Kim ne derse desin; Türkiye'nin önce ekonomik sonra da politik kıskaca alınma planlarının uygulandığı görülüyor. Gerçekten de; yıllardan beri özellikle Kıbrıs politikamızdan taviz vermememiz, bu arada Ermenistan ve Kuzey Irak ile ilgili tavrımız, ayrıca ülkemizin birlik ve bütünlüğüne zarar verebilecek eylemlere karşı sarsılmaz tutumumuz üzerine, aleyhimize bir kampanyaya girişildiği ortaya çıkıyor. YILLARIN BİRİKİMİ Yılların birikimiyle oluşan ve nedense Batı'yı rahatsız eden bu milli stratejimizin zayıflamasını amaç edinen ülkelerin müşterek girişimleriyle, önce ekonomik durumumuzun, krize itildiği sezinleniyor. Şimdi de, siyasal bakımdan taviz koparma planının yavaş yavaş uygulamaya konulduğu anlaşılıyor. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, Türkiye'yi Kıbrıs'ta insan hakları ihlalinden suçlu bulma kararı, buna örnek gösteriliyor. DOLAYLI YOLLAR Bu arada, başta Fransa ve ABD olmak üzere çeşitli ülkelerde, Ermenilerle ilgili Türkiye'nin aleyhine alınan kararların da unutulmaması gerekiyor. Türkiye'nin dış politikasında ve iç yapısında bazı yeni düzenlemeler, düzeltmeler isteyen Batı, ne yazık ki, dolaylı yollardan geçerek, kıskacını gün geçtikçe daraltıyor. Ekonomik bakımdan krize düşen bir Türkiye'ye, çeşitli görüşler ve stratejiler öneriliyor, açık ve örtülü isteklerde bulunuluyor. Dikkat edilirse, IMF'den gelen her yardım haberinden sonra, mutlaka politik bir konu da seslendiriliyor. Zaman zaman gönderilen mektuplar, mesajlar, telefonlar hatta diplomatik ziyaretlerle, Türkiye'nin davranışı adetâ "dizayn" edilmek isteniyor. KOMPLO TEORİSİ DEĞİL Basit bir şekilde izah etmeye çalıştığımız vahim durumun, nereye kadar uzanacağı ve neler koparacağı da bilinmiyor. Gerçi, iddialarımız bir "komplo teorisi" gibi görünüyorsa da, en azından, Türk halkının çoğunluğunun düşüncelerini dile getiriyor. Yani, geniş halk tabakaları, böylesi bir kıskacın varlığını düşünüyor veya sanıyor. Üstelik, sürecin kötü gittiği hususunda da birleşiyor. EL ELE, GÖNÜL GÖNÜLE Nereden bakılırsa bakılsın ve nasıl değerlendirilirse değerlendirilsin, önemli olan; bu kıskaçtan kurtulmanın yollarını aramak ve bulmak... Düşülen feci durumdan kurtulmak için, yine halkımızdan büyük fedakârlıklar bekleniyor. Şimdiye kadar özverilerle yoğurulmuş bir halk, elinden geleni yapmaya çaba harcıyor. Aslında, milletin tahammülü de yavaş yavaş tükeniyor. Asıl görev ise yönetenlere, bürokratlara ve parlamenterlere düşüyor.