Bu Paşalar, o Paşalar mı?!.

A -
A +
Birkaç günden beri, eski genelkurmay başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı'nın, '28 Şubat Süreci' tesmiye olunan post modern darbe dolayısıyla, mahkemede verdiği ifade tartışılıyor... Halen birçoğu tutuklu bulunan astlarının, uzun zamandır ve ısrarla; "Niçin o da burada değil. Biz her şeyi onun emir ve direktifleriyle yaptık..." diye işaret ettikleri, dönemin en üst rütbeli komutanı da nihayet mahkemede ispatı vücut etti. Fakat o da ne, Paşamız hiçbir şey bilmiyor ve hiçbir şeyi hatırlamıyor! Ne karargâhta verilen brifinglerden, ne Batı Çalışma Grubundan, ne Sincan'da yürütülen tanklardan, hepsinden ama hepsinden bi haber...
Sayın Paşamız bu ülkenin en kritik mevkilerinde görev yapmış bir kişi. Mahkemenin ne demek olduğunu elbette bilir ve herhalde oranın ciddiyetiyle bağdaşmayacak bir istihza içinde olmaz, olamaz... Diye düşünüyoruz da, lakin hâkimin sorduğu hadiseler, bu ülkede ve onun komuta ettiği ordunun görev alanında cereyan etti. Paşamız acaba televizyon da mı seyretmiyormuş? Mesela DKK Güven Erkaya'nın basın toplantısını da mı izlememiş? Hafıza kaybı da olmadığına göre, bu durum neyin nesi? Her şeyi bir kenara bırakalım da, İ. Hakkı Paşa'ya ait olduğu söylenen ve kendisinin de reddetmediği o gürül gürül ses kayıtlarını nereye koyacağız. Hani Paşa diyor ya; "27 Mayıs'ta vardım. 12 Eylül'de vardım. 28 Şubat'ta parti kapattık yav..." Hatta paşa o kadar faal ki, emekliliğinde bile boş durmamış. Çaylak gördüğü devrin ANAP genel başkanını, "O çocuk..." diye tanımlıyor ve Meclis'e girmemesini ihtar ettiğini gururla ifşa ve itiraf ediyor. Peki, bütün bunlar, halüsinasyon veya masal mı sayın paşam?! "Nizamiyeden döndük" diyen, siz değil de kimdi?
Elbette Karadayı'nın söylediklerini yutacak kadar saftorik hiç kimse bulamazsınız. Herkes durumun gayet iyi farkında... Olan bazı paşalara olmuş! Bir zamanlar, tank ve tüfeklerin namlusu ardındaki müstahkem mevkilerinde, "Güç bende!.." diye böbürleniyorlardı. Ne zaman ki kaba kuvvet yerine hukuk hâkimiyeti sağlandı, vesayet iptilasına kapılanların kafasına dank etti... Bedelli olarak 28 gün askerlik yapanlara dahi, bu ülkede yaprak kımıldasa, en üstteki komutanın mutlaka haberdar olacağını öğretirler... O yüzden, Karadayı Paşa hiç kusura bakmasın. Üç maymunu oynamak çıkar yol değildir. Düne kadar kahramanlık yarışına girenler, "Tankları ben yürüttüm..." diye efelenenler, şimdi her şeyi inkâr ediyorlar veya hiçbir şeyi hatırlamayacak kadar şaşkın durumdalar.
Taa Amerikalardan "Tanklarla Balans ayarı yaptık..." diye dünya âleme ilanatta bulunan Çevik Bir Paşa, mahkemeye düşünce yüz seksen derece çark etti ve komutanını hatırladı, her şeyi ona hamletti. Ama işin garibi, Birinci Başkan da "hiçbir şeyden haberim yok..." diye, topu taca atmaya çalışıyor. Bu paşalara ne oluyor böyle? Bu paşalar o paşalar mı, ya da zamanında isminin telaffuzuna bile gerek duyulmayan, "üst düzey komutan..." rumuzuyla işlerin kotarıldığı o paşalar bu paşalar mı? Heyhat... O veya bu, kimi paşalar, gerçekten şanlı iki bin küsur yıllık maziye sahip Ordumuza, hiç de olumlu katkı vermediler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.