Suriye'de Şam yönetimi ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında 10 Mart 2025 tarihinde imzalanan mutabakatın esası SDG'nin kontrol ettiği kuzeydoğu bölgelerinin Şam yönetimiyle bütünleşmesidir.
Mutabakat kapsamında SDG’nin Şam yönetimine ilhakı için verilen sürenin dolmasına kısa süre kaldı. YPG’nin elindeki silahlı unsurlar Suriye yönetiminin emrine girmek zorundadır. Ancak son dönemde İsrail’den aldığı sinyallerle süreci sabote eden SDG yükümlülüklerini yerine getirmezse harekât kaçınılmaz görünüyor.
Suriye’nin tüm terör unsurlarından temizlenmesi ve silahlı grupların birleşik bir ordu çatısı altında toplanması vazgeçilmez bir hedef. “Hiçbir ülkede iki tane silahlı unsur olmaz” diyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, SDG'nin 10 Mart Mutabakatına uymasının elzem olduğunu, Türkiye’nin ulusal güvenliğinin tehdit edileceği bir ortamın kök salmasına asla izin verilmeyeceğini belirtiyor.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Irak'ta ayrılıkçı grupların yeni devlet yapılanmasına dâhil olmak istemedikleri için federal sistem getirildiğini belirtiyor. "Aynı şeyi Suriye'de de yaptık. Yani SDG bir tür YPG ya da PKK, bırakalım birbirleriyle baş etsinler. Neden? Çünkü (daha kolay ve iyi görünüyor) özerk olabilirler. Kendi kültürleri var, kendi dilleri olabilir, kendi okulları, hatta kendi yerel orduları bile olabilir” diyor.
İsrail’in hayali parçalanmış Suriye’yi özerk kantonlara bölmek. Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir “Sürpriz bir savaşa hazırlanıyoruz” derken Netanyahu “Dürzileri ayaklandırırız” diyor.
İsrail'in Suriye'yi azınlıklar üzerinden parçalama çabasının arkasında yeni Orta Doğu fikri var. Şam yönetimine karşı kullanmak üzere Dürzilere hamilik rolü oynaması, bölgede kendi lehine bir operasyon gücü ve alanı temin etmek içindir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “10 Mart Mutabakatının uygulanması pek çok hesabı bozacaktır” ancak uygulanmaması da bölgede daha büyük operasyonları mecbur kılacaktır. Netanyahu, Suriye’de işgal ettiği bölgelerden çekilmeyeceğini, azınlıklar üzerinden operasyonlarının süreceğini söylüyor.
Tom Barrack, Irak'ta ayrılıkçı grupların geleceği içi “bırakalım birbirleriyle baş etsinler. Çünkü (daha kolay ve iyi görünüyor” dese de bu sahadaki gerçeklikle örtüşmüyor.
PKK’nın Suriye yapılanması ile ABD’nin müttefiklik bağının kopması SDG/PKK’nın İsrail ile olan ilişkilerini daha görünür kıldı. İsrail’in planında dikkatleri kuzeyde PKK-SDG üzerine çekerken Lazkiye-Tartus hattında kriz çıkarmak!.. Suriye ordusu PKK-SDG yapılanmasına verilen sürenin dolması ile birlikte büyük operasyonun hazırlığını yaparken Türkiye’nin de bu operasyona gerekli desteği vereceğinden emin.
Türkiye yakın gelecekte kendi coğrafyasında güvenlik ve iç barışın tesisinin Suriye’nin bütünlüğüne bağlı olduğunu bilerek hareket ediyor. Suriye hükûmeti, kendi birlik ve bütünlüğü için bir operasyon yaptığında Türkiye de buna destek verir.
İsrail'in Türkiye'nin askerî kapasitesinden çekindiği ve Suriye'de çarpışmaya girme korkusu medyaya sıkça yansıyor. SDG entegre olmazsa tek yolun operasyon olduğunu vurgulayan Ankara operasyon yapıldığı takdirde gereken desteği vereceğini açıkladı.
Her fırsatta Orta Doğu’da İsrail’e yönelik “yeni tehditlerin ortaya çıktığını” öne süren Netanyahu, Türkiye’nin Gazze Şeridi’nin geleceği ve Suriye’deki gelişmeleri şekillendirmede merkezî bir rol oynadığını vurguluyor. Gazze Kasabı, ABD desteğindeki kırılma ve Türkiye'nin Suriye’de üstlendiği rol nedeniyle paniklemekte haklı!..
İsrail’i “terör devleti” olarak niteleyen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, net olarak ifade ediyor: “Suriye halkına daha fazla acı yaşatmak isteyen herkes bedelini ödemeye hazır olmalı…”

