Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Emeklilikte bizi ne bekliyor?
0:00 0:00
1x
a- | +A

Türkiye’de çalışanların büyük bölümü, geleceğin emekli maaşı için bugün “asgari ücret” üzerinden prim ödüyor. SGK verilerine dayanarak bu konuda değerli meslektaşım Akay Tekin’in hazırladığı bir grafik, bu gerçeği gözler önüne seriyor:

Emeklilikte bizi ne bekliyor?
Başlık ResmiEmeklilikte bizi ne bekliyor?

2010 yılında SSK ve Bağ-Kur’lu sigortalıların tam %83’ü asgari ücret veya hemen bir-iki tık üstünden sigorta primi bildirirken, 2024 yılına gelindiğinde bu oran %77’ye geriledi.

İlk bakışta “iyi, biraz iyileşme var” diye düşünülebilir. Ama işin aslı öyle değil. Çünkü aynı grafik, asgari ücretin üstünde prim bildirenlerin oranı artsa da her dört sigortalıdan üçü hâlâ “taban=asgari ücret” civarından prim yatırıyor.

%77 ne demek? Bu, yaklaşık 16 milyon aktif sigortalının 12,3 milyonunun emekli olduğunda alacağı aylığın “neredeyse tamamen” devletin hazine desteği ilavesiyle belirleyeceği taban emekli aylığına yakın olacağı anlamına geliyor.

2008/Ekim ve sonrasında işe giren düşük maaşlı memurları da işin içine kattığınızda oran %85’lere çıkıyor. Yani bugün 20-30-35-40-45 yaşında olan asgari ücretli veya bir iki tık üstünde maaşlı milyonlarca insan, 65 yaşına geldiklerinde “Ben ne kadar prim ödedim, ne kadar emekli maaşı alırım?” sorusunun bir anlamı kalmayacak. Çünkü SGK’nın emekli maaşı hesaplama yöntemi değişmedikçe, ödediğiniz prim ne kadar düşükse emekli maaşınız da o kadar düşük kalacak ve sonunda herkes aynı “taban aylık” potasında eriyecek…

NEDEN BÖYLE OLUYOR?

Çünkü mevcut emekli maaşı hesaplama sisteminde üç temel parametre öne çıkıyor:

1. Prim ödeme gün sayısı

2. Prim ödenen kazanç (yani bildirilen maaş)

3. Güncelleme katsayısı (enflasyon+büyüme oranı)

Birinci maddeyi çoğu insan tamamlıyor. Üçüncü madde devletin elinde. Ama ikinci madde, yani “ne kadar maaş üzerinden prim ödediğiniz” tamamen işveren ve çalışanın iradesine bırakılmış durumda. Ve ülkemizde işverenlerin çoğunluğu maliyetten kaçmak için ya da gerçekten asgari ücret veya çok az üstünde bildirim yapıyor. Ücret bazlı kayıt dışı çalışanların da çoğu zaman sesini çıkaramıyor; “İş bulmuşum, susayım” diyor.

Sonuç: Sosyal Sigorta tekniğine göre emekli maaşı yerine sosyal yardıma dayalı “Taban Aylık” maaşı. Yani 20-30-35 yıl sonra emekli olduğunuzda alacağınız para, sizin ne kadar çalıştığınızla değil, devletin o yıl “en düşük emekli maaşı ne olsun?” sorusuna verdiği cevapla belirlenecek.

Bugün 16.881 TL olan en düşük emekli maaşı, 2040-2050’de ne kadar olacak?

Kimse bilmiyor. Bildiğimiz tek şey şu: Primini asgari ücret veya bir tık üzerinden ödeyen biri, emeklilik için gereken primi tamamladığında maaşının büyük bölümü zaten o taban aylığa sıkışacak…

TABAN MAAŞ SİSTEMİ ÇÖKERTİYOR!

Bugünkü asgari ücretten kaba bir hesap yapacak olursak işçiler yani SSK’lılar 10.400 TL Bağ-Kur’lular ise 13.000 TL civarında maaşa hak kazanacaktır. Bu durumda asgari ücret üzerinden 20 yıl prim ödeyen işçiler de 25 yıl prim ödeyen esnaf ve diğer Bağ-Kur’lular da taban maaşın altında emeklilik maaşına mahkûm olacak ve gözleri her zaman hükûmetin atıfta bulunacağı hazine desteğiyle belirlenecek en düşük maaşta olacak. 2008/Ekim ve sonrası düşük maaşlı memurların da durumu farklı olmayacak.

Bu durumda taban maaşın üstüne çıkmak için çok yüksek kazançlar üzerinde SGK primi bildirmek elzem.

TABAN AYLIK EŞİTLEMESİ ÇÖZÜM DEĞİL?

2019 yılından beri devam eden bu uygulama sosyal sigorta tekniğini iyice sosyal yardıma dönüşmekte. Bu, kısa vadede rahatlama sağlar ama uzun vadede sistemi tamamen çökertir. Neden mi?

  • Taban maaş modelinde örneğin kök maaşı 9.000 TL olan ile 16.000 TL alan arasında uçurumu kapatır gibi görünür ama aslında prim-maaş bağlantısını tamamen koparır. İnsanlar “Nasıl olsa devlet kaç gün prim ödersen öde taban maaş var, hazine desteği var” diye daha düşük prim ödemeye razı olur.
  • Sistemde para kalmaz, açık büyür, sonunda ya primler yükseltilir ya yaş uzatılır ya da taban aylık bile ödenemez hâle gelir.

Hasılıkelam “taban aylık uygulaması” aslında geleceği daha da karanlık hâle getiriyor. Ayrıca nimet-külfet dengesini gözetmeden eşitleme yapayım derken büyük adaletsizliğe yol açılmaktadır.

Çözüm mü? Palyatif çözümler yerine derhâl emeklilik sistemine neşter atılmalı ve köklü çözümler üretilmeli... Aksi takdirde çok geç olacak.

İsa Karakaş'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR