Yaya geçidine atılan bir adım!.. "Yaya geçidi çizgileri silinmeye yüz tutmuş" bir yaya geçidine atılan bir adım!.. Yaya geçidine ve durağa gelirken hız kesmeyi "erkekliğine ve şoförlüğüne yediremeyen" bir sürücünün kullandığı otobüs!.. Adı "halk" olan bir otobüs!.. Yüzde 50 şoför suçlu!.. Yüzde 30 "çizgileri yenilemeyen" belediye!.. Ve... Ercan Arıklı, aramızdan, "etrafına bakmadan yaya geçidine adım attığı için", evet "yaya geçidine adım attığı" için "yüzde 20 kusurlu olarak" bir daha geriye dönmemek üzere ayrıldı!.. İşte, "mesele bu kadar basit" ve "hayat bu kadar ucuz!." İşte, "hayat" denilen "yalancı bir dünya serüveninin sonu" bu!.. Halbuki, "şoför ehliyeti almak için girilen sınavlara hazırlık kitabında", siyah siyah harflerle yazar ki; "bir sürücü, 'değil yaya geçitlerinde', herhangi bir yolda, yola adım atmış bir kişi varsa, yavaşlayacak ve ona geçmesi için yol verecektir!." Kimin umurunda ve uyan var mı? Ama "giden" gidiyor; işte "bu defa" da Ercan Arıklı!.. Ve arkasında gözleri yaşlı "yetiştirdiği, mesleğe kazandırdığı" yüzlerce gazeteci, binlerce dost, meslektaş, akraba ve milyonlarca okuyucu kalıyor!.. Kaç gündür, TV'lerde, gazetelerde, dergilerde, radyolarda, törenlerde, Ercan Arıklı anlatılırken, onunla ilgili "hatıra, tespit, teşhis, unvan, sıfat, olay, başarı, insanlık, dostluk, gazetecilik, dergicilik, yöneticilik" konularında çok şeyler yazıldı, söylenildi!. Bunların hiç birinde "riya" yoktu, "abartı" yoktu; Ercan Arıklı "arkasından söylenen ve yazılanları" el hak, "hak eden" adamdı!.. Ben, bugüne kadar "kendi isteğimle" hiçbir gazetecilik yarışmasına katılmadım; prensip olarak "Benim yazım ödüle lâyık, değerlendirin" demek, oldum olasıya hoşuma gitmez! Ayrıca, bizim mesleğimizdeki "jüri ve değerlendirme" sistemine hep şüphe ile bakmışımdır!.. Bu yüzden meslekle ilgili olarak aldığım ödüller, "ben müracaat etmeden" verilenlerdir ve bunların içinde... Gelişim Yayınları'nın, "Erkekçe"sine ve "Gelişim Spor"una yazarken, her yıl verilen ve geleneksel hale gelen ödüllerden birini, "onun imzası ile almak" kadar beni mutlu eden "mesleksel" çok az şey vardır!.. Bu "kişisel" örnekle, Ercan Arıklı'ya, onun gazeteciliğine, onun yöneticiliğine "verdiğim değeri" anlatabildiğimi sanıyorum!.. Onu, gözlerim nemli ve içim yanarak yazarken, bir "acı" paradoksu da eklemek istiyorum: Türk dergiciliğinde "devrim yapan" ve "dergiyi Türk insanına sevdiren" Arıklı, "her türlü dergiyi denedi"; çıkardı, çoğunda başarılı oldu, bazılarında başarılı olamadı!.. Gencine, yaşlısına, kadınına, erkeğine ama "okuyan ve düşünen" insanlara, çoğunlukla da "eğitim ve öğretim çıtası, ekonomik çıtası Türkiye ortalamasının üstünde" olanlara dönük yayınlardı bunlar! Son aylarında, "geniş halk kitlelerini, bütünüyle kucaklayan bir dergi yapmak ve bunu başarmak" için çalışıyordu!.. Onunla ölümünden birkaç gün önce yapılan röportajlarda "bu özlemini dile getiren" cümleleri vardı!.. Arıklı, "Halk dergisi" projesini tamamlayamadan öldü!.. Bir "Halk otobüsü"nün çarpması ile!.. Allah rahmet eylesin!..