Kabul, ben de bezdim! Sanki şimdiye dek herkes biliyormuş da, bugünü bekliyormuş gibi, ne yana kafamızı çevirsek 'kolbastı'. Adını ilk duyduğumda bir börek çeşidi zannetmişken, seyredince "yav, ne enerjik gençler, vay anam bu nasıl hareketler? Ne enteresan bir oyun, hey gidi gençlik..." falan diye düşünmüş ve sevmiştim. Ancak bir işin cılkını çıkarma konusundaki yüksek tahsilimiz tam gaz devam etmekte! Belki de bu yüzden insanlar tepki duyuyor kolbastıya... Virüsü kapanın artık vurulması gerektiği korku filmlerine benziyor durum!.. Herkes mısır patlakları gibi sekiyor... O bacaklar, gövdeden ayrılıp kendi başlarına takılacak diye korkuyorum! Hoplamalı zıplamalı, el kol bacak, ayak kafa, dizkapak kalça hepsinin başka yerlere salındığı fantastik bir koreografi... 'Sosyal cinnetin eşiği ve kolbastı' temalı tartışmalar başlatacak sosyologlar. "belki de atalarımız bunu bilinçli bir şekilde unutturmaya çabaladı, didindi! İyi bir şey olsaydı dirilmek için bugünü mü beklerdi?" diyenler var. Maden Karadeniz folkloruydu, bir sürü horon, taka, hamsi eksenlisi mevcutken neden bir tane bile "pirgün, Temelle Dursun kolbastı oynayilarmuşş" diye başlayan fıkramız yok?" diye soranlar da... Ama kabul edin çok keyifli görünüyor. Beş yaş öncesinde utanma duysusunun daha az olmasının verdiği cesaretle piste atılıp yaptığımız anlamsız hareketlerin tadı var kolbastıda! Evde kimse yokken Hint dansı figürleri bile yapabilen ve fakat düğünde dernekte armut ağacı gibi dikilen mahcuplar için, karbonhidrat ağırlıklı beslenip spordan nefret eden eni boyu bir yurdum insanı için de kolbastı nimettir nimet... Belki de kolbastı güzel bir dans değildir. Hatta belki dans bile değildir ama bir kültürel etkinliğin geçmişi varsa, az kişi için bile olsa değerlidir. Ayrıca, oynayanlar çılgınca eğleniyor gibi duruyor uzaktan! İzleyenleri pek umursadıklarını ise sanmıyorum. Eğlenmenin güzel tarafı da bu değil mi? Ez cümle, uzun fikir teatileri ve tartışmalar sonunda bendeniz ve ördeğim Dütdürü bu dansın, yeni nesilin 'çılgın atmak' dediği şeyin Karadenizcesi olduğu kanaatine vardık. Kolbastıya bu mantıkla yaklaşmak lazım. Çok da fazla yaklaşmamak lazım tabi, hakikaten insan kendini kaybediyor... Yazıyı bitireyim, yerde döneceğim!... >> Ninem diyor ki: Çöreğinde çiği olan gocunur