Kutsal toprakların özlemiyle...

A -
A +

İnsanların hayat boyunca unutamadıkları, tesirinden kurtulmak istemedikleri muhteşem olayların başında, kutsal Hac Farizası müstesna bir yer alıyor. Gerçekten de, Haccı ve "Kutsal Topraklar"ı unutmak mümkün olmuyor. Hele, her Hac döneminde, "Kutsal Topraklar" insanın burnunda buram buram kokuyor, gönlünde kıpır kıpır kıpırdıyor. Geçmiş de olsa, yaşanan kutsal günler hatta anlar bir bir hissediliyor. Tüten derin özlem İşte, bugünlerde yine böylesine bir derin özlem içinde kavruluyoruz. 41 yıllık gazetecilik geçmişimizi, zenginleştiren, renklendiren ve manalandıran Hac seferleri, huşu içinde gözlerimizin önünden bir bir geçiyor. Zaten, unutmak hiç mümkün mü? Şimdi, yüce ova Arafat'ta olmak vardı. "Lebbeyk Allahümme lebbeyk" telbiyesinin, "Cebel-i Rahme"den yankılanışına tanıklık etmek, "Vakfe"de durmak vardı... Anlatmak mümkün mü? Kim ne derse desin, Hac Farizası'nı ve "Kutsal Topraklar"ı, orada duyulan heyecanı, yaşanan sevinci anlatmak mümkün olmuyor. Yine de, "Kutsal Topraklar"dan birkaç kesit vermemek elden gelmiyor. Allah'ın evi; "Kâbe-i Muazzama" Nur sütunlarının çerçevelediği mübarek belde; "Mekke-i Mükerreme" Allah'ın sevgili kulu, son ilahî rahmet, Hazreti Muhammed'in kabrinin bulunduğu kent; "Medine-i Münevvere" Ovaların en ulvisinde, en yüce dağ. "Cebel-i Rahme" "Makam-ı İbrahim", "Safa ile Merve", "Zemzem Kuyusu", Kesilen binlerce kurban; "Müzdelife", Şeytanların taşlandığı şehir; Mina... İşte, "Mukaddes Topraklar..." Milyonlarca yürekten inanmışın, gönülden aşık olmuşun tek düşünce, tek gaye için toplanışı... Kaynaşması, burada sağ sol kavgası yok, burada insanın renginden ötürü hor görülmesi yok. Burada kölelik, efendilik, zenginlik, fakirlik diye bir ayırım yok. Burada insanlık var. Sevgi var. Burada ulvi bir heyecan var. Ve burada herşey Allah içindir... Ve işte "Mukaddes Topraklar" Ve işte "Hac" Şimdi de; dün başlayan ve bayramın birinci günü bitecek olan Hac Farizası'nın nasıl eda edildiğinin bir özetini sunalım... Arafat'a çıkış 8 Zilhicce'de yatsı namazından sonra artık Mina'dan, Arafat'a doğru bir yolculuk başlar... Hacı adaylarının büyük çoğunluğu şafağı beklemeden Arafat ovasına gelir ve burada çadırdan bir geceliğine kurulan muazzam şehirde sabahlar. Oysa, 9 Zilhicce'de sabah namazını Mina'da kılıp, yavaş yavaş Arafat'a çıkmak daha sevaptır. Ne var ki, Mina ile Arafat arasında en az 10 yol olduğu halde, kalabalıktan 10 kilometre yol saatlerce alınabilmektedir. Ovada da, en az iki milyon inanmış toplandığı için, akşamdan gelmek artık bir töre haline gelmiş... Arafat ovasında şafakla beraber başlayan dua, istiğfar günü, güneşin batım saatine kadar bütün haşmetiyle devam eder. Sabah namazından sonra, "Cebel-i Rahme"ye yönelen hacı adaylarına rastlanırken, çadırlarından çıkmayıp, öğleyi bekleyenler de var. Öğle olunca, "Mescid-i İbrahim"e gidilerek, okunacak iki hutbe dinlenir, öğle ile