Türkiye'nin terapisi
Geçen haftalarda yazmıştım, bu senenin modası psikolojik diziler diye...
Netflix'te bu türde bir dizi gösterime girdi ama ne dizi!..
Ne Kırmızı Oda'nın suniliğine benziyor ne Masumlar Apartmanı'nın samimiyetsizliğine...
Dizinin ismi: "Bir Başkadır"...
Berkun Oya'nın yazıp yönettiği yapım, başörtülü bir kızın psikiyatrist terapileri üzerinden sınıfsal dokundurmalarla başarılı bir Türkiye sorgulaması yapıyor.
Sosyal medyada herkes başroldeki Öykü Karayel'in performansına dikkat çekti.
Karayel gerçekten çok iyi bir oyunculuk sergilemiş. Çok sahici, çok doğal.
Diziyi güçlü kılan da konusu kadar bu sahiciliği başarılı şekilde yansıtan oyuncu seçimi olmuş.
Yapımda ailesi tarafından yurt dışında okutulmuş, başörtülü ön yargısıyla yetiştirilmiş psikiyatrist kendi ülkesinin gerçekliğiyle; kendisine tedaviye gelen kız ise bastırılmış duygularıyla yüzleşiyor.
Psikiyatrist şöyle diyor bir sahnede:
"İçimde kaçamadığım kurtulamadığım bir öfke var. Anormal bir huzursuzluk oluyor içimde ama en derin bir yerde durduramıyorum. Ne zaman başı kapalı biri gelse otursa karşıma her seferinde, 'saçmalama Peri' diyorum. 'Onca sene okudun, ettin, bu ne ayrımcılık? Ötekileşme bu... Sen bunu yaparsan... Yapma bu işi. Hasta görme...' Yok durduramıyorum kendimi...
Bu düşünceler çocukluktan beri yerleşmiş benim kafamın içine. Annemin babamın b.k yemesi. Başı kapalı biri 'öcü gibi' bir şeydi annem için. Eve gelen kadının başına laf ediyordu.
Onlar güçlü olan. Çoğunluk onlar. Biz kendi ülkesinde akvaryumun içinde... Senin benim anlamamız mümkün değil. Apayrı ülkelerde yaşıyoruz bu insanlarla..."
Arkadaşının "Kafasında çuvalla geziyor. Kız saçını kapatmış o kafasını. Gizli faşist" diye tarif ettiği psikiyatrist, "aydın yabancılaşması"nı çok iyi özetliyor. Dilerim benzer sorgulamaların ve yüzleşmelerin devamı gelir...
İtilaf basını
* Rus Vedomosti gazetesi: Karabağ savaşı, Ermenistan'ın yanı sıra Rusya için de felaketle sonuçlandı. Başarılı bir ara buluculuk ve barış güçleri konuşlandırmaktan oluşan aldatıcı bir dış politika zaferinin ince perdesinin arkasından çok yakında acı bir gerçek ortaya çıkacak. Türkiye'nin prestiji ise tam tersine muazzam bir şekilde arttı. Canlanan Türkçülük, Sovyet sonrası bütünleşmeye göre daha cazip bir proje hâline geldi.
* Fransız L'Opinion: Ermenistan'a taraf ve Türkiye düşmanı olan Fransa için Dağlık Karabağ konusu Suriye ve Libya'dan sonra başka bir başarısızlık oldu.
* İngiliz Telegraph: Azerbaycan-Ermenistan savaşının en büyük galibi Türkiye. Rusya Kafkasya'da barışı sağlamış olabilir ancak savaşı Türkiye kazandı.
'İtilaf Devletleri'nin basını Karabağ zaferiyle ilgili işte bunları yazdı... Ama Türkiye'de bazı gazeteler ülkesinin başarısını ideolojik körlük sebebiyle görmedi!
Dönüşümün işareti
Cumhurbaşkanı hukuk, ekonomi ve demokrasi alanında reform yapacaklarını duyurdu, dönüşümün işaretini verdi.
Aslına bakılırsa ilk sinyal Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'den geldi.
Gül, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen sempozyumda çarpıcı sözler söyledi.
Şöyle dedi Gül: "Anayasa Mahkemesi bir karar verip 'Mahkemenin buna uyar mı uymaz mı?' gibi bir öngörülebilirliğin olmadığı yerde yatırımda hukuk öngörülebilirliğinden bahsetmek mümkün değildir. Asıl olan adaletin yerine gelmesi. Hâkim, savcılardan beklentimiz 'Kim ne der, ne düşünülür' şeklinde değil, 'Dosya ne der, Anayasa ne der, hukuk ne der?' şeklinde karar vermesi..."
Malûm Anayasa Mahkemesi CHP'li Enis Berberoğlu hakkında "hak ihlali" kararı vermiş ama Ağır Ceza Mahkemesi yeniden yargılanmasına yer olmadığına hükmetmişti. Bu da ciddi tartışmaları beraberinde getirmişti.
Gül'ün mesajı evvela hâkimlereydi... Sonra? Sonrasını ilerleyen zamanda göreceğiz.