Şampiyonluk yarışındaki takımları yazarımız HASAN SARIÇİÇEK değerlendirdi!
Galatasaray, içerde hangi kaosu yaşarsa yaşasın aldığı saha sonuçlarıyla hedefe doğru tam yol ilerliyor. Gerçi henüz ligin başı derenin altından çok su akacağı kesin ama Okan Buruk ve talebelerinin Kadıköy'deki 3-1'lik zaferi Jose Mourinho'nun karizmasını çizdiği gibi sarı-lacivertli camianın içine fitili ateşlenmiş bombayı bıraktı.
Fenerbahçeliler koro halinde "Ali Koç istifa" diye tempo tutuyor.
Dahası... Kötü gidişattan sorumlu tuttujkarı Acun Ilıcalı'yı da istenmeyenler arasına ekleyerek.
Şimdi kritik soru; "Ne olacak bu Fenerbahçe'nin hâli?"
En azından sezon başında flaş transferlerle "O sene bu sene" diye sarı lacivertlilerin gönlünde ümit çiçekleri açtıran Ali Koç'un yerinde ol da çık işin içinden çıkabilirsen.
Kalmak mı zor, gitmek mi?
Doğrusu karar vermek zor, hem de çok zor!
Galatasaray bu ligin iyisi… Okan Buruk Hoca bu ülkenin en stratejik teknik adamı.
Nereden mi çıkarıyorum bunu?
Uygulamalarından, maç taktiği, maç stratejisi, kadro seçimi ve yönetiminden… İç saha dış saha ayırımı yapmaksızın yüksek bir öz güven ile Galatasaray’ı zafer için oynatmasından. O coşkuyu, heyecanı, azmi ve inancı futbolcularında yaşatmasından. Kurguya bakar mısınız?
Sara-Mertens ve Barış Alper ile merkezde sayısal üstünlüğe sahipler ve bunu oyuna mükemmel yansıtıyorlar. Victor Osimhen’i paslarla beslemek ve gerisinden gelen oyuncuları ceza sahası koşularıyla pozisyona sokmak akıllıca bir stratejiyle oynatmalarından.
Sara demişken… Çaykur Rize maçındaki resitali ve Kadıköy'deki şok ama şık golünden sonra Sara, Galatasaray ve Okan Buruk'un eli ayağı, gözü kulağı gibi günden güne vazgeçilmezi oluyor. Rakipleri de bu oyuna çare üretemiyor.
O kadar çok ki, hangi birinden başlayayım. Fenerbahçe Dusan Tadic ve Maximin'nin hücuma çıkarken yaptığı kanatlardaki top kayıplarına engel olamadı. İrfan Can Kahveci gibi bir motorik gücü ilk on birde düşünmedi. Oyun kilitlendiği anda maçı kazandıracak hamleleri yapamadı. Maç önü tepeden bakan açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Fenerbahçeli oyunculara Galatasaray derbisinin önemini gereği gibi anlatamadı. Çünkü kendisi daha kavrayamadı.
İstatistiklere bakınca ilk yarıdaki oyun Fenerbahçe lehineydi ve "Ezildi" ifadesini Fenerbahçe’ye yakıştıramam ama istatistik maç kazandırmıyor ki… Sayılar bazen sizi yanıltır.
Buna rağmen Szymanski ve Oosterwolde yakaladıkları fırsatları değerlendirebilse ya da Torreira’nın şutu Livakovic’in sırtına çarpmasa skor farklı olabilirdi.
Maalesef gol atamıyor da yiyorsanız bu sonuç kaçınılmaz olur, oldu da!
Fenerbahçeli oyuncular çok arayacakları önemli fırsatları harcadı,
Mourinho ve Acun Ilıcalı'nın maç önü ve sonrasındaki, "Premier Lig havasındaki soft açıklamaları" çok tartışıldı hâlâ da tartışılıyor, neden? Futbol özünde böyle mi algılanmalı?
Dahası ''Hak edene hakkını teslim etmek'' gibi bir zihniyet değişimi mi gerekiyor bizde de?
Fenerbahçe taraftarını canı gönülden alkışlıyorum.
O nezih geçen derbideki vakar, olgun ve çentilmen davranışlarını ile yeni bir dönem başlattılar. Sahalarımızda asıl görmek istenilen değer budur.
Eleştiri bir haktır ve yol göstericidir. Hiç kimse mükemmel olmadığına göre fayda ve kaliteli sonuç anlamında herkes eleştirilebilir, eleştirilmelidir de. Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Ersun Yanal, Aykut Kocaman bugün için Okan Buruk, Çağdaş Atan, İlhan Palut ve Selçuk İnan eleştiriliyorsa ki eleştiriyor, Mourinho da eleştirilmelidir.
Futbolda dün yoktur, bugün vardır. Geçmişteki başarılı kariyerinizin bir yere kadar kredisi olur ama bu sonsuz kredi değildir. Çünkü dünya her geç yeniden kurulur ve her maç ayrı bir hikayedir. Mourinho da Fenerbahçe'ye kazandırdıkları ve kaybettirdikleri anlamında işin taktiği, kurgusu, sistemi, tercihler noktasında kurduğu on bir, kulübedekiler ve mevcut potansiyelin ne ölçüde sağlıklı değerlendirildiği veya değerlendirilemediği noktasında eleştirilmelidir.
Beşiktaş 5 maçlık periyotta kaybetmese de sürekli kazanacak takım havasını vermiyor. Gerçek o ki; nefis kurtarışlar yapan Kaleci Mert, müthiş oyun kurucu Rafa Silva, ''golcü'' tanımının içini dolduran İmmobile ve biraz da Rashica üzerine kurulu bir takım, Beşiktaş. Belki rezerv güç olarak biraz da Semih Kılıçsoy, Gedson ve Mario'nun gayretinden söz edebiliriz.
Bu esas olan dört oyuncuyu çıkarırsan takım eski takım haline alacakmış gibi duruyor.
Diyeceğim o ki; sihirli dokunuşuyla Beşiktaş'ı küllerinden ayağa kaldıran Givanni Van Bronchort yeni çıkış yolları bulmalı. Takıma en az iki takviye şart.
Acun Ilıcalı Mourinho’yu alıp gitsin, Hull Cityde teknik direktör yapsın. Taraftar Aziz Başkanı istiyor!