Ah Alpay''ım ah!.. Senin gibi ahlâk güzeli, akıl dolu bir yıldız futbolcu böyle davranır mı hiç? Daha 30.dakikada kırmızı kart görüyorsun, takımı 10 kişi bırakıyorsun, bütün planları alt-üst ediyorsun... Yazık... Çok yazık... Oysa sen şampiyonanın buraya kadar olan bölümünde bu takımın yıldızıydın. ne oldu sana böyle? Oynadığın oyun futbol, boks değil ki... Nereden geldi yumruk atmak aklına... Ah kör olası şeytan, hep Alpay''ı mı bulursun aldatmak için... İngiltere - 96''da çocuğun kanına girip, Hırvat futbolcu Vlaovic''e izin verdirdin. Euro-2000''de de kırmızı kart gördürttün. Ah seni şeytan ah... Biliyorum... Biliyorum, benim şeytan işi diye yorduğum bu olaya birileri profesyonellik diyecek... El insaf beyler!.. Bu tamamen büyük hedefe aşırı kilitlenmenin bir neticesi, aksi takdirde, Alpay''ın kırmızı kart görmesinden hemen sonra Okan, bir pozisyonda hakeme çıkışıp sarı kart görür mü? Görür işte... Çünkü; stres de, hedef de, heyecan da büyüktü. Alpay''ın üzerinde bu kadar durmamızın sebebi, ne yazık ki; gördüğü kırmızı kartla takımın savunma düzenini bozmuş olmasındandır. Alpay''sız defansımız yol geçen hanı gibi oldu. Gelen vurdu, giden vurdu... 1 metreden, 20 metreden, 50 metreden... Eğer kaleci Rüştü yine gününde olmasa, dün Portekiz önünde bozguna uğrardık. Panter kalecimizin ne yazık ki, ilk golde kusuru vardı. Boşa çıkmıştı. Ama Rüştü ne yapabilirdi ki; burnunun ucundan vuruyordu Portekizliler... Maçın seyrinde, sonucun tayin edilmesinde hakemin katkısı oldu mu? Doğrusunu isterseniz, avantaj kuralları ve takımımızın kazandığı penaltı dışında Couta''ya kart göstermeyerek biraz Portekizliler''in ekmeğine yağ sürdü. Ama penaltı bizim için kaymaklı kadayıf gibiydi. Ne var ki, o kadayıf zehir oldu bize... Kendi takımında ve milli maçlarda hiç penaltı kullanmayan Arif, topun başına geçti. Sanki içime doğdu, tribünden avaz avaz bağırıyorum, "Çekil topun başından, Tayfur kullansın" diye... Lakin duyaramıyorum sesimi... Sonuç hicran... "10 kişilik takımla bu kadar" diyerek teslim olmuyor milliler... Hakan Şükür, sanki motor takmış, defansa geliyor top alıyor, ortaya geliyor pas veriyor, hücuma çıkıyor gol arıyor. Ama bir Hakan ne yapabilir ki?.. Oktay''a kızıyorum; böylesine büyük yetenekler neden kenarda oturur diye... Kendilerine güven duymuş, kampa çağırmış bir hoca var başlarında... Mustafa Denizli istiyor ki, her iki futbolcu da oynasın... Fakat ikisi de nereye geldiğinden habersiz. Sergen, sanki pehlivan gibi yağ bağlamış, ağırlaşmış, ekmek yediği mesleğine ihanet ediyor. Oktay''ın kronik böbrek ağrıları tutmuş... Oysa aynı Oktay, dört yıldır bu hastalığı çekiyor ama oynuyordu da... Sevgili Oktay neden Mustafa hocana gelip de Belçika maçında oynamak istediğini söylemedin?.. Senin gibi bir yıldıza, oyuna küsmek yakışmaz. Çıkarsın, aslanlar gibi idmandaki performansınla, kamptaki azmin ve performansınla kendini hissettirirsin ve böyle bir "Arena"da tarih yazarsın... Ama sen, yeteneklerinden de bu şampiyonanın büyüklüğünden de habersizsin sevgili kardeşim... Yazık çok yazık... Herşeye rağmen bu takımda oynayan, oynamayan herkesin alnından öpürüyorum... Buraya kadar bile gelmeleri bir çokları için hayâl edilemeyen bir olaydı. Ama onlar, çoklarının hayâl bile edemeyeceği olayı gerçekleştirdiler. Bir kere daha tebrikler, hepinizi kutluyorum... Aslanlarım benim...

