Bir semt takımı, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’la rekabet edebilir mi?
Bir dönem etti Sarıyer takımı; holding gibi yönetimiyle…
Hem de büyüklere taş çıkartan Rıdvan Dilmen’li, Sead Çelebiç’li, Kaptan Mehmet Kalkavan’ın etrafındaki yıldızları Sercan Görgülü, Alpay, Hakan, Engin, Erdem, Sedat ve ası – yedeğiyle o göz kamaştıran kadrosuyla.
‘’Ne oldu o takıma?’’, demeyin… Cevabı belli…
Ne demişler?
’'Balık ya baştan pişer ya da baştan kokar.’’
O parlak, şaşalı dönemi hatırlıyorum da bugün bile hâlâ büyük heyecan duyuyorum.
Düşünün… Başkan Erdal Aksoy vizyon sahibi ve büyük hedefleri olan biriydi.
Başkan yardımcıları İlker Birsel, Macit Yalçınkaya, Ahmet Deha Otmar, Haluk Yarar ve Mehmet Tuna hepsi önemli iş insanı ve hepsi de ‘’Biz Okyanuslara açılması gereken takımız’’ iddiasındaki kişilerdi.
Dahası muazzam bir organizasyon ve harika bir takım oyunu…
Düşünün… Kırkın üstünde dernekte yöneticilik ve başarıyla sosyal hizmetleriyle parmakla gösterilen; iş insanı Maral Öztekin; özgün projeleriyle Sarıyer’e adeta seyirci/taraftar patlaması yaşattı.
Öztekin ve arkadaşları ‘’Biz bu stada sığmıyoruz’’ diyerek Sarıyer Mersinli Ahmet Stadı’ndan o takımı çıkarıp, bir hafta Fenerbahçe, diğer haftalarda Dolmabahçe ve Ali Sami Yen Stadı’na maçlarını oynatarak Sarıyer’i bütün İstanbul’a mal ederek futbolseverlerin ikinci takımı olarak takdire şayan bir yönetim gösterdi.
Nasıl mı, çünkü hepsi işi bilen ve kendini kulübe adamış yöneticilerdi…
Mesela sahanın içini bilen, eski takım kaptanı ve o dönemin Futbol Şube Sorumlusu Eyüp Odabaşı bir efsaneydi.
Sarıyer’in kurumsal hafızası, Kulüp Müdürü İbrahim Bağcı ve diğerleri hepsi özel seçilmiş gibiydi.
Hepsi de ‘’Ben’’ yerine ‘’Biz birlikte Sarıyeriz’’ düsturunu benimsemiş yöneticilerdi.
Kulübü, insan ve varlık kaynaklarıyla en verimli, en faydalı ve kârlılık esasına dayalı Holding yönetir gibi profesyonelce yönetirlerdi.
Nereden mi, biliyorum.
Kulübün o kadar içindeydim ki, sanki yönetici gibi yönetim kurulu toplantılarına katılıyor, yönetici gibi fikir üretiyor ve kritik katkıda bulunuyordum oradan biliyorum.
Akılcı transfer, kaynakları yerli yerinde kullanarak dönemin en iyi futbolcularını bir araya getirmekle yetinmeyip, başlarına Candan Tarhan, Ahmet Suat Özyazısı, Markovic gibi takıma boyut atlatacak hocaları getirerek, yerinde sezon planlaması ve kulübü markalaştıracak projelerle büyük bir takım yapmışlardı.
Ne oldu o takıma, diye sormayın…
Maalesef… Ne zaman ki; Erdal Aksoy Sarıyer’i bıraktı o gün düşüş de başladı…
Şimdi; Sarıyer takımı düştüğü yerden ayağa kalkmaya çalışıyor.
Yeniden birinci lige yükseldiler, bir kongre süreci de yaşıyorlar.
Gel gör ki; sıkıntı dağ gibi…
‘’Nasıl kalkılır bu yükün altından?’ diye herkes birbirine soruyor.
İş insanı Başar Biberoğlu ‘’Ben ve arkadaşlarım elimizi değil kalbimizi koyduk bu yola. Şimdi Sarıyer'e sahip çıkma zamanı’’ diyor…
Dinliyorum Biberoğlu’nu proje ve hedefleri heyecan veriyor insana…
‘’Güçlü, nitelikli iş insanlarından oluşan geniş ve etkili bir yönetim kuruyoruz. Büyük bir sponsorla anlaştık. Sarıyer'in köklü tarihine yakışır genç ve yetenekli bir takım kuruyoruz’’ diyor.
Finansal İstikrar şart. Kulübün borç yükünü hafifletecek altyapı ve kadro mühendisliği ile profesyonel yönetim, stadyumu, oyunu ve atmosferini canlandıracak taraftar odaklı şeffaf ve sürdürülebilir kulüp modeli vaat ediyor.
Hasan Sarıçiçek'in önceki yazıları...