"Bugün Galatasaray''ın önünü açacak, sarı-kırmızı renkleri dünyanın dört bir yanına taşıyacak ve kulüp gelirlerini birkaç yıl içinde katlayacak AIG Projesi''nin gerçekleşmesi için..." Bu satırlar "dünkü Sabah''ta" sevgili kardeşim Hıncal Uluç''un yazısından alındı!. Galatasaray''ın kurduğu şirketle, AIG''nin kurduğu şirketin "mutlaka anlaşması gerektiğini" savunanların "aylardan beri söyleyegeldikleri" tez bu! Süren ve yönetiminin de! Ancak, Galatasaray''ın bu anlaşmanın incelenmesi için kurduğu "komisyonun başkanlığını yapan" ve yabancı şirketlerle ortaklıklar ve sözleşmeler konusunda "uzman olan" Prof.Dr.Hayri Domaniç "tam tersini söylüyor!." "Bu, bir kapitülasyon düzenidir!" "Bu, bir tefecilik düzenidir!" "Bu, bir sömürü düzenidir!." Ve daha da önemli bir başka şey söylüyor: "AIG ile anlaşma imzalansa dahi, geçersizdir. Bu blok hisse satışını Galatasaray Genel Kurulu onaylasa dahi geçersizdir!" Yani? "Logo meselesi halledilse, anlaşma yapılsa, genel kurul onaylasa dahi, mesele bitmiyor! Bir tarafta New York''taki hakemlere, öte tarafta Türkiye''deki mahkemelere kadar uzanacak uzun bir hukuki kavganın yolu açılıyor!" Ve anlaşılıyor ki, "geleceği hayâl edilen taze para, hem de milyonlarca dolarlık rüya, kalıyor bir başka bahara!." Ve "çok daha önemli" bir başka çelişki var ortada!. Galatasaray "çok kıymetli hisseleri", AIG şirketine neden devrediyor? Sevgili Hıncal''ın yazdığı gibi "kulüp gelirlerini birkaç yıl içinde katlayacak organizasyonları yapması ve geliştirmesi için..." Peki, "böyle bir beklenti için yapılan işbirliğinin sözleşmesinde" ne olmalı? "AIG''nin bunu yapacağına ve başaracağına dair garanti!." "Yapamazsa", asgarisinden bir "ceza şartı!." Öyle değil mi? Amma... Yapılmak istenen anlaşmanın "eldeki taslağına bakıyorsunuz" tam tersi!. Yani, "AIG Galatasaray''ın gelirlerini arttıramazsa, başarılı olamazsa, AIG Galatasaray''a garanti etmesi gereken para yerine, aksine Galatasaray AIG''ye adeta ceza ödüyor!." "AIG''nin kurduğu şirkete, sermayesinin yüzde 25''i kadar bir gelir garantisi veren Galatasaray''dır! Ve gelir elde edilemeyen her yıl için Galatasaray şirkete 5 milyon dolar ödeyecektir!" Buyrun görün, "AIG için kaymaklı ekmek kadayıfını" ve Galatasaray''ın elinde kalan "mısır koçanını!" Sen hem "Galatasaray''ın gelirlerini katlayacağım" diye ortaya çıkacaksın, "Galatasaray''ın şirketinin hisselerinin önemli bir bölümünü, hem de vereceğin parayı, geri ödemeleriyle garanti altına alarak kasana koyacaksın, istediğin zaman istediğine satabileceksin..." Sonra da "gelirlerin artmasına dair garanti vereceğine", garanti alıp, keyfine bakacaksın!. Buna ne denir? "Yeme de yanında yat!" Görülüyor ki, ortada "karşılıklı" bu iki görüş var! Hangisi doğru? Sevgili kardeşim Hıncal darılmasın!. Ben, "bu konuda" bir Türk vatandaşı olarak, bir spor gazetecisi olarak, bir Galatasaraylı olarak, bugüne kadar "bu ve buna benzer konularda şeffaf olmayan ve camiaya doğruları söylemekten daima kaçan" Faruk Süren''e değil, Prof. Dr. Hayri Domaniç''e inanıyorum! Necdet Çobanlı''ya inanıyorum. Kemal Onar''a inanıyorum!. Benzerlerine ve elimdeki belgelere inanıyorum!. 3-500 kişiyle genel kurul yapıp, "yangından mal kaçırır gibi", işi olup bittiye getirmeye çalışan bir yönetime değil! Elbette, "Galatasaray''ın çağın gereklerine uygun" bir atılım yapmasına, şirketleşmesine kimse karşı değil! Hatta herkes istiyor ve "destekliyor!." Ama bu, "Nerede tescil edildiği ve yönetiminde kimlerin olduğu bile" bir sır gibi saklanan "taşeron şirketlerle değil", hele hele "yetkilileri dehşetengiz bazı suç iddialarıyla hapislerde olan" şirketlerle "büyük rakamlı kredi sözleşmelerini gizli saklı yapmakla hiç ama hiç değil"; tanınan, bilinen, herkesin kabul edebileceği, onaylayacağı ilişkilerle, şirketlerle olmalı!. Diyelim ki, "İnan Kıraç Galatasaray elinden kaçmasın" diye, "Galatasaray''ın büyümesini istemiyor!." Ya diğerleri? Ya bunca "ünlü" Galatasaraylı? Onlar da mı, İnan Kıraç''a satıldı? Yooo.. Sevgili kardeşim Hıncal, mesele o kadar basit değil! Mesele, "tüylerim diken diken okuduğum" Hüsnü Çil''in Süren''le ilgili olarak Çarşamba günü Sabah''ta çıkan yazısında! Engin Atay''ın Türkiye''deki manşetinden sonra, sıraya Doğan Koloğlu Milliyet''te girdi ve sonunda Hüsnü Çil, o sadece Galatasaraylılar''ın değil, her Türk vatandaşının, sporseverinin tüylerini diken diken eden "iddialarla" dolu yazısını yazdı! Süren ve arkadaşlarından "tık yok!." Olacak şey mi? Nedir bu TGS skandalı? Kimdir hapishanelerde olanlar? Hangi suçlarla suçlanmaktadırlar? "Koca" Galatasaray "bunlarla" nasıl muhatap edilmiştir? "Bu ilişkiler" sebebiyle, Galatasaray için söylenenler, içler acısıdır! Ondan, bundan duydukça tüylerim ürperiyor! Yazık değil mi, Galatasaray''a? Hâlâ logoyla, Jardel''le, Boksiç''le uğraşıp, Galatasaray''ı çok uzun yıllar tedavi edilemeyecek yaralarla baş başa bırakanlar, artık "gerçeklere dönmeli" ve araştırmalıdırlar! Galatasaray nereye gidiyor? Daha da doğrusu: Nereye sürükleniyor?

