Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
İşte, Türkiye''nin en ciddi "kamuoyu yoklama ve araştırma" kuruluşlarından biri daha, "Türk futbolundaki bir gerçeği" ortaya koydu!. "Bu gerçek", Fenerbahçe "eski" başkanlarından Ali Şen''in "nasıl attığını" da ispatladı!. Yıllardır diline pelesenk ettiği "Fenerbahçe''nin 25 milyon taraftarı var" sözünün "ciddiyetten ve gerçekten ne kadar uzak olduğu" bir defa daha ortaya çıktı! "Son kamuoyu araştırmasına göre" Türkiye''de "yaşı müsait" her yüz kişiden 23.5''u "Galatasaraylı", 22.9''u "Fenerbahçeli", 13.3''ü "Beşiktaşlı" ve 4.5''u ise "Trabzonsporlu"... Kalanı da "milli takım dahil" başka takımları tutuyor ya da "hiç takım tutmuyor!." Yooo... Elbette ki, "bu oranların doğruluğu" yüzde 100 garanti değil!. Kamuoyu yoklamalarında "artı-eksi 2''lik bir yanılma payı" her zaman olabilir!. Bunu bilenlerdeniz!. Yani "gerçekte" az bir farkla "Fenerbahçe taraftarı, Galatasaray''dan fazla da olabilir!." Bizim "itirazımız", Ali Şen''in palavrasına idi: "25 milyon!." Bu rakamın "rüyada bile gerçekleşmesinin zor olduğunu", rakamları "matematiksel olarak ortaya koyarak" yazdığımızda, Fenerbahçeli okurlarımızdan büyük tepki almıştık!. Halbuki, "bizim yazdıklarımız" 1993''te Piar-Gallup gibi "ciddi" bir araştırma kurumunun "yaptığı kamuoyu yoklamasındaki verilere" dayanıyordu: "Galatasaray yüzde 25.9, Fenerbahçe yüzde 23.5, Beşiktaş yüzde 15.2 ve Trabzonspor yüzde 8.4!.." Bu rakamların "o zamanki takım tutabilecek yaştaki nüfusa göre" dağılımı Galatasaray için "9 milyon, Fenerbahçe için 8 milyon küsürlük" bir "taraftar kitlesini gösteriyordu!." Bugünkü araştırma ise "Galatasaray için de, Fenerbahçe için de 9 milyonun üzerinde bir taraftar yoğunluğu gösteriyor!." İşte o kadar!. Nerede, hem de "3-4 yıl önce" 25 milyon taraftar? Herhalde "Şen başkanlıktan ayrıldı" diye Fenerbahçe''yi terkettiler!.. Hadi diyelim, "hesap bilmez" ya da "çok iyi bilir de, gerçekleri söylemez" bir kulüp yöneticisi "taraftara moral vermek için" bu lâfı olur olmaz her yerde söylüyor ama ya "spor yazarları" ve "futbol yorumcuları?.." Onlar da mı, "hesap bilmiyorlar?" Teşekkürler Sadık müdür!.. Bir süre önce Adana''dan "minik" bir okurumdan bir mektup almıştım!. Adı, Yunus Başağalar idi!. "Minik bir masa tenisi takımı kurduklarını" yazıyordu. "Ancak" diyordu; "Raketlerimizi, toplarımızı, ayakkabılarımızı, şortlarımızı, çoraplarımızı, atletlerimizi, eşofmanlarımızı almak için harçlıklarımız yetmedi, babalarımızın verdikleri de yetişmedi!." Halbuki "önlerinde bir Türkiye Şampiyonası vardı" ve İskenderun''da yapılacak bu "minikler" şampiyonasına çok iddialı bir şekilde hazırlanıyorlardı!. Mektubu, "Türkiye Gazetesi Spor Müdürü Sadık Söztutan''a gönderdim!." Hafta içinde telefon etti: "Yunus Başağalar''a ve arkadaşlarına, Türkiye şampiyonasında Adana''yı pırıl pırıl temsil etmeleri için gereken spor malzemeleri gönderildi, haberin olsun!." Teşekkürler "sevgili" müdürüm Sadık