2000 Kasım'ından beri mali kriz konusu ekonomi aleminin gündeminden düşmemektedir. Biz geçmişte en sorumlu bürokratlardan biri olarak edindiğimiz tecrübeler eğer bizi yanıltmazsa ağır bir tempoda da olsa yavaş yavaş belimizi düzelteceğiz. Bunun için de birçok ekonomik alanlar bizim için önem taşımaktadır. Bunlardan biri de serbest bölgelerdir. Bilindiği üzere serbest bölgeler bir ülkenin kendi topraklarında diğer devletlerin firma ve müesseselerine ticari ve sınai faaliyette bulunmak üzere tahsis ettiği imtiyazlı alanlardır. Genellikle, imtiyazın esasını buradaki yabancılara ait faaliyetlerin vergi ve benzeri birçok mükellefiyetler dışında kalması, ayrıca, bazı avantajlara sahip olması teşkil eder. Bütün bunlar yabancı firma ve müesseseler için o bölgede iş yapmayı cazip hale getirir. Öyle olunca da, ülkenin o alanında büyük bir ekonomok gelişme başlar ve buradan diğer sahalara yayılır. Dolayısıyla serbest bölgeler iktisadi yönden birçok faydalar sağlar. Bunları şöyle sıralayabiliriz: 1. Döviz kazandırma, 2. Yatırımları artırma, 3. Yeni iş imkanları sağlayarak istihdam sorununa çözüm bulmada yardımcı olma, 4. Ülkeye yeni teknoloji sağlama, 5. İşçilerin niteliklerinin artmasına katkıda bulunma. Dünyada halen 80 civarında ülkede serbest bölge vardır. Bunlar bulundukları ülkelerin ekonomik gelişmelerinde büyük rol oynamışlardır. Güney Kore, Singapur, Malezya, Tayvan bu konuda örnek olacak ülkelerdir. Memleketimizde ilk serbest bölgenin İstanbul'da kurulması öngörülmüştü. Bununla ilgili kanunun tarihi 19.07.1927 ve numarası 1132'dir. Bu kanundan istifade ederek Ford motor şirketi, Tophane'de bir montaj fabrikası kurdu. Fakat bu da bir süre sonra kapandı. Bilahare, şark halı ve kilimleri ve benzeri hayvan postları için kurulacak serbest yer hakkında 17.05.1953 tarihinde de 6209 sayılı kanunla serbest bölge kurulması için yeni bir düzenleme yapıldı. Buna dayalı olarak da 11.10.1956 tarihinde bir kararname çıkarılarak, İskenderun'da serbest bölge kurulması planlandı. Fakat bunda da başarılı olunamadı. Nihayet 12.11.1983 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Mersin ve Antalya'da birer serbest bölge kurulması aşamasına gelindi. Görülüyor ki, bu konuda 1926'dan beri devam eden çalışmalar nihayet dün, yani yaklaşık 60 sene sonra gerçekleşme safhasına ulaştı. Temennimiz bu konuda geçmişte çeşitli sebeplerle kaybettiğimiz zamanı, süratle telafi etmektir. Bu vesileyle Ticaret Bakanı olarak, karma ekonomik işbirliği toplantısına 19 yıl önce gittiğimiz dost Ürdün ve ziyaret imkanı bulduğumuz Akabe Serbest Bölgesi'nde karşılaştığımız ilginç bir olayı anlatmak istiyoruz. Bölgede dolaşırken ilgililer bizi bir nakliyat şirketinin müdürü ile tanıştırmak istediler. Bu bir Ürdün-Alman firmasıydı. Ürdünlüler, "TIR araçlarını" bir Alman firmasından satın almışlar ve bedellerini de müştereken kurdukları ortaklığın geliri ile ödemede anlaşmışlardı. İşte ziyaret ettiğimiz kimse, bu ortaklığın müdürü idi ve kendisi de Almanya'da çalışan bir vatandaşımızdı. Ülkemizde serbest bölgenin 74 yıllık bir gayret sonrasında gerçekleşme yoluna girmesi ekonomik açıdan belki karamsar bir tablo gibi görülebilir. Ama unutmamalıyız ki, dışa açılma gayretlerimiz 1960'lı yıllarda yurt dışında çalışan işçilerimizle başlamış, müteahhitlerimizle gelişmiş ve ihracat artışıyla da hız kazanmıştır. Bu itibarla serbest bölgenin memleketimizdeki 74 yıllık geçmişinin yanında pek çok aydınlık gelecekler ülkemizi beklemektedir.