İsrail Güvenlik Kabinesinin Gazze şehrini tamamen kontrol altına alma kararı, yalnızca taktik bir askerî adım değil; bölgesel güç mimarisini yeniden şekillendirebilecek stratejik bir kırılma anıdır. Bu plan, 7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden savaşın yıkımını artırma riskinin ötesinde, Orta Doğu’da oluşmakta olan yeni ittifak hatlarını ve güç projeksiyonlarını da belirleyecek.
Planın beş ana maddesi: Hamas’ın silahsızlandırılması, rehinelerin iadesi, Gazze’nin askerden arındırılması, güvenlik kontrolünün İsrail’de kalması ve Hamas ya da Filistin Yönetimi dışındaki bir “alternatif yönetim”in kurulması. İlk bakışta güvenlik merkezli görünebilir. Ancak Orta Doğu siyasi tarihi, bu tip planların çoğunlukla demografik mühendislik, kalıcı işgal düzenekleri ve siyasi nüfuz genişlemesiyle sonuçlandığını gösteriyor.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2,1 milyonluk Gazze nüfusunun %90’ı en az bir kez yerinden edildi. Altyapı neredeyse tamamen çökmüş durumda; elektrik ve temiz suya erişim yok denecek kadar az. DSÖ’nün Temmuz 2024 verileri, 12 binden fazla beş yaş altı çocuğun akut yetersiz beslenme ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.
Bu koşullar, modern savaş hukukunun en temel ilkelerini ihlal ediyor. Cenevre Sözleşmeleri, savaş sırasında sivillerin korunmasını mutlak bir zorunluluk olarak tanımlar. Buna rağmen abluka, zorla yerinden etme ve temel yaşam kaynaklarının sistematik imhası, savaş suçu tanımıyla örtüşüyor. Açlık ve susuzluk bugün Gazze’de, bir askerî baskı aracı olarak kullanılıyor.
İsrail’in Gazze’yi tamamen kontrol altına alma hamlesi, aynı zamanda Lübnan cephesini de hareketlendirebilecek bir stratejinin parçası. ABD’nin son dönemde Hizbullah’ın silahsızlandırılması yönündeki baskısı, Güney Lübnan ve Gazze’de eş zamanlı bir gerginliğin kapısını aralıyor. Bu, İsrail için iki cepheli bir çatışma riskini artırırken, İran gibi aktörler için manevra alanını genişletiyor.
Türkiye ise hem Doğu Akdeniz enerji denklemi hem de Filistin meselesindeki diplomatik rolü nedeniyle denklemin kritik oyuncularından biri. Ankara’nın ara buluculuk kapasitesi, mevcut koşullarda daralsa da, Gazze sonrası yeniden inşa sürecinde diplomatik etkisini artırma potansiyeli bulunuyor. Körfez ülkeleri ise, özellikle Suudi Arabistan ve BAE, normalleşme süreçlerini sürdürme niyeti ile kamuoyundaki Filistin hassasiyeti arasında giderek zor bir denge kurmak zorunda kalıyor.
Gazze’de yaşananlar, yakın tarihin karanlık sayfalarını hatırlatıyor. 1982 Sabra-Şatilla, 1990’larda Grozni, 2016 Halep… Ortak nokta şu: “terörle mücadele” gerekçesiyle yürütülen şehir kuşatmaları, sivillerin kitlesel mağduriyetiyle sonuçlandı ve uluslararası toplum çoğunlukla izlemekle yetindi. Bugün Gazze, bu zincirin yeni halkası olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Kısa vadede, Gazze’nin askerden arındırılması ve yeni bir yönetim modelinin kurulması için uluslararası bir idare formülü gündeme gelebilir. Ancak bu formül, eğer İsrail’in güvenlik kontrolünü elinde tutmaya devam ettiği bir yapı üzerine inşa edilirse, kalıcı bir barış yerine yönetilebilir bir kriz oluşturur.
Orta vadede, Gazze’deki bu tablo, bölgedeki radikal hareketler için ideolojik ve lojistik bir beslenme kaynağı hâline gelebilir. İsrail’in güvenlik vizyonu, kısa vadede caydırıcı olsa da uzun vadede intikam ve radikalleşme döngüsünü besleyebilir.
Gazze, bugün yalnızca Filistin halkının değil, uluslararası hukukun, ahlaki pusulanın ve küresel düzenin de sınavı. Eğer açlık, susuzluk ve bombardıman “güvenlik” adı altında meşrulaştırılabiliyorsa, bu yalnızca Filistin meselesi değil; her coğrafyada tekrarlanabilecek bir emsal oluşturur.
Tarih, adaletin ertelendiği her durumda zulmün kalıcılaştığını ve barışın uzaklaştığını gösterdi. Gazze’de atılan her adım, ya barışın temeli ya da geleceğin çatışmalarının mayası olacak. İsrail’in mevcut stratejisi, ne yazık ki ikinci olasılığı besliyor.
Uluslararası toplum, bu krizi “tarafların çatışması” olarak görmeye devam ederse, yalnızca Filistin’i değil, kendi hukuki ve ahlaki meşruiyetini de kaybedecektir. Gazze’nin kaybı, dünyanın kaybı olacaktır.
Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...