- İddianamede, İmamoğlu'nun kamu gücünü iş adamlarına yönelik baskı aracı haline getirdiği ve sistematik olarak onların açıklarını yakalayıp tehdit ettiği öne sürülüyor.
- İddialar, HTS kayıtlarıyla, tape'lerle ve belgelerle destekleniyor.
- CHP ve medyası, iddianameyi, iktidarla eş güdümlü olarak algılıyor ve savunmada bulunuyorlar.
- Kitapçılar Sokağı gibi kültürel projelerle Fatih ilçesinde bir dönüm noktası yaşanırken, Cağaloğlu'nun yayıncı ihtiyacına da tarih sahiplik ediyor ve umut vadediyor.
İstanbul'da Saraçhane merkezli yolsuzluk ağına yönelik hazırlanan iddianame muhalif kesimi ikna etmedi!
Düne kadar 'Hani nerede iddianame?' diye söylenip duranlar bu sefer 'kılçık' aramaya başladı.
Metin siyasiymiş, post modernmiş... Savcı siyaset yapmayı cezalandırmak istiyormuş... Olağan siyasi faaliyetler suç gibi gösteriliyormuş... Cumhurbaşkanının kullandığı "ahtapot" kelimesi iddianamede de yer alıyormuş... Yine gizli tanıklar varmış... İtirafçılar bilmem kaç defa duydum, olabilir, öğrendim gibi kelimeler kullanmış...
Bir sürü lakırtı.
Elbette teknik itirazlar olabilir. Adı üstünde iddianame. Ama bu, dosyanın temelsiz olduğu anlamına gelmez, gelemez.
Nitekim İmamoğlu adına racon kesip tahsilat yapan Adem Soytekin, Yakup Öner, Ertan Yıldız, Sarp Yalçınkaya gibi kişilerin iş adamlarına nasıl çöktüklerini söylediği itirafları kapı gibi duruyor. İddialar HTS kayıtlarıyla, tape'lerle, belgelerle destekleniyor. Öyle ki hiçbir davanın delilleri bu kadar somut değildi.
Yakın geçmişte birçok dava ve binlerce sayfayı tutan iddianameler gördük. Büyük büyük ceza istemleri oldu. Ama yeri geldi Altan kardeşler gibi ağırlaştırılmış hapse mahkûm olup tahliye edilenler çıktı. Yani istemler büyüdükçe sanki iddiası küçülüyor. Burada da casusluk gibi söylemler çok iddialı geliyor bana.
Oysa ortada çok büyük yolsuzluklar var. Okurken insanın ağzı açık kalıyor.
İmamoğlu halktan aldığı desteği yolsuzluğa tahvil etmiş. Kamu gücünü iş adamlarına yönelik baskı aracına dönüştürmüş. Sistemli şekilde işletme sahiplerinin açıklarını yakalayıp tehdit etmiş. Belediyeye işi düşenlerin meşru taleplerini kirli pazarlıklara konu yapmış. "Bağış" adı altında rüşvet almış. Dolayısıyla "iddianame boş" demek, boş konuşmaktan başka bir şey değil...
Bu evsafta bir çalışma başka bir kişi hakkında yazılmış olsa Soner Yalçın, İsmail Saymaz, Murat Ağırel, Barış Terkoğlu lime lime ederdi, CHP medyası âdet açarmıha gererdi!..
Karar verilmiş!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Karar gazetesini ziyaret etti. Gazete ertesi gün Özel'in "Çalıştık diye hedef olduk" ifadesini büyük puntolarla manşetine taşıdı. Haberde CHP liderinin "Milletin parası millete hizmet için harcandı. Eğer o paraları biz yeseydik AK Parti bize ilişmezdi" şeklinde komik ötesi ifadelerine yer verildi.
Karar yazarları da Özel'i güzelleme yarışına girdi. Yılların Fehmi Koru'su, ayyuka çıkan o kadar belgeye rağmen yargı sürecini Yassıada ve İstiklal Mahkemesi garabetiyle eş tuttu. İddianameyi "İktidarla eş güdümlü gazetelerde ve ekranlarda mart ayından bu yana haber olarak verilmiş, gönüllerinde yatanı saklamayacak kadar tarafları belli ekran şahsiyetlerinin yorumlarına konu olmuş iddialardan oluşuyor. Yeni bir unsur yok" diye hafife aldı.
Oysa Özel, kendi haberlerinde "Parayı sistemin içinde elimizi sürmeden hizmete çevirme suçundan yargılanıyoruz" diye itiraf etti. Karar sonraki gün İmamoğlu'nun "metro, kreş, yurt yapmak suç sayıldı" ifadesini başlığa çıkardı. Dün de İmamoğlu ile röportajı manşete taşıdı. Cumhuriyet, Sözcü, Nefes, OdaTV bile savunamazken Karar'a ne oluyordu? Satır aralarından okuduk ki CHP’liler Karar üzerinden muhafazakâr seçmenlere ulaşmak istiyormuş. İmamoğlu'nu savunma görevi Karar'a verilmiş.
"Bırakın kaçsın"
Başlıktaki cümleyi CHP Genel Başkanı Özel, İmamoğlu'nu savunmaya çalışırken söyledi. Sözcü gazetesi de aynen "Bırakın kaçsın"başlığıyla manşete taşıyarak sıvadı. CHP ve medyası fara yakalanmış tavşan şaşkınlığı yaşıyor!..
Kitapçılar Sokağı
İstanbul'un sahipolduğu tescilli kültür varlığının üçte biri Fatih'te bulunuyor. Tarihî Yarımada tarih ve kültür membaı. Bir vakitler basının kalbi de burada atıyordu. Gazeteler iç içe sırt sırta omuz omuzaydı. Babıali'yi önce basın sonra yayıncılar terk etti;daha doğrusu ettirildi... Yayınevlerinin yerini oteller aldı. Cağaloğlu'nun kâğıt ve mürekkep kokulu muhitlerinde mantar gibi içkili yeme içme mekânları türedi. Fahiş kiralara direnen üç beş yayıncı da çaresiz tehciri yedi. Tarih gitti, kültür gitti, zarafet gitti. Biz de bu nobranlığa ve işgale itiraz etmiş Cağaloğlu'nun "Yayıncılar Sitesi" olması gerektiğini yazmıştık. Ve Fatih'i "kütüphane ilçesi" hâline getiren Belediye Başkanı Ergün Turan çok güzel bir şeye öncülük ederek Cağaloğlu'na "Kitapçılar Sokağı" yaptı. Bunun projelerinin başında geldiğini söyledi. Önceki gün açılan sokakta şimdilik 12 yayınevi var. Dileriz artar.

