Bin ölç bir biç

A -
A +

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” diye büyütüldük, büyüdüğümüzde de öyle olduğunu gördük… Bir toplantı sebebiyle Moskova’dayım. Zaten yapı olarak evhamlıyım. Balkan kökenli ninemin Rus mezalimine dair anıları ve hikâyelerinden dolayı da tamamen ön yargısızım :) Neyse, indik, vardık; toplantı Rus Devlet Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Akademisinde. Yol yorgunluğu, aşırı sıcak, nem derken toplantı ortasında bi baktım ki; sesler uğultuya dönüşüyor, masada oturanlar klonlanıyor. Aynı kadından iki, aynı adamdan üç, bejj falan olmaya başladı… Benim gözüm karadır da… Bu kadar göz kararması fazla, tansiyon düştü; bayılıyorum...
Yalpalayarak çıktığım salon, heykellerin sergilendiği galeriymiş. Loş, kasvetli, bir sürü “anadan üryan” adam heykeli ve onları beklemekle görevli yaşlı biri! “Uzanabileceğim bir yer var mı” dedim kadına. “Size koltuk tahsis etmek durumunda değiliz!” dedi, tıpkı ninemin tasvir ettiği Moskof suratıyla.
Etraf fırıl fırıl dönüyor; yığılmak üzereyim... Tutunacak yer aradı elim... “Heykellere dokunmaaa!” çığlığı attı kadın. Ne dokunacağım! “Tükürürüm ben böyle sanatın içine!” Neresini tutayım ben bu çıplakların?! Veee... Güm!..
Gözümü açtığımda revirdeydim. Başımda bir sürü insan, teki doktor. Pamuğa bir şey döküp koklatmaya çalışıyor. Ahah! Annem tembihlerdi; koklama çiçek falan içine toz, gazozuna ilaç atarlar! “Uzak dur benden!” diyerek ittirdim. Doktor, diğerlerine tercüme ettirdi; Nişadırmış koklattıkları, ayıltırmış. Ben anlamam, uzaylıya bile otopsi yaptığını iddia eden bir millet bana neler yapmaz ki?.. Sosyal medyada “Savulun bre Rus hatunları, ben geldim! İnlerine gireceğiz!..” falan yazmıştım... Okumuşlar mıdır ki? Şakaydı ki! İstihbarat servisleri gözünde en şüpheli tipler gazetecilerdir. Şu uçak düşürme meselesi? Ehi, ehi… Halletmiştik, ya hani? Öpüşüp barışmıştık ya haniiiii?!! Süründürecekler ya gı, beni Moskof zindanlarında, fırkh...
“Tansiyonun dört buçuk, bu hapları içmelisin” dedi doktor. Üç tane dilaltı. Sanırım birileri düğmeye bastı!.. Dirensem de birini çiğnedim, diğeri dişin arkasında, öteki de avucumda. “Sakladığını gördüm” dedi doktor. “Çiğneyeceksin!” “Zati var yaa, siz tarihte Rasputin’e de siyanürlü kurabiye verdiydiniz” diye mırıldandım. Müzevircinin teki de, her kelimeyi çeviriyor. Doktor beni yumuşatmaya çalıştı; “Bizden çok insan geliyor ülkenize. Hiç mi Rusça kelime öğrenmediniz?” “Sizin hatunlardan tek duyduğumuz; “sen verecek yüz dolar” deyince adam delirdi! “Zıbriçka mıbriçka, niyet zoota çooota” sövüyor sayıyor... du... ki... Birden sustu, panik başladı; “Tansiyon 4’e düştü ambulansss!”...
“Türrrkish Doctor pliiizz” dediğimi hatırlıyorum. Türk doktora kavuşmuştum. Klasik SGK doktoru gibiydi; muayene falan etmedi. “Bacım nazara gelmişsindir...” dedi, gülümsedi... Bir kesme şeker verdi. Şifa niyetine ya Rabbi... Tansiyon, şeker pıt yerine geldiii... :)
Ben size “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” demedim mi?!.

Ninem diyor ki: 
Tevekkül et ama barutunu da kuru tutmaya bak.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.