Fransa'nın kibrini kırmak!..

A -
A +

Fransızların snopluğu, Sarkozy'nin şımarık politikaları ve kompleksli kişiliğiyle birlikte tavan yapmış görünüyor... Türkiye'ye üçüncü dünya ülkesi gibi davranan Fransa, aslında çizdiği kibirli tablonun içini dolduracak kadar güçlü değil. Bunu bilelim! Dahası, kaçınılmaz olarak güç kaybedecek olan burnu havada Frenkler, hiç beklemedikleri anda bugünkü kibirli tavırlarının bedelini ödemek durumunda kalabilir. Besbelli epey müddet, Sarkozy Fransa'sının atraksiyonunu konuşacağız... Öncelikle şu hususu vuzuha kavuşturalım. Bu meselede, Fransa'yı ciddi biçimde düşünmeye sevk edecek adımların kararlılıkla atılması kaçınılmaz. Ancak, ters tepecek faydasız girişimlerden de uzak durmak gerekir. Böyle bir neticenin ortaya çıkacağı, aylar öncesinden belli idi. Herhalde devletin bilgi kaynakları bundan haberdardı. En azından, öngörülmüş olması beklenir... Yani, izlenecek politikaların çerçevesi de çizilmiş olsa gerek. Lüzumsuz yere Sarkozy'nin reytingini yükseltmek yerine, aklı başında Fransız vatandaşlarını aydınlatacak, onları doğru tavır almaya yönlendirecek tedbirler manzumesini hayata geçirmek icap ediyor... Gecikmeden! Sarkozy, çekirge misali bir sıçradı, iki sıçradı... Üçüncüde meydanın boş olmadığını mutlaka görmeli. Bunun için de esasen şartlar mevcut. Senatodaki oylamada, 86 üye; tasarının aleyhinde oy kullandığına göre, yasanın iptali için anayasa konseyine (Bizdeki anayasa mahkemesinin karşılığı. İ.K.) götürülme imkânı var. Zira altmış üyenin bu konuda imza vermesi yeterli. Zaten anayasa komisyonu da tasarının anayasaya aykırı olduğuna dair karar vermişti. Önceki gün Senatoda yapılan tartışmalarda da, anayasaya aykırılık konusu, hatırı sayılır derecede işlendi. Salt Fransız anayasasına değil, Avrupa insan Hakları Sözleşmesine de aykırı olduğu, kuvvetle vurgulandı. Kaldı ki, 2011 yılında buna benzer bir tasarı, aynı gerekçe ile senatoda reddedilmişti. Türkiye şimdi bütün diplomatik ve siyasi enstrümanlarla, iptal sonucunu elde etmeye çalışacak. Yani süreç devam ediyor. Netice yine de olumsuz çıktığı takdirde, Türkiye'nin artık gerçek manada Fransız kibrini bozacak yaptırımları hayata geçirmesinden başka seçeneği kalmıyor. Öyle ki, bu yaptırımlar benzer niyetleri taşıyan ülkeler için de, caydırıcı nitelikte olmalı... Evet, durum özetle böyle. Başbakan Erdoğan, dün bahse konu yasanın, Türkiye için yok hükmünde olduğunu, net biçimde ifade etti. Esasen uluslararası hukuk normlarına göre de bu yasa geçersizdir. Çünkü böyle bir düzenlemenin hüküm ifade edebilmesi için, öncelikle soykırım suçu işlendiği iddia edilen ülke mahkemelerinin, bu yönde bir karar almış olması gerekir. Yahut soykırım suçunu irdelemek üzere kurulmuş olan bağımsız bir mahkemenin veyahut da Uluslararası Adalet Divanının bu yönde bir karar vermiş olması gerekir... Bunların hiçbiri yok. Dolayısıyla hâlihazırda Fransa, bir nevi kendi kendine gelin güvey oluyor! Sarkozy'nin seçim kaygısı da içinde olmak üzere, bu atraksiyonun pek çok nedeni var. Dün de bir kısmını dile getirmiştik. Şöyle noktalayalım isterseniz: Türkiye bu defa tarihine yaraşır tarzda, Fransa'ya bir ders vermelidir!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.