördü. Yaptıkları birikince ise ortaya sessiz ama derin bir iz bırakan hikâye çıktı. Bu yıllar boyunca, onun liderliğinde sitenin çehresi değişti. Belki birçok sakin farkında bile değil ama o adım adım, sabırla ve inançla bazı şu işleri hayata geçirdi:
·Asansörlerin revizyonu
·Güvenlik kulübesi çatısının yenilenmesi
·Tam güvenlik için turnike sisteminin kurulması
·Ada girişlerinin yeniden düzenlenmesi
·Site gelirinin artırılması için ATM’lerin yerleştirilmesi
·Blok dış cephe tamirleri
·Çatı onarımları
·Paslanan su borularının yenilenmesi
·Çöp konteynerlerinin değiştirilmesi
·Elektrikli araç şarj istasyonlarının kurulması
·Otopark kameralarının yerleştirilmesi
·Kış aylarında karla mücadele çalışmaları
·Halep’teki din kardeşlerimize yardım kampanyalarına öncülük etmesi
·Bahar ve yaz aylarında peyzaj ve bakım çalışmaları
·Aidatların çevre sitelere kıyasla daha uygun tutulması için yaptığı mali denge çabaları
Yukarıdaki her bir başlık, sadece bir hizmet değil; aynı zamanda Başkanımızın insanlara olan sevgisinin, yaşadığı yere duyduğu sorumluluğun ve göreve bağlılığının bir göstergesi. O hiçbir zaman “ben yaptım” demez. O yaptırır, geri çekilir. Belki de bu yüzden yaptıklarının çoğu sessiz sedasız geçer gider. Ama bilen bilir. Ve biz biliyoruz... Sadece yöneticilik değil, adam gibi adamlık da bir meziyettir. “Muzaffer Başkanım!”
Rumuz: Site Sakini
“Feridun Ağabey, bir insan nasıl olur da karşısındaki kimseyle konuşurken sadece kendi söylediğini duyar. Neden karşısındakini yok sayar? Sen ne konuşursan konuş seni anlamaz, seni dinlemez ve konuşmanın ona zerre etkisi olmaz. Neden hemen öfkelenir ve sinir krizlerine girer ki?” diye dert yanan değerli okuyucumuz, günümüzde insanların genel anlamda egoları bilerek bilmeyerek haddinden fazla seviyeye çıkmıştır ama ondan daha önemli olanı günümüz insanının beyni tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar çok çalışmaya mahkûm olmuş durumdadır. Tarif etmek gerekirse otomobillerde motorun su kaynatması gibi su kaynatacak seviyelerde çalışmaktadır beyinlerimiz. Bu kadar doludur, bu kadar meşguldür bu kadar kesintisiz çalıştırılmaktadır. Kimsenin sakinleşip de dinlenip de rahatlayıp da normal seviyede çalışmaya ne vakti vardır ne tahammülü... Herkesin beyni bu derece şiddetli çalışmaktadır. İnsan kendi eliyle kendini böyle çaresizliğe mahkûm etmiştir...
Önceleri sekiz on soruna odaklanan ve buna zaman ayırmakta zorlanan kimseler şimdi sürekli güncellenen bir hayata uyum sağlamaya zorlanmaktadır. Belki günde yüz konuya odaklanmak zorundadır. Bankalar, resmî kurumlar, özel kurumlar, müşteriler, çözüm bekleyen sorunlar... Saatler randevulara bölünmüş yetişecek beyin çözüm üretecek beyin beklemektedir. Bir örnek olarak herkesin bir GSM ulaşımı vardır ve herkes herkesle her an iletişim kurmaya adaydır. Zaman mekân yer kavramı kalmamıştır. En akla gelmedik, en olmadık yerde bile çalan bir telefonumuz vardır. Bir de bu telefon içinde bir dünya muhabbet. Takip etmesi ilgilenmesi ve kimilerinin de iş olarak paylaşım görevleri vardır. Dolayısıyla günümüz insanına artık saatler mesailer geceler yetmemektedir...
İnsan beyni artık bu yoğunluğun içinde “bittim tükendim” diye sinyal vermektedir. Ama çaresiz insan, dinlenmeye vakit bulmak yerine ilaç alarak, terapi alarak vitaminler takviyeler vb. alarak hayatın peşinden koşma çabasındadır. Geri dönüp baktığında ne yaptığını bile bilemeyen milyonlarca insan akşama yorgun girmekte, sabaha uyanmakta zorlanmaktadır...
Su kaynatmaya başlamış motoru ne yapıyoruz? Her şeyi bir kenara bırakıp soğutmak için kenara çekiyoruz. Su kaynatmaya az kalmış beyinleri ne yapacağız? Onların da dinlenmeye ihtiyacı yok mu? Ama hayat bu şansı bizlere vermiyor. Bugün genel anlamda kimsenin kimseyle konuşmaya tahammülünün olmaması, iletişim kuramaması en ufak bir konuşmada öfke patlamalarının yaşanmasının en önemli sebeplerinden biri de bu yoğun hayat gerçeğidir... F.A.
Anlat Derdini Feridun Ağabey'de önceki yazılar...