Söztutan, teşekkürler!. Hem spor için, hem "minik Adanalı masa tenisçileri" için, hem de kendim için!.. Sanırım "Babalar Günü için" erken de olsa, "en büyük teşekkürü sen hakettin!." Adanalı minikler sevgiyle ve saygıyla elinden öpeceklerdir, haberin olsun!. Olmadı, sevgili Şirin, olmadı!.. Keşke o yazıyı hiç yazmasaydın ve de "Şirin dikkatli ol" Mehmet Ali Yılmaz seni vurduracakmış, haberin olsun" ihbarlarının yapıldığını açıklamasaydın!. Şimdi, Mehmet Ali Yılmaz''ı eleştiren diğer spor yazarları ne yapacak ve mesela ben ne yapacağım? Halbuki, "Trabzonspor''la ilgili olarak" soracağım "bir çok soru" vardı, ne olacak şimdi? Mesela, Mehmet Ali Yılmaz, NTV''de yapılan sohbette, "Trabzonspor bir yana", koca Trabzon şehri için öylesine "küçük düşürücü sözler" etti ki, kulaklarıma inanamadım. Onun için "has Trabzonsporlulara" soracaktım; "Bu lâfları yiyip oturacak mısınız? Trabzon gibi bir kenti, Trabzonspor''un gelmiş geçmiş hemen hemen bütün yöneticilerini yok sayan bu görüşe" sesiniz sedanız çıkmayacak mı? Mesela diyecektim ki: "Campbell''i sat... Ogün''ü sat... Abdullah''ı sat... Hatta gitmek isteyen başkanlarını da... Sonra maç naklen yayınlarının ihalesi yapılsın... Bu ihalenin ve satılan futbolcuların paralarının ilk taksitleri, çekleri gelsin... Onlarla ilgili olarak istediğin tasarruffu yap ve mesela kulübe para veren yöneticilerin alacaklarına karşılık olarak hepsini dağıt. Sonra da 4 Temmuz''da kongre yapıp, kulübü kasası tamtakır olarak göreve ve talip olacaklara teslim et, olur mu? Mesela "gene" diyecektim ki: "Bu kongreyi, görevi bırakma kararını verdiğin ve açıkladığın güne göre ve tüzüğün emrine uygun olarak" çok önceleri yapabilir ve "Campbell''ı da, Ogün''ü de, Abdullah''ı da satıp satmama hakkını" yeni gelenlere bırakabilirdin ve doğrusu da buydu, neden yapmadın? Mesela "gene" diyecektim ki. "Sen satıyor, sen alıyorsun... Hatta hocayı bile sen seçeceksin!. Peki yeni gelenler ne yapacak? Başarılı olunursa sana, başarısız olunursa onlara fatura çıkacak! Peki bu şartlar altında kimse göreve talip olur mu?" Mesela "gene" diyecektim ki: "Sen göreve gelirken, kulübün bütün hesaplarının önüne konmasını istemiştin ve önüne konmuştu!." Şimdi, "göreve talip olmak isteyenler" bunu istiyorlar, "Olmaz, onun yeri kongredir" diyorsun!. Sana gelince "hak", onlara gelince "yasak" diyen bu zihniyet bir çifte standardı göstermiyor mu? Ama... Sevgili Şirin, öyle bir şey açıkladın ki, "bunları sormam" artık mümkün değil!. Peki bundan sonra ne yazacağız? Mehmet Ali Yılmaz Trabzonspor''un başında kalmalıdır!. Trabzon''da herkes Mehmet Ali Yılmaz''ın emrine girmelidir!. Trabzonspor''un tüzüğü değiştirilerek, "Mehmet Ali Yılmaz''a ölene kadar başkanlık verilmelidir!." Trabzonspor tüzüğünde yapılacak bir başka değişiklikle, "yönetim kurullarını genel kurulun değil, başkanın seçmesi, istediğini atıp, istediğini alması" sağlanmalıdır!. Ve de, gazetelerin spor sayfalarında, TV''lerin spor proğramlarında "sadece" başkanı