YAŞ ve Türkiye: Nereden nereye?..

A -
A +

Geçen hafta Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) toplantısı yapıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinde yenilikler yapıldı. Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı değişti...

 

YAŞ toplantısı yayın organlarında haber odu. Ertesi gün her şey unutuldu. Hayat olağan şekilde akmaya devam etti. Yaşı yetmeyen gençler bunun sıradan bir durum olduğunu zannedebilir. Muhtemelen konu hakkında konuşmayı ve yazmayı da gereksiz görür. Bunu bir zaman ve enerji israfı sayabilir. Ancak benim gibi yaşı yetenler ve farklı tecrübeleri olanlar için durum çok farklı.

 

Bir zamanlar diye başlayarak anlatayım, ama önce bir zamanlar diye başlayabilmenin mutluluğunu da yansıtayım ve okuyucularımla paylaşayım. Evet, bir zamanlar YAŞ toplantıları çok büyük bir olaydı. Bunun ana sebebi ülkedeki bürokratik vesayet sistemiydi. Bu sistem içinde devletin iktidar alanı bir kısmı seçilmiş siyasetçilere kalan bir kısmı daha ziyade kendi kendini atamakta olan asker bürokratlara ait olan iki kısma ayrılmıştı. Cumhurbaşkanlığı makamı da bürokratik iktidar odağının ortağı olacak şekilde düşünülmüş ve planlanmıştı.

 

Bu yapılanma içinde asıl mühim olan ve gerçek iktidar alanı bürokratlara aitti. Kritik alanlarda son sözü onlar söylerlerdi. Dediklerine itiraz eden siyasetçiler muhtıradan darbeye uzanan bir askerî müdahaleler zinciri tarafından hizaya getirilirdi. Bu durum kurumsallaşmış ve hem siyasetçi sınıfında hem de halk tabakalarında bir öğrenilmiş çaresizliğe dönüşmüştü. Bu çaresizlik nesilden nesile aktarılabildiği için aynı zamanda bir tür öğretilmiş çaresizlik olmuştu. Bu sistemin şu veya bu ölçüde dışına çıkma çabası demokratik sağ iktidarlar tarafından daima sergilendi. Bunlar kısmen başarılı kısmen başarısız teşebbüslerdi. Sanırım ilk önemli gediğin açılması da merhum Turgut Özal’ın sivil kimliğiyle cumhurbaşkanlığı makamına oturması ile oldu. Ancak bu daha ziyade bir şahsi çabanın sonucuydu ve sistemin genel niteliklerinde dikkate almaya değer bir değişikliğin yolunu açamadı.

 

Sistem çerçevesinde YAŞ toplantıları da asker bürokratların gövde gösterisine dönüşürdü. YAŞ üye kompozisyonunda seçilmiş siyasetçiler çok küçük bir azınlıktı. Başbakan bile askerler tarafından hesaba çekilirdi. Mesela 28 Şubat sürecinde merhum Erbakan’a yapılan bunun iyi bir örneği olarak görülebilir(*).

 

YAŞ’taki atama kararlarını askerler alırdı. Yani hangi askerin hangi göreve geleceğinin belirlenmesinde sivillerin etkisi yok denecek kadar azdı. O yıllarda çoğu askerî mevkilerdeki isimler toplum tarafından bilinirdi. Kimin hangi göreve getirildiği, nereye atandığı takip edilirdi. Bugün sınıfta öğrencilerime GKB kim diye soruyorum ve cevap alamıyorum. Bu o zamanlar hayal dahi edilemezdi...

 

Bürokratik vesayetin çözülmesi ve siyasetçinin öne çıkması uzun bir süreç oldu. Bunda bütün merkez sağ iktidarların rolü ve payı var. Gelişmeler Erdoğan zamanında arttı. 27 Nisan askerî bildirisine seçilmiş hükûmetin verdiği cevapla başlayan süreç zamanla iyice hareketlendi. FETÖ’nün darbe teşebbüsünün bastırılması işleri hızlandırdı. FETÖ başarılı olsaydı Kemalist bürokratik vesayetin yeri FETÖ’cü bürokratik vesayet tarafından alınacaktı. Bereket versin ki siyasi liderliğin ve halkın direnmesiyle durum değişti. Sonrasında sivillerin egemenliğini tesis edecek çeşitli reformlar gerçekleşti. Bu çerçevede YAŞ’ın üye kompozisyonu da değişti. Sivil üyeler hem çoğunluk hâline geldi hem de belirleyici rolü üstlendi.

Bir kısmı vefat etmiş bir kısmı hayatta olan tüm siyasetçilere, özellikle Erdoğan’a, bürokratik vesayetin tasfiyesinde-geriletilmesinde oynadıkları rol için teşekkürü bir borç biliyorum.
.....

(*) https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/erdogandan-beni-tehdit-mi-ediyorsunuz-cikisi-42905543

 

 

 

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.