“Hayalimizin peşindeyiz!” diyordu Okan Buruk. Galatasaray’ın hocası oyuncularına, “Gruplara kalalım, kasamız dolsun, yüzler gülsün” motivasyonunda bulundu ama oyun değil de plân tuttu.
Ah, 1-0 öndeyken adamlar öyle bir uyuttu ki, Hestad’ın golü endişeyi dağ gibi büyüttü, Berisha yüreğimizi ağzımıza getirdi ama Polonyalı hakem işi düzeltti. Offf!
İcardi varsa gol de var, ümit de var gelecek de. O tebessüm dolu yüz, sahada oldu mu, bir başka güven veriyor insana. Niye? İcardi golün her türlüsünü atıyor, bütün kapıları açıyor da ondan.
Hele “Tete ile daha bir güzel ve mutlu golcü” diyeceğim ama Brezilyalı kanat oyuncusu hücumda iyi olsa da savunmada zayıf. Tete, Mertens ve Kerem Aktürkoğlu, İcardi’yi daha fazla pasla beslemeli ve rakibe geriden oyun kurdurtmamalıydı.
Aman! Takım savunmasına dikkat! Şimdiden söyleyeyim… Bu sistem, bu temaslı oyun ve Molde önündeki bu denli zaafı başka takımlar asla affetmez gruplarda.
Dahası neden bu kadar çok top kaybeder Galatasaray takımı? Bu seviyedeki oyunda topun arkasında kalmak gerekmez mi? Topu kaybediyor, pozisyon veriyor, gol yiyorsun. Ya maç uzasaydı, kalite farkı sorgulanmaz mıydı?
Tamam ilk maçın 3-2’lik avantajını, erken gelen İcardi’nin penaltı golü ile sağlamlaştırdın. Fakat ne pozisyonlar verdin Molde’ye. Bravo Nelsson’a dün savunmanın kahramanıydı, geçit vermedi rakibe. Bir bravo da Angelino’ya, frikiğiyle stresimizi bitirdi diye. Fakat oyunda daha kontrollü olmak gerekmez mi?
Takımın mendireği Torreira neden ikiye birlerde tek yakalanır? Kerem Demirbay iyi niyetli çok da çalışkan ama belli ki henüz hazır değil. Gruplarda takviye şart Toreira’nın yanına. Yoksa Molde’nin dün kaçırdıklarını Manchester gibi takımlar affetmez Şampiyonlar Ligi’nde.
MAÇIN ADAMI: Torreira