öven yazılar yazılmalı, konuşmalar yapılmalıdır. Aksine hareket edenler de susmalı ya da susturulmalıdır!. Var mı itirazı olan? Biline ki, "benim yok!." Nasıl olsun ki? Yazı yemek!.. Sevgili Kazım Kanat, sezon başında bir yazı yazmıştı ve sonunda demişti ki; "Beşiktaş şampiyon olamazsa bu yazımı yerim!." Şimdi öğreniyoruz ki, "bazı" Galatasaraylılar, hatta "noter tasdiki de yaptırarak", Kanat''a "yazıyı yiyeceksin" diyorlarmış, O da; diyor ki "yiyeceğim!. " Sevgili Kazım, "Sezon başındaki yazıyı neden yazdığını gerekçeleriyle ortaya koydu!." Sevgili Kazım, "son yazılarında" da "nerelerde yanıldığını" samimiyetle ve bütün açıklığıyla anlattı! Ve de, "bana göre" ciddi bir gazeteci, "gerçek" bir spor yazarı "yazısını" işte "bu seviyede ve bu ciddiyette" böyle yer !.. Kazım Kanat "bunu" yerine getirdi!. Aslında "lig henüz bitmemişti" ve iddia sürüyordu ama neyse.. "Öbür türlüsü" yani, yazının gazeteden kesilip, ağız-boğaz-mide yolu ile yenmesi ise, olsa olsa "televolelik" bir "yeme üslubu!." Ben ona "Kazım Kanat yazısını yedi" demem, "televole zihniyeti, sevgili Kanat''ı yedi" derim!. Bilmem haksızmıyım? Hangisi doğru? Hafta içinde "aynı günde", Türkiye''nin "büyük" gazetelerinin ikisinde "spor sayfalarının manşetinde" aynı isim manşette idi: "Campbell!." İki gazete de "Fenerbahçe''nin Campbell''in peşinde olduğunu" yazıyordu!. Ne var ki, "iki gazetenin haberlerini dikkatle okuyanlar" hayretler içinde kalıyorlardı... Zira Milliyet''e göre "Fenerbahçe''nin peşinde olduğu Campbell, Tottenham''ın ünlü defans oyuncusu Campbell''dı." Hürriyet''in haberine göre ise "Everton''ın Trabzonspor''dan kiraladığı ünlü golcü ve santrfor Campbell!." Şimdi... "Bunlardan biri" doğru ama, hangisi? Yoksa "ikisi de mi" doğru?.. Yoksa... Yoksa... "İkisi de mi" palavra?.. Ben bilmem... "Bu konuyu en kısa zamanda ve en doğru olarak çözecek kişiler" var!. Mesela Aydın Doğan!. İki gazetenin de sahibi... Acaba bu "Campbell", hangi Campbell? Ne diyor, ne diyor? Toshack, "koşmayan, oyuna kendini vermeyen" birkaç futbolcu için "gerçekleri söyledi" diye kıyameti koparanlar, onun kellesini isteyip, muratlarına erenler, bakıyorum günlerdir "sessiz sedasız" oturuyorlar!. Feldkamp, "sadece Beşiktaşlı futbolcular için değil", bütünüyle Türk futbolu ve futbolcusu için söylemediğini bırakmadı, "tıss" yok!. Feldkamp''ın "küçük gören" sözlerine "isyan eden" Kazım Kanat da olmasa, spor yazarlarının ve futbol yorumcularının "bu konuda neler düşündüklerini" hiç ama hiç öğrenemeyeceğiz!. Duyan, gören, konuşan kimse yok!. "Beşiktaş takımının üzerindeki Toshack izlerini silmeye" ahdetmiş olan ve bunun da gereklerini yerine getiren, hatta "şampiyonluğu ve lig ikinciliğini bile bir tarafa atma pahasına" yerine getiren Feldkamp bu açıklamalarıyla, Galli Hoca''nın da önüne geçerken, acaba "neden" susuluyor ? Bilmem.. Onu, "Toshack''ı yerden yere vuran" Beşiktaşlı yorumcular açıklasalar da öğrensek!.. Malûm, ikide bir diyorlar ki; "Herkes