Finalde Türkiye yok; finali yazacak Türkiye var

A -
A +

Orta Doğu’nun haritası yeniden çiziliyor, ama bu defa masabaşında değil, meydanda…

 

Ve biri çıkıp diyor ki:

 

“Finalde Türkiye var.”

 

Kimin sözü bu? İsrail’in Kanal 13 televizyonunda İsrailli gazeteci Eyal Berkovitch’in sarf ettiği bir laf. Ağzından kaçırmadı; bilinçli söyledi. Gazze’den Tahran’a, Suriye’den Lübnan’a kadar her taşı oynattılar. Şimdi gözlerini Anadolu’ya diktiler. “Finalde Türkiye” dediklerinde kastettikleri şey, sıranın bize geldiğidir.

 

Ama biz sıraya girenlerden değiliz. Biz sıraları bozan, denklemleri dağıtan milletiz.

 

Bu bir medya manevrası değil sadece. Bu bir cephe açma hazırlığıdır. Algıyla zihin işgali yapıyorlar. Psikolojik harbin 21. yüzyıl versiyonu… Sahada İran vurulurken, masada Türkiye çevreleniyor.

 

Amaç belli: Türkiye’yi kışkırtmak, içten bölmek, dıştan kuşatmak, millî birliğini yıpratmak.

 

Tam burada Sayın Devlet Bahçeli’nin önceki gün yaptığı uyarıyı hatırlatmak elzem oluyor:

 

“İsrail’in amacı Anadolu’yu çevrelemek, Terörsüz Türkiye hedefini engellemektir.” Bu cümle bir siyasi söylem değil, jeopolitik bir uyarıdır. Hürmüz’den Golan’a uzanan zincirin her halkası, Türkiye’nin etrafında daralan bir çemberdir.

 

Neden Türkiye?

 

Çünkü Türkiye sadece bir ülke değil. Bir akıl, bir kavga, bir rota…

 

Asya’dan Avrupa’ya uzanan enerji ve güvenlik hatlarının kilidi bizde. Kudüs’te dik duruyoruz, Akdeniz’de geri adım atmıyoruz. SİHA’larımız gökte, diplomasimiz masada, ordumuz sınırlarda.

 

İsrail öncülüğünde şekillenmiş, ABD ve Batı’nın desteklediği bu küreselhegemonya sistemi; çatışmadan besleniyor, terörü araçsallaştırıyor,  istikrarsızlığı kalıcı hâle getirerek hükmetmeye çalışıyor. Çünkü bu düzenin sürdürülebilirliği için barış değil, sürekli bir tehdit hâli gerekiyor.

 

Ama Türkiye, tam da bu denklemde farklılaşıyor: Terörsüz bir Türkiye hedefiyle sadece kendi güvenliğini değil, bölgenin de istikrarını savunuyor. Silahla değil; akılla, irfanla, stratejiyle yol alıyor.

 

İşte bu yüzden Türkiye, bu düzene sadece bir tehdit değil; bu düzenin sonunu yazacak, istikametini değiştirecek güçtür. Yani bu düzenin mezar kazıcısıdır...

 

Sayın Cumhurbaşkanımızın Katar’la görüşmesinde sarf ettiği söz bu denklemde kilit gibidir: “Netanyahu, bölge güvenliği için en büyük tehdittir.” Bu sadece bir Gazze vurgusu değil; Suriye’de kurulacak yeni tuzağa da işarettir. Suriye denklemine her müdahale, Türkiye’nin sınırlarını değil, bekasını hedef alır.

 

Ama Türkiye ne sahada ne masada yalnız değildir. Yanında feraseti, arkasında mazisi vardır.

 

Biz savaşı sadece topla değil, irfanla da kazanırız. Yüz yıl önce nasıl Galiçya’da, Trablus’ta, Sina’da savaştıysak; bugün aynı kararlılıkla Doğu Akdeniz’de haklarımızı, Gazze’de insanlığı, Şam’da geleceğimizi koruyoruz.

 

Bugün Türkiye; Sayın Bahçeli ve Sayın Erdoğan'ın omuz omuza vererek kurduğu Cumhur İttifakı ile sadece terörü değil, küresel kumpasları da bozan bir güç hâline gelmiştir.

 

Bu ittifakın adı millî duruştur.

 

Bu duruşun adı bağımsızlıktır.

 

ABD’nin İsrail’e verdiği açık çek, sadece Gazze’yi değil, Anadolu’yu da tehdit etmektedir.

 

Bu yüzden Türkiye, artık tek kutuplu değil; Asya, Afrika ve İslam coğrafyasıyla çok kutuplu bir ittifaka yönelmek zorundadır.

 

Çünkü bu çağda milletler ikiye ayrılır: Ya oyunu kuranlar, ya oyunda kurban olanlar.

 

Biz kurban olmayız!

 

Ve içeride yapılacak en büyük hamle:

 

"Birliktir."

 

Partiler millet iradesinin kurumlarıdır; kalıcı olanlar ise bu iradeyi birleştiren fikirlerdir. Ayrışmayı körükleyen her ses, dışarıdaki düşmanın içerideki yankısıdır. İç cepheyi sağlam tutmayan, dışarıda asla zafer kazanamaz.

 

Ve şimdi herkesin sorması gereken tek soru kaldı: Gerçekten finalde Türkiye mi var?

 

Yoksa asıl final, bu düzenin karşısında dimdik duran Türkiye’nin ta kendisi mi?

 

Cevap açık:

 

Türkiye finalde değil, bu oyunun finalini yazacak güçtür.

 

Biz son perdenin seyircisi değiliz. Bu millet, sahnelenen oyunu da, yazılan senaryoyu da bozacak irfanın ve iradenin sahibidir. Çünkü biz istikbalini, geleceğini başkalarının kalemiyle değil, kendi aklı ve vicdanıyla yazan bir milletiz.

 

Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin...

 

 

 

 

 

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.