İnsanlar Yaşadıkça

A -
A +
Hayatınıza not vermek isterseniz hatıralarınızı üst üste koyun. Sizi ikna edecek ve asla inkâr edemeyeceğiniz bir resim verir. Dönüp geriye baktığımızda içimizi acıtan neler var neler.
1983 yılı Kasım ayı sonlarında vakit akşam sonrası dışarıda giderek artan soğuk var ve ben büroda bir cenaze bekliyorum. Sevgili Sabri, kendi gibi öğretmen olan kardeşinin uzun süre tedavi gördüğü Erzurum'da vefat ettiğini telefonla bildirip kendisine yardımcı olmamı istemişti. Bir süre sonra büronun kapısına yanaşan steyşın bir taksiden yorgun ve kederli Sabri Ağabey ile yanında daha sonra doktor olduğunu öğrendiğim genç bir adam inerek büroya girdiler. Kardeşi vefat edince bütün çabalarına rağmen cenazeyi taşıyacak ambulans ya da cenaze aracı bulamamış çaresiz kalınca doktor arkadaşının aracı ile getirmek zorunda kalmışlardı. Aynı durum Erzincan'da da yaşanınca yine doktorun otomobili ile Refahiye ilçesinin Çatalçam Köyü'ne götürmek zorunda kalıyorduk. Erzincan'daki yağmur yol dağlara vurunca kara dönmeye dışarıdaki havada giderek sertleşmeye başladı. Refahiye'ye vardığımızda bir dostun kapısını çalarak kendisinden emanet palto, pardösü aldık. Refahiye'den sonra Çatalçam Köyü, tepelerin ardında ufuk bir köydü ve yoğun kar yağışının yolu kapatabileceğini söyleyerek geceyi orda geçirmemizde ısrar ettiler. Ancak Doktor'un ertesi gün hastanede olmak gibi bir sorumluluğu vardı ve yola tekrar devam ettik. Gerçektende kar yağışı giderek arttı ve vakit gece yarısını geçiyordu. Sabri Hoca zor fark edilir beyaza bürünmüş her tepeyi işaret ediyor ve köye geldik diyordu. Ama her tepenin ardından bir başka tepe çıkıyordu. 
Sonunda korktuğumuz oldu ve bir tepeye tırmanamayan otomobil kara saplanıp kaldı. Sabri Hoca önümüzdeki son tepedir köy bunu arkasında siz bekleyin yürüyerek gidip ben köye gidip yardım getireyim dedi. Sonra fırtınanın içine dalıp kayboldu. Hayatımdaki en uzun bekleyişlerden birini yaşadım ve neden sonra söndürdüğümüz farları tekrar yakınca Sabri Hocanın bizi korkuya düşüren görüntüsü ile karşılaştık. Hoca uzunca bir süre yürümüş sonra bazı ayak izlerine rastlamış ve ayak izlerini takip ederek köye ulaşmayı beklerken tekrar dönüp bize gelmişti. Takip ettiği kendi ayak izleriydi.
Biraz soluklandıktan sonra hayli meşakkatle otomobilin yönünü çevirip arkada kalan en yakın köye kadar geri geldik. Evlerin önünde traktör bulunan ilk evin kapısını çaldık ve dışarı çıkıp hayret ve birazda korku ile bize bakan köylülerle durumu anlattık.  Anlayışla karşılayıp güçlü bir traktörle önümüze düştüler ve kara saplandığımız noktada halat atarak birlikte tepeyi aştık. Gerçektende yoğu karın yol vermediği tepe, Çatalçamla aramızdaki son engelmiş. Köye vardığımızda bizi aldıkları geniş odada sac soba hemen yakılıp sıcak çay verdiler. Çoraplarımızı çıkarıp ayaklarımızı sobaya uzattığımızda dışarıda sabah ezanı ve genç bir evladını kaybeden köyün ağıtları duyuluyordu.
Sizinle paylaştığım soğuk ve keder dolu bu hatırayı birlikte yaşadığımız Op. Dr.Nusret Baş ile önceki gün bir AVM önünde karşılaştık. Geçmişi yâd ettiğimiz uzunca bir sohbetten ayrılıp yürürken hatıralarda uzunca bir süre arkamdan benimle geldi. Arasına sıkışanlardan biride bu.
Kim olduğumuz hatıralarımızda saklı ve bu böyle devam eder gider, insanlar yaşadıkça.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.