kendi kapısının önüne baksın!." Biz de soruyoruz: "Kapınızın önünde birşeyler var, yazın da neler olduğunu öğrenelim, neden susuyorsunuz?" Reklâmlar!.. Fenerbahçeliler şaşkın!. Jet-Pa, Sergen için Fenerbahçe''den 10 milyon doların üzerinde para istemiş!. Sarı-lâcivertliler diyorlar ki: "Sergen, geldi bizde oynadı, eski Sergen oldu. Onu bu hale biz getirdik, şimdi bizden bu kadar para istenir mi?" Eeee!. "İş adamlığı" işte budur!. "Satacak malın varsa", iyi bir "vitrin" ve de "bedeva reklâm yapacak insanlar bulursan", nerede ise "bedavaya mal ettiğin bir malı, "milyonlarca dolara pekâlâ satabilirsin!." Jet-Pacılar işte bunu yaptı!. Sergen''i "Fenerbahçe vitrinine koydular", Fenerbahçeli yorumculara ve spor yazarlarına da hem gazetelerde, hem TV''lerde "milyonlarca dolara yaptırılamayacak" reklâmı "bedava" yaptırdılar ve Sergen "oynadığı 10 maçla" oluverdi "10-12 milyon dolarlık adam!." Hem de "bu sadece bonservis bedeli!." Sergen''in alacağı da ayrı!. Doğrusu ya, Jat-Pacılar, Fenerbahçe''ye de, hele hele "Nerede ise bir-ikisi hariç" bütün bir Fenerbahçe kadrosunu "yerlere batırırlarken", sadece "Sergen''i göklere çıkaran" Fenerbahçeli futbol yorumcularına ne kadar teşekkür etseler azdır!. Bence Fadıl Akgündüz, "Onlara Havai''de bir yaz tatili yaptırmalı!. "Reklâm diyeti" ödense ödense, ancak böyle ödenir!.. Tanju ve Hagi!.. Bir zamanların büyük golcüsü Tanju Çolak, Star''a konuşmuş.. Diyor ki: "Bugün bir-iki ay antrenman yapıp, Galatasaray''da oynasam bir sezonda 35-40 gol atarım. Orada Hagi gibi bir adam var, durmadan ''Alın da atın'' diye, adamlara boş kaleyle karşı karşıya kalacak paslar veriyor çoğunu atamıyorlar. Galatasaray''da da, Türkiye''de de gerçek golcüler yok!." Doğrusu ya, Lefter''lerden, Metin Oktay''lardan başlayarak, Tanju Çolak''lara kadar nerede ise "yarım asırdır" seyrettiğim "Türk golcülere bakarsam", Tanju Çolak''ın sözlerine "hak vermemem" mümkün değil!. Hele hele, "Hagi ile ilgili" sözlerine!.. Gerçekten Tanju ile Hagi bu sezon yanyana oynasa, Tanju "tek başına" "Hakan artı Okan artı Arif" kadar gol atabilirdi!. Zira, Tanju "golcü" idi! "Koşan, pres yapan" futbolcu değil!. Tanju 40 gol atarken, yanında "Prekazi" vardı; "30 dakika oynardı!." Bugün Hagi "En az 70 dakika oynuyor!. Ve de oynatıyor!." Bugünkülerin de " en büyük şansı" Hagi değil mi? Tebrikler!.. Galatasaraylılar, avuçlarının içine kadar gelen "üstüste üçüncü şampiyonluktan, kazanılan Türkiye Kupası''ndan" dolayı hayatlarından çok memnunlar!. Cumhurbaşkanı Demirel''in katıldığı bir törenle açılan yeni tesisler ve alınan ISO 9002 belgesi, "futbol takımının başarılarının mutluluğunu" birkaç defa katladı!. Sezar''ın hakkı Sezar''a... Galatasaraylılara bu mutlu günleri ve olayları yaşatanlara, başkanından, futbolcusuna, teknik adamından, yöneticisine kadar teşekkür etmek, her Galatasaray sevdalısının boynunun borcu!. Hepsini kutlarım!.. Marketimize hoş geldiniz!.. Türkiye Kupasının kaldırılma fikrine