Terörsüz Türkiye artık devlet politikasıdır

A -
A +

Evladını askere kınayla, dualarla, Kur’ân okuyarak yolcu eden bu milletin bir ferdi olarak söylüyorum: Türkiye, elli yıllık bir belanın kökünü kazımak üzere son eşiğe gelmiştir. Bu süreç bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bu yalnızca bir güvenlik meselesi değil, bir beka meselesidir. Ve artık hiçbir şey yarım kalmayacaktır.

 

Devletin tepe noktasında yer alan iki irade bu sürece tüm ağırlığıyla imza atmıştır: MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli stratejik vizyonuyla bu tasfiyeyi “devlet politikası” olarak ilan etmiştir.  Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan kararlıdır. Sayın Bahçeli’nin tarihî vurgusuyla:

 

“Terörsüz Türkiye artık bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla devletin başı bu hedefi gerçekleştirmekle mükelleftir.”

 

İşte bu söz, yalnızca bir değerlendirme değil; devletin kendi kendine verdiği bir emir telakki edilmelidir.

 

Bu nedenle bugün yaşanan gelişmeleri geçmişteki “çözüm süreçleri” ile kıyaslamak büyük bir hatadır. Bu defa sahada ne müzakere var ne muğlaklık. Bu defa devletin gölgesi değil, gövdesi orada. Bu defa örgütün değil milletin sözü geçmektedir.

 

Irak merkezî hükûmetiyle yapılan Bağdat temasları, Erbil hattındaki mutabakatlar ve istihbaratın Süleymaniye merkezli saha organizasyonu; PKK’nın artık sınır ötesinde de barınamayacağını göstermektedir. Türkiye yalnızca kendi içindeki terörü değil, çevresindeki terör odaklarını da temizleyecek güce ve iradeye sahiptir. Bunu sağlayan şey, askerî kapasite kadar diplomatik ve istihbari yetkinliktir. Bu süreç, sadece bir operasyonlar zinciri değil, bir devlet aklının planlanmış tasfiye yürüyüşüdür...

 

Bu destanın asıl mimarları; dağlarda can veren kahraman şehitlerimizdir. Hakkâri’nin tepesinden Cudi’nin bağrına, Van yaylalarından Amanoslar’a kadar bu vatanın her karışını kanıyla mühürleyen yiğitler… Gecesini gündüzüne katıp sessizce operasyonlara yürüyen Millî İstihbarat Teşkilatı’nın adsız kahramanları… Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vakar timsali birlikleri… Köy korucularımız; topraklarını savunurken evladını cepheye yollayan birer Anadolu kalesidir. Emniyet teşkilatımızın gece-gündüz terörle çarpışan istihbarat ve terörle mücadele birimleri, bu mücadelenin şehir içindeki neferleri olmuştur.

 

Onlar ki çoğunun isimleri bile bilinmeden şehadete yürüdüler, ama Türk milletinin göğsümüzde birer şeref nişanesi olarak yaşayacaklar. Bu mücadele onların mührüyle devam ediyor. Onlar sayesinde bugün bu topraklarda artık terör değil, umut filizleniyor.

 

11 Temmuz’da Süleymaniye’de örgütün sembolik olarak silahlarını ateşe atacağı duyuruldu. Bu görüntünün anlamı açıktır: Terör örgütü, varlık iddiasını artık fiilen sürdüremeyecek hâle gelmiştir. Bu bir taktik değil, çöküşün dışa vurumudur. Ve bu tablo, Türkiye Cumhuriyeti’nin mutlak iradesinin sonucudur.

 

12 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı açıklama, sürecin resmî yol haritasını belirleyecektir. Ancak zaten milletin gönlünde bu yol haritası çoktan yazılmıştır. Çünkü artık bu mesele sadece terörle mücadele değil; yeni bir Türkiye’nin inşasıdır...

 

Terörsüz bir Türkiye; sadece sınırda sessizlik değil, şehirde güven, okulda umut, sokakta kardeşliktir... Anaların gözyaşının durması, evlatların dağa değil üniversiteye gitmesidir. Toprağa düşen değil, toprağa tutunan nesillerin inşa edilmesidir. Bu sosyolojik dönüşüm, ancak devletin kararlı eliyle mümkündür.

 

Bugün devlet bu kararı vermiştir. Artık geri dönüş yoktur. PKK bitirilecektir. Çünkü artık bu mesele bir siyasi gündem değil, bir devlet politikasına dönüşmüştür. Ve bu millet, bu politikayı sonuna kadar desteklemektedir.

 

Ancak bilinmelidir ki, bu son eşikte yürüyen tasfiye süreci, hem içeride hem dışarıda bir dizi provokasyonu beraberinde getirecektir. Uluslararası alanda Türkiye’yi suçlayan raporlar, sosyal medyada yeniden kurgulanan kara propagandalar, insan hakları maskesiyle sahaya sürülen yabancı sivil toplum kılıfları… İçeride ise etnik gerilimleri kaşımaya çalışan, sokakları harekete geçirmeye yeltenen, “barış” diyerek teröre kalkan olmaya hazırlanan yapıların sesleri yükselecektir. Bu bir tesadüf değil; örgütün çöküşüne refakat eden bir kaos mühendisliğidir. Ancak artık bu oyunlar da bilinmektedir. Devletin hafızası bu defa hem sahada, hem masada, hem de medya ve ekranlarda teyakkuzdadır.

 

Ve bu millet, bu politikayı sonuna kadar desteklemektedir.

 

Dualarımız cephede, irade Yüce Türk Milletindedir. Terörsüz Türkiye artık bir temenni değil, bir görevdir.

 

 

 

Nur Tuğba Aktay'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.