ikindi namazı arka arkaya cemaatle birlikte burada kılınır. Mescide gelemeyen müminler ise, ister tek başlarına, isterlerse cemaatle birlikte ayrı ayrı vakitlerde namazlarını kılmalıdırlar. Vakfe'de duruş Hazreti Muhammed'in "Her kim, Arafat'ta Vakfe'de durur, tövbe istiğfar ederse, yeni doğmuş gibi, varsa bütün günahlarından arınmış, paklanmış olur" buyurdukları Vakfe'de durmak, genellikle ikindi namazından sonra başlar ve güneşin batışına kadar sürer. Vakfe bir binek üzerinde veya ayakta yapılır. Takati ve mecali tükenenler Vakfe'de durabilirler. Özellikle dini kitapların yazdığına göre, üzerinde Hz. Havva ile Hz. Adem'in buluştuğu nurlu dağ, "Cebel-i Rahme"de veya eteklerinde Vakfe'ye durmak daha anlamlı. Daha heyecan verici. Eller açık olarak, hamd, tekbir, tehlil ve salevat getirmek, Cenab-ı Hak'ka dua etmek, tabii ki, heyecan verici... Oruçlu olmanın haram olduğu, Arafat'ta dua kayıtlanmamış. İnanmışlar, diledikleri duayı, yapabilirler. Efdal olan dualardan bir bölümü şöyle: "Allah'ım, kalbimi nurlandır. Kulağımı nurlandır. Gözümü nurlandır. Yâ Rabbi, göğsümü ferahlat, işimi kolaylaştır. Allah'ım, cehennemden koruyan bu yerde beni affınla cehennemden koru veya beni rahmetinle cennete koy. Ey rahmet edenlerin en çok rahmet edicisi..." Müzdelife'de taş toplama Arafat ovasında güneş batınca, çadırlar sökülür. Sonra da Müzdelife'ye doğru yola çıkılır. Bu arada, akşam namazı kılınmaz. Akşam namazı, Müzdelife'de yatsı namazıyla birleştirilerek kılınır. Meş'ar-i Haram'a yakın bir yerde kılınan namazdan sonra, mercimek tanesinden küçük, nohut tanesinden büyük olmaması şartıyla 70 taş toplanır. Toplanan taşları yıkamak sevap. Büyük bir itina ile toplanan taşlardan sonra Mina'ya doğru yola çıkılır. Birkaç kilometre kadar sonra Mina, hacı adaylarını bağrına basmak için ayakta. Geceyarısından sonra toplanan 70 taştan 7'si "Büyük Şeytan"a atılacak. Büyük, orta ve küçük şeytanlara en az 49 taş atılmakta ve şeytanı sembol eden dikdörtgen prizma şeklindeki büyük taşların etrafı, Bayramın son günü küçük taşlarla dolmakta. Şeytan taşlama Gün ağarınca, artık Mina'da Kurban Bayramı'nın ilk günü. Müminler, bir yandan, kurbanlarını keserlerken, bir yandan da büyük şeytanı taşlamak için faaliyette. 10 Zil-Hicce'de, mümkünse sabah ve bayram namazı "Kâbe-i Muazzama"da kılındıktan sonra veya önce Müzdelife'de toplanan taşlardan 7'si alınarak, "Akabe Cemresi"ne, gidilerek, taşlar atılır, telbiyeye son verilir. Tekbir getirilmektedir. Şeytanlara atılan her taşta, "Bismillâhi Allahü Ekber" denilir. Taşlar atılırken, Mina sağa, Mekke-i Mükerreme sola alınır. Kurban Bayramı'nın ilk gününde, "Akabe Cemresi" yani Büyük Şeytan'a atılan 7 taştan sonra, saçtan bir parça kesilir ve ihramdan çıkılır. Artık hacı adayları, mertebelerin en büyüğüne ererek "Hacı" olur. Özlemimizi, satırlarla da olsa hafifletmenin coşkusu içindeyiz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.