karşıyım. Bütün Avrupa ülkelerinde lig şampiyonluğunun yanı sıra en az 2 kupa için daha mücadele edilirken, Türkiye Kupası''nın kaldırılması çok yanlış olur. Bu kupa kesinlikle kaldırılmamalı, hatta yeni bir kupa daha ihdas edilmelidir. Bu da geçen sene son derece yanlış bir kararla Türkiye Şampiyonunun oynamadığı Atatürk Kupası''nın statüsünün değiştirilerek, Türkiye''de amatör ve hatta belki de okul takımları dahil bütün takımların katılabileceği bir kupa haline getirilmesiyle sağlanabilir. Maçlar tek maç üzerinden oynanmalı, Kupa''yı kazanan takım da lig şampiyonu ile beraber Şampiyonlar Ligi''ne katılan ikinci bir takım olmalıdır. Ulu önder Atatürk''ün adına da böyle bir kupa yakışır. Bu kupaya katılmak da her takımın hakkı olmalıdır. Başbakanlık Kupası da, kaybedenlerin oynadığı, lig sonunda morallerin en alt düzeyde olduğu bir sırada yapılan bir organizasyon olmaktan öteye gidemedi. Devam edecekse, sezon sonunda değil. ligin başlamasından hemen önce, sezon başında yapılmalıdır. Cumhurbaşkanlığı Kupası da öyle. Bu kupa yorgunlar maçı değil, yeni sezonda, yeni transferlerle güçlüler kupası olarak yapılmalıdır. Emirhan Boyraz - İzmir * * * Şu Toshack sevdalalıları hâlâ adamın gündemde kalması için çırpınıyorlar. Kariyeri varmış.. Kariyer yapmış olması, onu koruması halinde bir anlam ifade eder. Bir futbol adamı, sıradan bir sporseverin yapamayacağı gafları ve yanlışları hiç pervasızca yapıyor ve hatta kendini kulübün de, camianın da, spor aleminin de, halkın da üstünde sanıp, herkesi hakir görüp, adeta dalga geçercesine olmadık saçmalıklar sergiliyor ve bunda israr ediyorsa, hangi kariyer onu kurtarabilir veya kim salt kariyer uğruna bunları görmezlikten gelebilir? Atatürk''e dil uzatmasını, Türk ordusuna sataşmasını, bir kulüp başkanına hakaretamiz sıfat yakıştırmasını, kendi yönetcilerini küçük düşürmesini, futbolcuları hayvanlara benzetmesini, ülkemizi ve milletimizi hakir görür tavırlarını içime sindiremiyorum. Dahası, bunca rezaletine rağmen, hâlâ Toshack savunmacılarının olmasını, sedace kulüp rekabeti açısından rakip kulüp sempatizanlarının desteklemesi, Beşiktaş''ın devre dışı kalması beklentilerine bağlamak mümkün de, gerisine ne denir? Hem Real Madrid''teki performansı da ortada değil mi? Onu beğenenler kendi kulüplerine niye önermiyorlar da, Beşiktaş''ın kaçırdığından söz ediyorlar? Kenan Yazıcı-Bodrum * * * Kayserisporlular, ilk yarıdaki bazı maçlardan sonra "Hakemlerden yakınıp, hakemlerin Mesut Yılmaz''ın başbakan olmasından etkilendiklerini" söylüyor ve "Bizi Yılmaz''ın gölgesi engelliyor" diyorlardı. İşte şimdi Yılmaz başbakan değil. Ve Kayserispor Birinci Lige, İstanbul Belediyespor''un son dakikada attığı gol yüzünden belki de çıkamayacak. Kayserispor''un başkanı Fazilet Partili belediye başkanı, İstanbul Belediyespor''un da öyle!. Neden Kayserisporlular şimdi çıkıp da "Bizi Faziletli Belediye başkanı engelledi, zira bizi kıskandı" demiyorlar? Metin Gürçağ-Rize
ÖNE ÇIKANLAR