Biri "kral", öteki "imparator!." Elbette ki, "kral da istediğini yapacak, imparator da!." Kimseler de, onları eleştirmeyecek, dönüp "Ne yapıyorsunuz arkadaş?" demeyecek, diyemeyecek!. Yoksa "Alimallah" çıkıp TV''lere "Eleştiri yapanları, yanlış yaptıklarını, hata yaptığını söyleyenleri" öyle bir fırçalar, öyle bir haşlar, öyle bir "vatan haini ilân ederler" ki; herkes şaşar kalır!. Elbette okuyucularım anladılar; "Düşman kardeşler" Mustafa Denizli ile Fatih Terim''den söz ediyorum!. Bazı yazarlar "yazdıkça gülüyorum!." "Efendim, bu iki teknik adam birbirlerini severmişler de, bazıları onları birbirine düşürmek isterlermiş!." Hadi canım siz de!. "Sempati duydukları oyuncuları, sevmedikleri futbolcuları, hatta benzer hatalar yapan iki futbolcudan birini süründürüp, ötekini el bebek, gül bebek diye morallendirmelerini bile, o oyuncuların kim tarafından bulunup, kim tarafından değerlendirilip, kim tarafından oynatıldığına bakarak seçen "bu iki teknik adamın "birbirini hakkındaki değerlendirmelerini" onlarla "10-15 dakika sohbet ederken bile" anlamak çok kolay!. İşe "bu yönüyle bakınca", ortaya "Milli Takım''la ve Galatasaray''la ilgili öyle gerçekler çıkıyor" ki, dışardan bakılınca anlaşılamayan "pek çok olay ve seçim", konuya "bu yönden baktığınızda" hemen netleşiveriyor!. Kral, emrediyor!. Ve, "ligler erteleniyor!." Federasyon ne yapsın? "Ertelemese" Almanya maçında "hüsran olsa", Kral "infaz" edecek: "Ben istedim, ligleri ertelemediler, falan sakatlandı, filan yorgun, işte sonuç!." "Liglerin ertelenmesi", Galatasaray''ı formdan düşürürmüş, "düzelme yoluna giren" Fenerbahçe''yi durdururmuş, ya da "istim tutmaya başlayan" Beşiktaş''ı soğuturmuş, Kral''ın umurunda mı? "Kral" oynuyor!. Ve "eğleniyor!" Liglerle oynuyor, "kendi seçtiği takımla oynuyor", lig takımlarıyla oynuyor, oyuncularla oynuyor!. Ya "İmparator?" "Milan maçında gücümüzü ekonomik kullanmaktı amacım, ilk yarı yorulmayacak, ikinci yarı vuracaktık" diyerek, "maçta kaybedilen üç puanın hata paylaşmasında büyük hisseyi futbolculara ciro etmeye kalkışan" Fatih Terim''in, "gerçeği nasıl saptırdığı" Chelsea maçında ortaya çıkmadı mı? Hem de "yorgun" dediği Galatasaray "10 kişi ile" 90 dakika "yıldızlar takımı" Chelsea ile "canavar gibi" mücadele etmedi mi? Evet, "ilk defa " Chelsea maçında "şans ve top" Galatasaray''a gülmedi, Taffarel''in hatası, yan hakemin gafleti "gelecek" hem de 3 puanı Galatasaray''a kaybettirdi, ama Hertha ve Milan maçlarındaki "kayıpların" sorumluluğu "büyük ölçüde" İmparator''a aittir; "herşey ortada!.. Şimdi, "İmparator''un asıl büyük hatasına geliyorum!." "Okuduğum 5-6 gazete içinde" sadece "Türkiye''nin üzerinde durduğu" bir olay var!. İngiliz Gümrüğünde, Galatasaraylı futbolcuların aranması ve karşılamaya Chelsea Kulübü''nden kimsenin gelmemesi, "güvenlik önlemi alınmaması!." Ve, daha sonraki gelişmeler! İşin UEFA''ya kadar gitmesi! "Ful kadro orada olan" Galatasaray yönetimi, başta başkan Faruk Süren olmak üzere "susarken", üst üste gelen maçların yorgunluğu ve stresi içinde, "imparator" açtı ağzını yumdu gözünü!. "Aklına ve ağzına geleni" söyledi!. "Türk polisi de onlara İstanbul''da böyle yapacak, güvenlik vermeyeceğiz, asacağız, keseceğiz!." Olacak şey mi? "Kimsin sen?" Türk Devleti, Türk Hükümeti, Türk İçişleri Bakanlığı, Türk Gümrük Müsteşarlığı, Türk Emniyet Genel Müdürlüğü, Türk Dışişleri Bakanlığı adına konuşma yetkisini, "şöyle yapacağız, böyle yapacağız" deme yetkisini sana kim verdi? Evet, "Chelsea yönetimi", dünyaca ünlü "İngiliz centilmenliğine gölge düşürecek" bir tavır ortaya koymuştur; ama işte o kadar!. Bir "UEFA maçında" kimsenin kimseyi karşılama "zorunluluğu yoktur!" "İstenmedikçe", kimsenin kimseye "güvenlik sağlama görevi" de yoktur! "Güvenlik sağlanmasını", misafir takımın yöneticileri ister!. Nasıl ister? "Ya UEFA''ya başvurarak" ya da "Dışişleri kanalıyla gidilen yerin hükümetinden talep ederek!." Burada "asıl sorgulanması gereken", Londra Büyükelçiliğimizdir!. Chelsea bir Londra takımıdır!. Galatasaray Londra''ya gitmiştir!. "Aynı kentte olan" Büyükelçiliğimizin bir yetkilisi karşılamış mıdır? Elçiliğimizce "güvenlik istenmiş midir?" "Galatasaray''a karşı anormal bir davranış olmuşsa", müdahale edilmiş midir? Biz, hatta "deprem gibi çok büyük bir felaket üzerine" ülkemize gelen "yardım ekiplerini" aramadık mı? "Bu durum", devlet görevlerini "kanuni ve zorunlu olan görevleri yapmaktan öteye geçmiş ise", Galatasaray yönetimi, Dışişleri Bakanlığı ne yapmıştır? "Bunu, hem de çok talihsiz sözlerle sorgulamak" Fatih Terim''in görevi midir? Aksine, "İngilizlere centilmenliğin ne olduğunu İstanbul''da gösterecek ve geleneksel Türk misafirperverliğinden örnekler vererek, onları utandıracağız" dese, Galatasaray''ı da, kendisini de, ülkesini de "daha çok yüceltmez miydi?" Ama nerede o "ince" düşünce? "İmparator" ya!. "Kendisini, oyuncularını nasıl arayabilirler?" "İmparator ya, havaalanında nasıl bando - mızıka ile karşılanmaz, 101 tane top atılmaz?" İşte, o da "açar ağzını yumar gözünü!." Sonra, "UEFA''da ayıklasın pirincin taşını Türk Futbol Federasyonu, Şenes Erzik, Galatasaray!." İmparator''un umurunda mı? "Devlet benim, ben de İstanbul''da Chealsea''yi süründürürüm, hepsini aratırım, ağlatırım" deme cesaretini ve hakkını "kendinde görmesinin de sebebi ortada!." Bugüne kadar "ne yapsa, ne söylese" yanına kâr kaldı!. Zira, "gönüllü savunucuları" var!. Olmaya da devam edecek!. Tabii, o da "hata üstüne hata yapmaya!." Ne diyelim; elbette biz de yazmaya devam edeceğiz!. Kızanlar, öfkelenenler, hakaretler yağdıranlar olsa da!. Bu da bizim görevimiz!.

