Son zamanlarda kuşaklarımız çoğaldı ve tabii çatışacağımız kuşak sayısı da... Kuşağı ne olursa olsun, her şeyde olduğu gibi; insan olmak, güzel düşünmek ve güzele imza atmak gibi değerlerin farkında olan gençler yetişiyor. Ülkesini seven, yaşadığı toplumun değerlerinin farkında olan, o değerleri kendi hayatıyla bağdaştırarak yetişen, gelişen, geliştiren gençler...
Geçtiğimiz gün Vodafone'dan, gençlerin de içinde olduğu bir projenin sonuçlarının açıklanacağı daveti alınca zaten çok heyecanlanmıştım. Toplantı saatinden bir süre önce gittiğimde, pırıl pırıl 2 gençle tanıştırdı beni Vodafone İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Nazlı Tlabar Güler... Mert ve Sıla. İkisi de 22 yaşında. Mert ODTÜ işletme, Sıla ise endüstri mühendisliği okuyor ve dördüncü sınıfta. Onlar zaten Vodafone ile şirketin "Kampüs elçileri" programı sayesinde tanışıyormuş. Çünkü üniversite kampüslerinde 6,5 milyon genç var. Müthiş bir potansiyel. Kampüs elçileri 60 kampüste 'Bi'Düşünsene' projesini öğrencilere anlatmış. İşte Mert ve Sıla, zaten üniversiteden tanışan iki arkadaş, kafalarında oluşan fikrin birbirine çok yakın olduğunu görüp, projeyi ete kemiğe büründürmeyi hayal edip çalışmaya başlamış ve kazanmışlar. Müthiş bir beyin olduğunu gördüğüm Mert, toplantı öncesindeki ayaküstü konuşmamızda "Yardımlaşma bizim kültürümüzde var. Bu yardımlaşma sırasında alan elin veren eli görmemesi de Türk insanının vicdani geleneği" deyince deyim yerindeyse burnumun direği sızladı. 22 yaşındaki bir genç, yardımlaşma kültüründen bahsederken 'veren el, alan eli görmeyecek' geleneğimizi 'vicdani gelenek' olarak tanımlıyordu. Askıda ekmek, askıda çorba, askıda simit ve niceleri... Bunu günlük hayatta yapıyoruz, alan el veren eli görmüyor da, ihtiyaç sahibi olan kişi 'askıda ekmek var mı' diye sormak zorunda kalıyor. İşte Mert Elisert ve Sıla Uzun'un birincilik kazanan projesinde gencin 'askıda bir şey var mı?' demesine bile gerek kalmamış. Yani, proje ile bir Vodafone kullanıcısı aldığı ürün ya da hizmette 'üstü kalsın' ya da 'askıya şu kadar' diyerek, bir başka arkadaşının herhangi bir ihtiyacını karşılayabiliyor. Kitap alımında indirim, faturasına katkı, KYK ödemesi gibi... Nasıl kullanacağını da o sisteme dâhil olan öğrenci seçiyor. Rencide olmak yok, birinden yardım aldığını bilen yok, gören yok. İşte bu güzel gençler REDİ takımı kurarak, buna dair uygulama fikri geliştirdi ve bu projeleriyle de 750 bin lira ödül kazandı. Gebze Teknik, Koç ve Türk Hava Kurumu Üniversitelerinden öğrencilerin oluşturduğu VZEN takımı, ekran süresini kontrol etmeye yönelik yapay zekâ destekli proje fikirleriyle ikinci olurken, Ankara Medipol ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitelerinden öğrencilerin kurduğu Fiber Sarsıntı Takımı, geliştirdikleri deprem erken uyarı fikriyle üçüncü oldu. İkinci takım 500 bin, üçüncü takım ise 250 bin lira ödül kazandı. Ayrıca ilk 3'e giren takımlara staj programlarında öncelik tanınırken, son 10 takıma ise liderlik ekibine 'tersine mentorluk' imkânı sağlamış Vodafone... Bu takımlardaki gençler için büyük fırsat. İş alanları olan şirketlere erken nüfuz etme, yapabileceklerini erkenden görme fırsatı; müthiş birer öncelik bana göre. Maratona 2000 gencin katıldığını söylersem, sanırım ne kadar güzel bir kitleye umut ve gelişim hırsı aşılandığını da göreceksiniz...
İnsan bu güzellikleri gördükçe umudu artıyor. Birinci takımda yer alan Sıla'nın da dediği gibi; tersine beyin göçüne dahi katkı sağlayacak gelişmeler bunlar...
Gelelim, bu güzel projenin başındaki isimlere... Vodafone Türkiye'nin İcra Kurulu Başkan Yardımcıları Nazlı Tlabar Güler ve Meltem Bakiler Şahin'e... Nazlı Hanım bu süreci öğrenciler ile Vodafone arasında güçlü bir bağ kurmak için çok önemli fırsat olarak görürken, gençlere de "Geleceğin iş dünyasında dayanıklılık ve çeviklik gibi insani beceriler kritik olmaya devam edecek. Bu tablo hem belirsizlik hem fırsat barındırıyor. Biz, bu belirsizlikleri gençler için fırsata çevirmek üzere onların hep yanındayız" mesajı veriyordu.
Meltem Hanım ise FreeZone ile gençlere sundukları avantajların, kendilerinin gençlerle iletişimi güçlendirmek adına büyük fırsat olduğunu belirtirken, bu yarışmanın jüri üyesi olarak beyin fırtınasına şahit olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Bu buluşma, bir şirketin 'yaptık, yapıyoruz, yapacağız' açıklamasının zemini değildi. Umudun, güzel duyguların, fırsatların güzel ellerde neye dönüşebileceğinin bir göstergesiydi daha çok...
Canan Eraslan'ın önceki yazıları...